35-*

1.5K 190 106
                                    



Dünya ne kadar mükemmeldi değil mi? Bir anda en nefret ettiğiniz varlığa dönüşebiliyordunuz. Esas dönüşümümden önce vampirlere karşı sevimli duygular besleyen biri değildim. Gerçi vampir olmama rağmen hala ırkıma sevgi ile yaklaştığımı söyleyemem. Ancak benim demek istediğim elbette bu değil. Şimdiki zamandan daha fazla sevimsiz bulduğum bir zaman diliminde dönüşmüştüm. Ve elbette ölmüş olmayı dahi dilemiştim.

Ama hayattaydım.

Buna şükretmem gerektiğine inansam da kayıplarım acıma kırbaç misali vurmuştu. Ve ben vampir olmayı hala kabullenememiştim. Neyse ki tesellim acımasız avcılardan olmamamdı. Fakat gelin görün ki bundan sonra onlardan biriydim.

Hatta onlardan bile daha vampirdim.

Kendimden nefret etmeme az kalmıştı.

Hele de Keven'ın karşıma dikilip çeşitli kanları önüme dizdiği şu dakikalarda.

Sinirle dişlerimi sıkıp buzdolabını andırmayan depodaki kanların önüme dizilişini izliyordum. Bir şişe A rh negatif, bir şişe 0 rh pozitif, bir tane bütün kan gruplarından elde edilmiş yüz yıllık kokteyl... Ah! Bir vampir olsam dahi kandan tiksinmek üzereydim.

"Bunlardan en eskisi hangisi?"

Bu işlemi onuncu kez tekrarlıyorduk. Keven koku duyumun keskinliğini kontrol ettiğini söylemişti. Toplamda elli şişe koymuştu önüme. Buna rağmen kokular aynı keskinlikte burnuma dolmaya devam ediyordu. Bir avcı için bile ekstrem olan bu durum Keven'ın hoşuna gitmişe benziyordu. Onun kanı sayesinde iyileşmiş ve bir avcıdan bile iyi hale gelmiştim. Elbette hoşuna gidecekti! Bay B rh negatif egosunu tatmin ediyor olmalıydı.

Bıkkın bir şekilde en soldaki şişeyi gösterdim bakışlarımla. Ardından gözlerimi sinirle Keven'ın mavilerine çevirdim. Kısa bir süre gördüğüm o garip ifade eski haline gelirken midemin kasıldığını hissettim. Acı çeker gibi elim karnıma giderken sinirle gülümsedim. Ne olmuştu bana?

"Daha devam edecek miyiz? Kendimi iyi hissetmiyorum."

"Hayır, bu sondu. Kendini baya toparladın gibi."

Daha dün gece büyük bir krize girip Keven'ın kanını emmiştim. Kanı öylesine güzeldi ki iki damlası bile beni kendime getirebilirdi. Elini kolumdan çektiğinde bir şey dememi beklemeden benden uzaklaşmış ve eve girmişti. Sabaha kadar onu görmemiştim. Sabah ise daha güneş doğmadan beni uyandırmış ve teknoloji ile uzaktan yakından alakası olmayan o ahşap eve götürmüştü.

Sonrası mı? İşte buradaydık. Evinin bodrum katından kocaman bir kan deposu vardı ve beni burada test ediyordu. Elbette testten önce karnımı, çeşitli kanlarla bir güzel doyurmuştu. O kadar da acımasız biri değildi. Fakat yine de kendimi toparlanmış hissettiğimi söylemem için erkendi. Nereden bilebilirdim ki yeniden krize girmeyeceğimi?

"Fena değilim. Bir dahaki krizde de senin kanınla idare ederim artık."

Keven alayla gülümserken dudaklarımın kıvrılmasını son anda engelledim. Bedenimin benden izinsiz işler yapması elbette iyileşmemden olmalıydı. Bunu açıklayabilecek başka mantıklı bir şey yoktu. Gerçi bu durumun bile mantıklı olduğunu söyleyemezdim.

"Alışkanlık yapacak bu gidişle."

"Lezzetli." Diye karşılık verdim ve sivri dişlerimi gösterdim. Halim onu eğlendirmiş olacak ki kahkahası depoda yankılandı. Evet, sesinde alaycı bir tını vardı ama beni küçümsemiyordu. Ya da kendini saklamıyordu. O sadece Keven'dı. Bunu hissedebiliyordum ve bu bedenimde gülme isteğinin dalgalanmasına neden oluyordu. Kendime hakim olmak, ona yaklaştıkça ve varlığına alıştıkça zorlaşıyordu.

KIRIK TOPUK ANLAŞMASIWhere stories live. Discover now