마흔 (40) FİNAL

Start from the beginning
                                    

Gri saçlı bir çocukla tanışmıştı önce. Oldukça zayıf  biriydi. Giyinişi gayet özenli ve güzeldi. Ayrıca farklıydı. Teninde biraz esmerlik barındırıyordu. Taylandlı olduğunu söylemişti. İsminin Kunpimook olduğunu ama Bambam denmesini tercih ettiğini de eklemeyi unutmamıştı.

Onun hemen ardından Jae Bum ile tanıştı. Ciddi ve ağırbaşlı birine benziyordu. En azından Bambam'den sonra daha ciddi gelmişti Mary'e. Kaşının altındaki iki ben de bir hayli dikkatini çekmişti. 

Daha sonra tanıştığı isim Yu Gyeom'du. Arkadaş gruplarında en küçükleri Yugyeom'du fakat hepsinden daha uzun olması değişik ve komik bir durumdu. Yugyeom utangaç bir şekilde selamlamıştı onu. Gülünce yanaklarında iki tepe halinde oluşan elmacık kemikleri onu çocuksu gösteren tek şeydi diye düşündü.

Dördüncü olarak Jin Young ile tanıştı Mary. Jin Young ve Jae bum'u bir hayli benzetmişti. İkisi de ağırbaşlı duruyorlardı. Sakin, sessiz, bir ağabey gibilerdi ortamda. Ayrıca fazlasıyla kibar davranışlar sergiliyordu.

Sonra da Young Jae ile tanıştı. Daha tanışırlarken gülmeye başlayan Young Jae, kendini Mary'e yeterince tanıtmıştı. Mary diğerleri gibi onu da çok sevmişti. Çok güler yüzlüydü ve o gülünce sizin de gülesiniz geliyordu. Ses tonu da güzeldi.

Son olarak Jackson ile tanışmıştı. Jackson çok sevecen ve atılgan bir insana benziyordu. Hiç çekinmeden Mary ile uzun süredir arkadaşmış gibi tanışmayı geride bırakıp direk sohbete geçmişti. Ayrıca Çinliydi.  Mary hepsini sevmişti. Hepsi eğlenceli gibiydi. 

Herkes oturduktan sonra Mary'de Mark'ın yanındaki yerini almıştı. Kimi zaman Mary ve Mark'ı utandırma çalışmaları yapılıyor, kimi zaman tatlı tatlı atışıyorlar, kimi zaman da kendi aralarındaki mevzuları konuşuyorlardı. Mary'den kızlar hakkında tavsiyeler bile almıştı. 

Mark ise hem arkadaşlarıyla bir arada olmanın hem de sevgilisiyle yan yana gülüp eğlenebilmenin keyfini çıkarıyordu. Mary çok eğleniyordu. Çünkü arkadaşları ona göre deliydi. Her biri ayrı bir deli. Kendinin de normal olmadığına emindi tabii. Ama bu durumdan mutluydu. Ta ki Jackson, kendisinin saçma sapan anılarını Mary'e anlatana kadar.

"...Sonra tam gitti o sandalyeye oturdu. Oturup sıçraması bir oldu. Nasıl çığlık atıyordu görmen lazım. Pantolonun kalça kısmı..." Jackson kahkahalarla Mark'ı anlatırken Mark olaya el atmış ve Jackson'ı hafifçe ittirip susmasını sağlamıştı.

"Ne var ya?!"

"Ne anlatıyorsun her şeyi?"

"Ne var Mark? Ne güzel seninle ilgili şeyler anlatıyor. Bırak anlatsın. Sen devam et Jackson."

Mary, Jackson ve diğerleri alttan alttan gülerken Mark onlara kızmakla meşguldü. Rezil anılarının dile getirilmesi hoşuna gitmiyordu. Üstelik Mary vardı. Daha fazla rezil olamazdı. Çünkü Mary'de onunla dalga geçecekti biliyordu.

"Başka konuşacak konu bulun. Ayağına idrarını yapan köpeği falan anlatsana Jackson. Eğleniriz."

"Ne? Köpek  ayağına idrarını mı yaptı?" Mary şaşkın şaşkın olanlara bakarken diğerleri bu anıyı hatırlayıp kahkahalara boğulmuşlardı.

"Benim biraz midem bulanıyor. Öğlen ddeokbokki yemiştim o dokundu sanırım. Bir lavaboya gideyim," diyerek kaçan Jackson'ı gülerek izlediler.

"Pis konuları bırakın da daha normal konuşalım. Yanımızda bir kız olduğunu unutmayın."

Mary, Jin Young hakkındaki düşüncelerinde kesinlikle yanılmamıştı. O çok düşünceli, anlayışlı, kibar ve ağırbaşlı biriydi. Bu grubu ancak o dize getirirdi. Bir de Jae Bum.

Hello Pal - Mark Tuan | TextingWhere stories live. Discover now