"31- Evleniyoruz!"

18.7K 812 76
                                    


"1 hafta, 7 gün, 168 saat, 10080 dakika ve 604800 saniye...
Hamza neden hala uyanmıyorsun? Beni duymuyor musun? Beni sevmiyor musun? Senin için akan bu gözyaşlarımı hissetmiyor musun?"

Hamza'nın tepesinde durmuş ona sitem ediyordum! Ah komedi gibi resmen.

"İç sesim orda mısın?"

"Burdayım."

"Sende mi bana acıyorsun artık? Hiç sataşmıyorsun."

"Yok kendine gel ben yine buradayım. Hem umudunu yitirme, uyanacak!"

"Öyle mi dersin?"

"Tabii ki ulan! O evlenme teklifinden sonra ölecek olursa, onu ben öldürürüm!"

Evet yine iç sesim ve ben salak bir muhabbet içindeyken, kendi düşündüğüm şeye güldüm. Ölü bir insanı öldürmek? Tam da iç sesime yakışır bir manyaklık!

Ölü? Hamza için bu kelime çok ağırdı! Ben öleyim Allah'ım o ölmesin! Lütfen bana onun acısını yaşatma. Bunu kaldıramam.

Dualarım meleklerle semaya ulaşıp kabul olacaktı inanıyordum buna! Rabbim hangi kulunu geri çevirmiş ki beni çevirsin? O ne verirse en güzelini verir, lakin henüz erken! Ayrılmamalıyız!

Derin bir nefes çekerek, Hamza'nın çorbasını içirip kaseyi kenara koydum. Yutkunduğumda tükürük boğazımda kalıyordu! Kahretsin adam! Uyanmalısın artık!

Biraz uykuya ihtiyacım vardı. Hamza'nın yanına uzanıp gözlerimi yumdum.

Suratım neden kaşınıyorsun? Uykumu bozuyorsun bak! Bozuşacağız! Evet suratım kaşınıyor diye onunla kavga edebilecek manyaklıkta birisiyim. Deli falan değilim tamam mı!

Bu gülümseme sesi nereden geliyordu? Tek gözümü açıp baktığımda Hamza bana gülüyordu. Aman ben de önemli birşey zannettim! Kıçımı dönerek uykuma devam ediyordum ki iç sesimin "Ulan Hamza uyanmış!" Demesi ile hızla arkama döndüm.

Sanki rüya olduğunu istemiyor gibi ellerimle yüzüne dokundum.

"Uyanmışsın! Gerçek misin? Rüya ise beni uyandırma lütfen."

Gözlerim dolu dolu Hamza'ya bakarken, gülümsemesi genişledi. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurup "Rüya olmadığına inandın mı?" Diye sordu. Sen böyle öpersin de ben inanmaz mıyım canım? Başımı yukarı aşağı salladım. Kollarımı boynuna dolayarak, bırakmak istemez gibi onu sarmaladım.

"Halime teyze, vallahi çok oldu. Yemiyeyim artık."

"Olur mu öyle şey oğlum, kaç gündür uyuyorsun. Kuvvetini toplaman lazım artık."

Halime teyzenin bakışları Hamza'nın üzerinden bana döndü hemen. Elindeki kaşığı sallarken "Sende hemen yemek ye! Kaç gündür yemiyorsun." dedi. Resmen beni Hamza'ya ispiyonlamıştı. Hamzanın bakışları anında beni buldu. Kaşları çatıldıktan sonra hızla masadan kalkıp yanıma oturdu.

Aldığı zeytini ağzıma tıktı. Ona "Ne yapıyorsun?" diye sorduğumda "Müstakbel karıma yemek yedireceğim." dedikten sonra aldığı salatalığı da ağzıma tıktı. Ben Müstakbel karım kelimesini kafama kazımış ona aşkla bakmakla meşguldüm.

Hamzanın ellerinden olan kahvaltım bitince, salona geçip oturduk. Başımı onun göğüsüne yasladığımda, elleri sanki benim istediğimi bilir gibi saçlarımdaki yerini alıp usulca okşamaya başladı. Vücudum yavaş yavaş mayışırken, kedi gibi Hamza'ya daha çok sokuldum.

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin