8-

2.2K 233 26
                                    


Merhaba millet? Nasılsınız? Açıkçası ben biraz yorgunum. :) İtiraf etmeliyim ki bölümü yazmam hiç de kolay olmadı. Baya yoğun bir hafta geçirdim ki eve daha yeni geldim. Ve gelir gelmez de yazdığım bölümü paylaşayım dedim. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınız beni öyle mutlu ediyor ki! İyi ki varsınız, seviliyorsunuz. ^.~

Medyada da Sydney var bu arada. Keyifli okumalar! 

"Bir arkadaşım tatlım." dedim saçlarını okşarken. Yüzünde muzip bir ifade vardı. Dört yaşındaki bir çocuğa göre fazla muzipti. Bunun altından bir şey çıkacağını biliyordum.

"Erkek arkadaş gibi mi yoksa normal arkadaş mı?"

Efendim? Bir dakika erkek arkadaş mı demişti o? Yani sevgili anlamında? Şaşırmamak elde değildi. Dört yaşındaki bir çocuktan bahsediyorduk ne de olsa. Bu kızın yanında kim böyle şeyler konuşuyordu anlamıyordum ki. Derin bir nefes alıp Keven'ın kıkırtısını duymazdan geldim. Gözlerimi kapatıp Clara'nın saçlarını bir kez daha okşadım. Cevap vereceğim sırada duyduğum sesle bakışlarımı Clara'nın arkasına çevirdim.

"Kızım. Nerden duyuyorsun böyle kelimeleri? Bir daha-"

"Bir daha söylemeyeceğim. Tamam baba."

Kahverengi saçları her zamanki gibi alnına düşerken Joseph yanımıza geldi. Sydney'in kocasıydı. Aslında sadece Sydney'in kocası demek eksik kalırdı. Bu ailenin önemli parçalarından biriydi. Babamın ölümünden sonra Sydney'in kendine gelmesindeki en önemli etkendi belki de. Ona dayanak olmuştu. Onun ellerinden tutmuştu. Benim yaşadıklarımın aksine onların aşkının sonu mutlu olmuştu. Bu yüzden ona minnettardım.

"Joseph!" derken hızlıca ona sarıldım. Elbette onu da özlemiştim. Yüzü ifadesiz olsa da acı çektiğini biliyordum. Aklı Sydney de olmalıydı. Yanımda Keven olmasaydı doğrudan beni Sydney'e götüreceğini de biliyordum. Ah, içim acıyordu.

"Hoş geldiniz."

Joseph benden ayrıldıktan sonra resmi bir tavırla Keven'a döndü ve elini uzattı. Keven, kendinden emin bir şekilde uzatılan eli sıktı. Yüzünde samimi bir tebessüm vardı. Kibrini rafa kaldırmasına sevinmiştim. Bu hali çok daha çekilirdi.

"Keven, iş yerinden arkadaşım. Buralarda işi vardı, beni de bıraktı." dedim samimi olmaya çalışarak. Ama söz konusu Keven olduğunda nedense sesimde hakim olamadığım bir öfke de oluyordu. Buna şaşırmıyordum. Başka türlüsü elbette mümkün değildi. Beni deli eden birinden bahsediyorduk ne de olsa değil mi?

"Bu da Joseph. Kız kardeşimin eşi." dedim sözlerime devam ederek. Keven yüzündeki ifadeyi bozmadan 'memnun oldum' demekle yetindi. Kasıldığını hissediyordum. Dişlerini sıkmıştı gülümserken. Canının bir şeye sıkılmış olabileceğini düşünsem de buraya gelmeyi o istemişti. Yani peşimi bırakmamıştı. Neye canının sıkıldığı umurunda değildi. Şu anda tek istediğim onun kanını almak ve Sydney'i görmekti.

Eve ilerlerken Joseph ile havadan sudan konuşuyorduk. Clara ise neşeli bir şekilde yanımızda ilerliyordu. Keven arkada kalmıştı. Evin beyaz duvarlar arasındaki ahşap kapısını açtığımızda burnuma dolan kokuyla uzun zamandır tatmadığım huzuru yakaladım. Evdeydim. Hissettiğim r güzel hislerden biriydi. Buraya daha sık gelmem gerektiğini düşündüm. Ancak acı gerçek yüzüme vurmakta gecikmedi. Buraya gelmem için para biriktirmem gerekiyordu. Kazandığım para sadece geçimime yetiyordu. Buraya gelmek ekstra masraftı. Üzüntüyle inlesem de bunun keyfimi kaçırmasına izin veremezdim. Anın tadını çıkarmalıydım. Uzun bir aradan sonra bunu yapmalıydım, ihtiyacım vardı.

KIRIK TOPUK ANLAŞMASIWhere stories live. Discover now