[16]

3.7K 301 370
                                    

Erwin Eren’in yatağına oturmuş onun büyük bir titizlikle toplanmasını izliyordu. Eren büyük bir zarafetle kıyafetlerini katlayıp valizine yerleştirirken Erwin onun galadan beri üstüne çökmüş olan hüzünlü halini üzerinden attığını fark edip mutlu oldu. Nedeni hakkında konuşmamışlardı ama Eren onu seçmişti ve umduğu gibi sevgili olarak gidemeseler de ilişki deneyen iki arkadaş olarak gidiyor olmaları bile genç adama yetiyordu. Erwin aptal değildi. Elbette Eren’in Levi’a, onunla sevgili oldukları yalanını söylediğinin farkındaydı. Ama bu yalan onun da işine geliyordu nasılsa. O sabretmesini bilen bir adamdı ve karşılığını alacağına emindi.

Düşünceleri gala gecesine kayınca kalbini hızlandığını hissederek kendisine lanet okudu. Hiç beklemediği bir şekilde beklemediği bir sürprizle karşılaşmıştı ve bu yüzden kafası karmakarışık olmuştu. Levi’in koruması yanına gelip birinin onu ısrarla görmek istediğini söylediğinde meraklanmıştı ama yine de gelenin kimliğinin onda şok etkisi yaratacağını düşünmemişti bile. Gözleri Eren’in penceresinin dışında kaynayan Bushwick manzarasında, gala gecesi olanları belki bininci defa tekrar hatırladı:

Erwin otelin giriş lobisinde arkası dönük onu bekleyen adama, kendisine eşlik eden Jean ile birlikte yaklaştı. Her adımda bir şeylerin ters olduğunu hissediyorken görüş alanına giren saçlar yerinde kalakalmasına sebep oldu.

“Mike?”                      

Kumral orta boylu adam onlara doğru döndüğünde nefesi çoktan boğazına tıkanmıştı. “Burada ne işin var?”

Kumral adam dayanılmaz gülümsemesiyle gözlerine bakıp karizması dalga dalga Erwin'e vuruyorken Jean “Bay Smith?” diye seslenince kendine geldi. Kendi sesinin “Sen gidebilirsin Jean. Ben beyefendiyle ilgilenirim” dediğini duydu. Ancak sanki olayı dışarıdan izliyor gibi bir fluluğun içine düşmüştü.

Mike ona yaklaşıp yanağından öpmek isteyince geri çekildi. Mike'in, bunu bekler gibi duran yüz ifadesine aldırmadan sorusunu yineledi.

Mike geriye doğru bir adım atıp ellerini cebine sokunca, Erwin bir kez daha onun kendine emin halinden nefret ettiğini düşündü. Yine de etkilenmekten geri duramamak sinirini bozuyordu.

“Seni görmeye geldim. Yıllardır benden kaçıyorsun.” Duraksayıp kafasını yavaşça öne eğdi ve Erwin'in hafifçe titremesine neden olan bir bakışla “Sonunda seni buldum” diye fısıldadı.

Eren elindeki işi bırakıp ona seslendiğinde zorlama bir gülümsemeyle dünyaya dönüp kendisini süzen endişeli gözlere iyi olduğunu sadece biraz üşüdüğünü söyledi. Battaniye teklifini reddedince Eren işine dönmek zorunda kaldı böylece Erwin o geceye geri döndü.

Erwin kendisine hakim olmayı başararak umursamaz bir ifade takınıp “Senden kaçtığımı biliyorsan neden geldin o zaman” diye sordu. Sükûnetinden dolayı kendini tebrik ediyordu ama lanet olsun heyecanlandığını da inkar edemiyordu. Özellikle de Mike karşısında deri ceketi, beyaz gömleği ve kot pantolonuyla hiç değişmemiş şekilde dururken.

“Seninle konuşmak istedim. Belki fikrini değiştirebilirim.”

“Kısa kes Mike. Sana fazla zaman ayıracak değilim.”

Mike onun terslenmesine bozulmadı. “İngiltere’ye benimle dönmeni istiyorum. Tekrar benim modelim olmanı. Birlikte yeniden muhteşem işler yapabiliriz.”

Erwin içine saplanan acılara aldırmadan kahkaha attı. Kahkahasını mümkün olduğunca duygularından arındırdığına emindi. “Bu yüzden mi buraya kadar geldin. Üzgünüm Mike ama zahmet etmişsin bunca zamandan sonra tekrar seninle çalışmayı düşünmüyorum.”

Denizde Kaybolmuş Orman | RiRenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin