one

1K 81 105
                                    



öncelikle Chaelisa hakkında bilgisi olmayanlar olabilir, hikayeyi öylece görüp girlxgirl olduğu için okuyanlar da olabilir bu yüzden kısaca Chaelisa'dan bahsetmek istedim.

Chae= Chaeyoung, Rosè'nin asıl adı
Lisa'nınki de zaten Lalisa.

Chae= Chaeyoung, Rosè'nin asıl adıLisa'nınki de zaten Lalisa

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

soldaki Rosè, sağdaki de Lisa.

umarım tanımayanlar için yardımcı olabilmişimdir ^-^






Çekik gözlü kız oldukça gergindi. Bu Şiir Kulübü'ndeki ilk günüydü ve hayatında ilk defa şiir yazmıştı. Uzun zamandır sanata ilgi duyuyordu ama epey bir süre sonra ilk defa hislerini kaleme almaya karar vermişti.

Kulağında yankılanan şarkı ile kulübe doğru ilerledi. Attığı her adımla birlikte gerginliği artıyordu. Kulübün önüne geldiğinde turuncu saçlı, bebek yüzlü bir kız gülümseyerek ona bakıyordu.

"Sen Park Chaeyoung olmalısın." dedi turuncu saçlı kız.

Bu cümlesi Chaeyoung'ın daha da gerginleşmesine sebep oldu. Çekingen bir şekilde onu onayladı. "Ben Lalisa Manoban ama bana sadece Lisa diyebilirsin." dedi turuncu saçlı kız ona elini uzatırken.

Chaeyoung kendisine uzatılmış olan eli yavaşça sıktı ve "Sen de bana Rosè de o zaman. Bu arada adımı nereden öğrendin?" dedi.

Lisa ile tanışınca biraz sakinleştiğini hissetmişti. Aslında gereksiz yere bu kadar strese girdiğini düşünmeden de edemiyordu ama ilkler onun için her zaman önemliydi.

"Kulüp başkanı söylemişti. Hadi, içeri geçelim Chaeyou- oh, pardon, Rosè."

Chaeyoung, Lalisa'nın gözlerinin içine bakarak gülümsedi ve içeriye doğru adım attılar. Lalisa kızın gergin olduğunu hissetmişti ve ona baktığında Chaeyoung kalp atışlarını duyduğu için biraz utanmıştı.

"Sorun değil Rosè. İlk geldiğimde ben de aynı senin gibiydim." Chaeyoung biraz da olsa iyi hissettiğini düşünmeye başlamıştı.

O her zaman... Arkadaşlarının tabiri ile "tuhaf"tı. Zaten pek arkadaşı da yoktu. Onu anlayan tek arkadaşı Jisoo'ydu ama geçtiğimiz sene geçirdiği trafik kazasından dolayı hayatını kaybetmişti. Ve Rosè kendini bu kocaman şehirde yapayalnız hissediyordu. Diğer arkadaşını da sevmezdi zaten, sadece ara sıra onunla takılırdı. Yani Rosè yalnızdı veya o öyle zannediyordu.

Girdikleri mekandaki sandalyeler U şeklinde dizilmişti ve ortada bir de kürsü vardı. İnsanlar yazdıkları şiirleri okuyorlar ve birbirleri ile düşüncelerin paylaşıyorlardı. Rosè yeni olduğu için bugün ilk şiir ondan olacaktı ve Rosè bunu her hatırladığında daha çok strese giriyordu. Ama Lalisa Manoban bir şekilde ona iyi hissettirmeyi başarmıştı üstelik birbirlerini tanımamalarına rağmen...

"Bugün aramıza daha önceden bahsettiğim gibi Park Chaeyoung katıldı. Kendisini tanıtmasına gerek olduğunu sanmıyorum çünkü biz burada insanları yazdıkları sayesinde tanırız." deyip göz kırptı buruşuk yüzlü kulüp başkanı Yu Jin. Her ne kadar çok yaşlı olmasına rağmen hala yazma tutkusundan vazgeçemiyordu ve bu, bu kulüptekilere ilham oluyordu.

Chaeyoung, Lalisa'ya baktık. Gözleri sanki "sakin ol, yapabilirsin" diyordu. Ve Chaeyoung tüm cesaretini toplayıp Yu Jin'in yanına doğru ilerledi, Yu Jin kürsüden ayrılınca şiirini okumaya başladı.

"her sabah kalbimi dinlerim
kalp atışlarımın durmasını ümit ederek
ama sabah güneşi
yalnızca içimdeki üzüntüleri yeşertecek
bunu biliyorum
acımı durduramadığımı
sadece beklemem gerek
fakat zaman çok zalim
şeytanlarım beni burada bıraktılar
çünkü benim mücadelem çok zahmetli
ve yaralarım çok derin
sanki iyileşemeyeceklermiş gibi"

şiiri kendim yazdım~
ama pek beğenemedim
şiir hakkında da ne düşündüğünüzü söylerseniz cidden çok mutlu olurum
bölümler böyle kısa olacak çünkü kısa yazdıkça daha çok güncelleme yapasım geliyor
umarım hoşunuza gider ^-^

scars in our poems 》chaelisaWhere stories live. Discover now