"16- Anlatın lütfen!"

25.7K 1.2K 38
                                    


Bu o yakışıklı doktor'du. Uzun boyu, uzun kirpikleri, üçgen vücut yapısı gerçekten her kadının isteyeceği gibiydi. O kadar yakışıklı olmasına rağmen Hamza ile kıyaslanamazdı. Hamza daha yapılı, daha erkeksi, kararan gözleri ile daha çekici ve daha yakı.... ne diyorum lan ben böyle? Iyice sapıtmıştı iç sesim. Resmen ikisini kıyaslamış ve Hamza'yı övmeye başlamıştım. 

Aykut ve Hamza ile tokalaştıktan sonra gözleri beni buldu. Yine her zamanki gülüşü yüzündeyken, samimi bir sekilde "Kendini nasıl hissediyorsun bakalım, Damla?" Diye sordu. Ben tam ağzımı açıp daha iyi diyecektim ki 2 adam birden söze atlayıp "Gayet iyi, merak etme Selim." Demiş ve sonra birbirlerine bakmışlardı. Ben ikisinin bu davranışını kafamda ölçerken Aykut'un beni koruma iç güdüsü yüzünden lafa atladığını biliyordum. Peki bu öküz niye atlamıştı.

Düşüncelerimi bölen ses yine Doktor'un sesiydi. "Sakin olun gençler, sadece durumunu merak etmiştim. Gelmişken kontrollerini de yaparız." Diyerek tebessüm etmişti. Ah dünyada böyle kibar erkekler varken kalp neden gidip en hırto olanına atardı ki?

Arkamda duyduğum ses tonu ile yerimde yapışıp kalmıştım. Çünkü şuan Selin bana doğru adım atıyordu.

Yutkunarak gülümsemeye çalıştım. Ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı ya neyse. Kollarını bana doladığı anda bütün Gözyaşlarım özgür kalmak istercesine kendilerini dışarı attı.

"Damla, ne zaman döndün? Neden hastanedesin? Bir yerine bir şey mi oldu?" Sorularını yönlendirirken bir yandan da yaralı olup olmadığımı anlamak istercesine beni süzüyordu.
Gülümseyerek "Iyiyim" dediğim zaman, ağladığımı gördüğü için kaşlarını çatarak "Neden ağlıyorsun şimdi?" Diye sordu.

Verebilecek çok cevabım vardı aslında. 

Mesela "Bir manyak beni kaçırdı. İşkenceler etti, her tarafımı yara bere içinde bıraktı." Diyebilirdim.

Ama bunları söylersem şuan gözleri üzerimizde olan Hamza deyyuzu bir nefeste canımızı alabilirdi.

Gülümseyen yüzümle "Seni çok özlemişim. Görünce dayanamadım galiba." Dedikten sonra, Aykut'a döndüm. 

Aykut, Selin'e öyle bir bakıyordu ki içi gitmiş gibi. Bunlar tanışmış mıydı diye düşünürken, Aykut "Turuncu, niye hastanedesin? Minik Sude nasıl?" Diye sormuştu.  Selin ona kaşları çatık bakarken "Seni ilgilendirmez" diyerek terslemişti.

Şaşkınlığımı belli edecek şekilde "Siz ne ara tanışıp bu kadar düşman oldunuz?" Sorusunu yönlendirdim. Selin direkt lafa atlayıp "Bu zırto neredeyse bana arabayla çarparak öldürecekti!" Derken. Aykut anında kendini savunma durumuna geçmiş "Işıklara bakmadan yol ortasına atlayan sendin, turuncu" demişti.  Onların bu didişmesine gülerken, gözlerim gözlerini bana kilitlemiş o siyahlara odaklandı. Bana neden bu kadar imalı bakıyordu? Yoksa yine içim bu adamla fingirdiyor muydu? Bu adam kimseyi sevemezdi. Adımın Damla olduğundan emin olduğum kadar, bundan da emindim. Gözlerimi onun gözlerinden çekip hala çekişmekte olan Selin ve Aykut'a döndürdüm. Çünkü biraz daha o karanlık gözlere bakarsam, hiç umursamadan kendimi o karanlığa atabilirdim. Yine bunu içimde fingirdeyip duran Damla'ya ve hormonlarıma bağlıyordum.

İkisinin didişmesini kesip "Selin, hakkaten senin ne işin var burada?" Diye sordum. Selinin gözleri anında bana dönerken "Kontrole gelmiştim. Hastaneye kadar gelmişken, Selimide göreyim dedim." Dediği zaman, Selin'in sürekli bahsettiği o şahane dost'un bu Selim mi olduğunu merak etmiştim. Eğer öyle ise Selin'e birşey söylememesi için onunla konuşmam gerekecekti.

Hüsran! [Tamamlandı]Where stories live. Discover now