Beşinci Bölüm☎

1.6K 176 11
                                    

Multimedia : biricik başrolümüz Almila Toprak...

İyi okumalar. 💜💜

.........


 Artık gerçekten şu 'CİCİ KIZ' lafından nefret etmeye başladım. Hayır yani ne bu hem telefondaki çocuk hem bu 'hoca olacak hoca' . Sinirle kafamı geriye çekip onu da benden uzaklaşması için ittim. Fazla itmiş olmalıyım ki biraz sendeledi. Umurumda bile değil. Sonuçta tarih dersini sevmememin etkisiyle tarih hocalarını da sevmiyordum. Şu adamı hatırlatacak kelimeleri hafızamdan sildim. Yoldan karşıya bu sefer dikkatlice (!) geçtim. Onu arkamda bırakmıştım. Ama tabii ki de dersi olduğu için peşimden geliyordu.

 "Hey! Ben senin hocanım, sen ne yaptığını zannediyorsun?" dedi gülerek. Ah! Bir de ukala gibi dalga geçiyordu! Cevap vermeyerek okulun kapısından girdim. Bütün herkes Özgür Hoca'yla bana bakıyordu. Tabii ki de bana kıskançlıklarla Özgür Hoca'ya hayranlıkla bakıyorlardı. Huzursuz olmuştum. Bütün dikkatlerin üstümde olmasına alışık olmadığım kadar sevmiyordum da.

 Sınıfa girip çantamı sırama bıraktım ve ardından oturdum. Sınıf biraz fazlaydı. Sanırım Özgür Hoca'yla olan saçma yakınlaşma sırasında biraz zaman geçmişti. Bana güzel koktuğumu söylemişti. Evet ben de severdim kokumu. Duş jelim ve şampuanımı severek kullanıyordum. Hatta ikisi de aynı aromaydı. Sadeliği sevdiğim için tabii ki vanilyalı. Evet sade olduğu için ve kokusu insanı ferahlattığı için seviyordum vanilyayı. Kolumu dürten Ezgi'ye 'Ne var?' anlamında kafamı salladım.

 "Suratının hâline bak. Ne oldu sana?" Bugünkü saçma yakınlığımızdan olsa gerek sinirlenmiştim. O yüzden de suratım kızgın duruyordu.

 "Ya anlatacağım tamam da. Şu şey yani ikimiz kalalım." Dedim sonunu sessizce ve gözlerimle Ezgi'nin yanındaki kızları işaret ederek. Ezgi anlamış ve kızları yanımızdan kibarca kovmuştu. Dinliyorum der gibi eliyle işaret yaptı. Biraz çekingen biraz da kızgın tavırla "Otobüsle okula geliyordum. Onca yer varken yanıma oturdu. Şey yani. Özgür Hoca. Tarih hocası işte, bana tarihimin kötü olup olmadığını sordu ben de tersledim tabii. Sonra işte otobüsten indik. İndik derken yani onun da dersi vardı. O yüzden aynı yerde indik." Ezgi sözümü bölerek "Ee hadi devam et." dedi heyecanlı heyecanlı. "Sonra işte ben karşıdan karşıya geçerken etrafıma pek iyi bakamamışım tam araba bana doğru gelirken tutarak kendine çekti beni. "Ezgi'nin gözleri açılarak parlarken devam ettim. "Sonra da başımı göğsüne yasladı. Bana şey dedi."

 "Ne dedi kızım söylesene hadi çatlatma insanı."

 "'Çok güzel kokuyorsun cici kız.' dedi." dememle Ezgi ohalayarak bana sarıldı. Ben daha ne olduğunu anlayamazken "Kanka bence bu çocuk sana yeşil ışık yaktı ha." dedi hayvan gibi. Ne yeşil ışığından bahsediyordu bu? Anlamıyordum.

 "Ezgi saçmalama Özgür Hoca bizim hocamız." diye savundum kendimi. Ama doğruyu söylüyordum.

 "Ama senden 4 yaş büyük bir hoca. Hem çok da yakışıyorsunuz. Ay canım kankam hayırlı olsun." Kafasına vurup "Bak elimde kalırsın Ezgi! Ne yakışması ne hayırlı olsunu ya?" dedim sinirlenerek. Onun cevabını beklemeden sınıftan çıktım. Ders birazdan başlayacaktı ama umurumda değildi. Sonuçta çok sinirliydim. Ben bir erkekle konuşmazken bile bu aralar çok yakın olmak zorunda mıydım? Hem şu telefondaki aptal. Hem şu hoca olacak Özgür Hoca. Hem de Bora malı. Sinirlerimin alt üst olduğuna emindim. Ben hayatımda Ezgi, Sevim Teyze ve benim ailemden başka kimseye sarılmamıştım bile. Ki bugün Özgür Hoca'yla yapıştım. Kafamı karıştırıyordu. Kafamın karıştırılmasından nefret ediyordum. İyi insan lafın üstüne gelir gibi oturduğum merdivene doğru geliyordu. Onunla konuşmak istemediğim için ayağa kalkarak yukarı doğru çıktım. O da dersi olduğu için bir şey dememişti. Zil çalmış herkes içeriye giriyordu. Ben dışında. Ezgi'ye sinirim geçmemişti. O da biliyordu. Yapmamalıydı.

Yanlış Numara?Where stories live. Discover now