마흔 (40) FİNAL

2K 131 76
                                    

FİNALE YORUM REKORLARINIZI BEKLİYORUM

Mark büyük bir mutlulukla Mary'nin evine doğru giderken, Mary'de üstünü özenle giyinip kapının önüne çıkmış onu bekliyordu. Mark ile evde görüşemezdi çünkü annesi evde uyuyordu. En azından dışarıda görüşmenin iyi olacağını düşündü. Çünkü onu ne kadar çok görürse görsün yine de her zaman özlüyordu. Onu canlı görme ihtiyacı duyuyordu hep fakat bunu daha yeni dile getirebilmişti. Bir hayli de utanıyordu. Mark'ta sürekli bu konuda kendisini utandırıyordu. 

Mark'ın arkadaşlarıyla buluşacağı için olabildiğince düzgün ve güzel giyinmeye çalışmıştı. Biraz makyaj yapmayı da ihmal etmemişti. 

Mark olabildiğince hızlı gelmişti. Evin önüne yetiştiğinde sevgilisini görmüş ve hemen kollarının arasına almıştı. Bir süre böylece sarıldılar. Birbirlerinin kokularını soluya soluya özlem giderdikten sonra Mary geri çekilmişti fakat Mark hızlıca kaçamak bir öpücük çalmıştı Mary'den. O kadar hızlıydı ki Mary kendisine müdahale bile edememişti.

"Delirdin mi sen?!"

"Çok minicikti. Kimse görmemiştir merak etme sen. Yavaş yavaş gidelim. Buluşma saati gelene kadar gezeriz biraz."

"Olur. Gitmek istediğim bir yer vardı zaten."

"Nereymiş orası?"

"Namsan Kulesi."

Mary, Namsan Kulesi'ne Mark ile birlikte bir daha gitmek istiyordu. Oraya astıkları kilite bakmak istiyor, bu sefer sevgili olarak bir kilit asmak istiyordu. Ayrıca bir sürü resim çekilmek, Namsan Kulesi'ne sevgilisiyle gitmenin keyfini yaşamak istiyordu.

"Anıları tazeleyelim diyorsun yani?"

"Evet. Güzel olmaz mı?"

"Hemde çok güzel olur, bitanem. Gidelim hadi."

Mary ve Mark arabaya binmiş ve yola koyulmuştu fakat Mary, arabaya hiç dikkat etmemişti. Yeni fark ediyordu. Araba farklıydı. 

"Baban yeni araba mı aldı?" diye sordu. Çünkü Mark, babasının arabasını kullanıyordu.

"Hayır. Tanıştırayım, yeni arabam"

Mary, Mark'ın ciddi olup olmadığına bakmak için yüzüne baktı ama sırıtıyordu. Bu sırıtma daha çok mutluluk barındırıyordu. Mark'ın kendine ait bir arabası olmasına çok sevinmişti. Sürekli kendisi yüzünden babasından arabayı isteyip duruyordu. Mahcup oluyordu.

"Senin adına çok sevindim. Ama niye daha önce söylemedin?"

"Sürpriz yapmak istedim."

"Çok güzel."

"Bu arada..." Mark, önce Mary'nin elini tuttu boştaki eliyle. Ardından cümlesine devam etti. 

"Otomatik vites. Yani elini tutabilirim."

"Sırf bu yüzden otomatik vites almadın umarım?"

"Daha rahat oluyor. Tek sebebi elini tutmak değil tabi."

Mark ve Mary sohbet ede ede yolculuklarını bitirmiş, Namsan Kulesi'ne ulaşmışlardı. Elleri bir an olsun ayrılmazken beraber manzarayı izlemiş, resimler çekilmiş ve kilit asmışlardı. Fakat arkadaşlarla buluşma zamanı geldiğinden oradan çok geçmeden ayrılmışlardı.

Güzel, geniş ve ferah bir kafeye gelmişlerdi. İçeri girdiklerinde masada onları bekleyen kalabalığı gördüler. 6 yakın arkadaş masada oturmuş koyu bir sohbete dalmışlardı. Aralarından biri Mary ve Mark'ı fark edince hemen el sallamıştı. Herkes oraya odaklanırken, iki sevgili masaya ulaşmışlardı bile. Herkes Mark ile görüştükten sonra sırayla Mary ile tanışmışlardı. Hepsi ayrı ayrı eğlenceli insanlardı.

Hello Pal - Mark Tuan | TextingOù les histoires vivent. Découvrez maintenant