10.BÖLÜM

724 33 0
                                    


-GEÇMİŞ-

------------------------------------------------------------------------------------------

Duyduklarıyla ağzından boğuk bir hıçkırık kaçtı Nehir'in. Bu adamın karşısında daha da aciz duruma düşmek istemediği için ağlamasını durdurmaya çalıştı bir süre. Hakan ise daha cümlesi biter bitmez, gözlerini pişmanlıkla yummuş; söylediği sözlerin ağırlığıyla acı çekmeye başlamıştı. Tam özür dileyecekti ki, sinirden titreyen kız eliyle kapıyı işaret ederken ağlamaktan kısılmış sesiyle konuştu.

"Rica etsem siktir olup gider misin?"

Sonrası tahmin edebileceğiniz gibiydi zaten, Hakan'ın sinirle çarptığı kapı sesi ve hıçkırarak koltuğa çöken Nehir...

------------------------------------------------------------------------------------------

Hakan gittikten sonra Nehir, öylece koltuğa çökmüş, kucağına aldığı yastığa sarılarak ağlamaya devam etmişti. Hayatı iyice boka sarmıştı üstelik dün gece ve bu sabah yaşananlarda normale dönmeyeceğinin kanıtı gibiydi.

Bu yaşına kadar erkek cinsinden birinin elini bile tutmamışken dün gece Hakan ile olanlar... Utançla kızarırken sarıldığı yastığa kafasını gömdü. O kızın -Pelin'in- buraya gelmesi, söyledikleri, Hakan'ın kıza nispet olsun diye yaptıkları... Kucağındaki yastığı hırsla adamın yaklaşık on dakika önce çarparak çıktığı kapıya fırlattı bu sefer. Cidden! Pelin Hakan'ı aldatmış ve belki de sabahki muameleyi hak etmiş olabilirdi ama Nehir o muameledeki 'oyuncak' olmayı hak etmek için hiçbir şey yapmamıştı. Zaten yerlerde olan gururu Hakan'ın orada -sırf Pelin'e ders vermek için- kendisini öpüşüyle Nehir'i tamamen terk etmişti. İçli içli ağlamaya devam ederken kendi kendine söz verdi;

"Tamam, bu gece son kez ağlayıp sızlayacağım ama sabah olur olmaz kendime bir iş aramaya çıkacağım. Annemin üniversite masraflarım için harcadığı miktarda parayı biriktirdikten sonra da Ankara'ya döneceğim. Ve... Bundan sonra asla ama asla üzgün ve sarhoş olduğum gecelerde kapıya gelen adamları eve almayacağım!"

***********************

-1 AY SONRA-

Telefon çalıyordu... Hem de Nehir'in beyninin içinde... Oflayarak kalktı kalkmasına ama ağrıyan beliyle anında yüzünü buruşturup tekrar olduğu yere yığıldı. Dün akşam işten geldikten sonra koltuğa öylesine uzanmış, burada uyuya kalmış dolayısıyla her yanı tutulmuştu. Güçlükle sehpanın üzerinde, Dalek sesiyle "Exterminate!" diye çığıran telefonuna uzandı. Ekranda ablası Nihal'in ismini görünce gülümseyerek açtı.

"Ablaaam, nasılsın?"

Ablasının sesi keyifliydi. "İyiyim Nehir'im sen nasılsın asıl? Yeni işin nasıl, alışabildin mi?"

"Gayet iyiyim ablacım. Gerçi bu son günlerde midem biraz tuhaf, bir anda bulanmaya başlıyor sanırsın içeride çırpıcı çalıştırıyorlar üşüttüm mü nedir? Neyse işime de alıştım. Zaten çok bir zorluğu yok, İsmail Bey'in telefonlarını cevaplayıp randevu ve muayene saatlerini ayarlıyorum o kadar."

"Kuzum dikkat et midene, bir hastaneye git mutlaka ihmal etme. Bu arada ne diyeceğim kız bu İsmail Bey nasıl bir adam ola ki? Tekin biri mi? Nehir'im acaba inadından vaz mı geçsen he? Bir tutturdun annemin masraflarını karşılayacağım diye ama annemin öyle bir derdi yok ki yavrucuğum. O senin için, seve seve harcadı, sen oku diye, karşılığını beklemez ki balım. Gel sen beni dinle Konyalarda elin İsmail Beyleriyle bir başına uğraşıp beni de endişe de bırakma."

Nehir ablasının uzun konuşmasıyla kıkırdamaya başlamıştı. Birileri tarafından önemsendiğini görmek güç vermişti kıza. Yatıştırıcı bir ses tonuyla konuştu.

GEÇMİŞTEN GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin