2.BÖLÜM

919 45 0
                                    

O sabah, telefonunun sesiyle yine ve yine huzursuz bir uykudan uyanmıştı adam. Son altı aydır huzur kendisini terk etmişti ve <O'nu> bulana kadar da geri gelmeye niyeti yok gibiydi. Telefonuna uzanıp arkadaşı Raşit'in aramasını cevapladı.

"Efendim, kardeşim?"

"Abi müjdemi isterim. Amca oldun." Raşit'in söyledikleri karşısında afallamadan edemedi. Bir an sadece bir an kendi bebeğinin akıbetini düşündü sonra silkelenip bu düşünceyi kafasından attı. Altı ay olmuştu artık ve umut falan kalmamıştı onda. Şimdi kendi dertlerini bir yana bırakıp arkadaşının mutluluğuna ortak olma zamanıydı.

"Harbi mi diyorsun lan? Allah be, bende Hande çocuğu hiç doğuramayacak diye korkmaya başlamıştım. Oğlum yalnız var ya benim de ismim Hakansa o çocuğu sizin elinize, antin kuntin işlerinize bırakmadan tamamen kendim eğitirim, bilmiş olun."

"Höst lan ayı! Git kendi çocuğunu yap onu eğit. Manyağa bak! Neyse hastaneyi mesaj atıyorum gel de yeğenini gör bir an önce."

Raşit espri yaptığını sanırken en yakın arkadaşının yüreğini nasıl dağladığını bilse kahkahalarla kapatabilir miydi acaba o telefonu? Yataktan kalkıp, yüzünü yıkayan adamın gözleri aynadaki yansımasına takıldı bir an. Raşit'in 'Kendi çocuğunu yap!' sözleri kulağında tekrarlanırken dolan gözlerine lanet ederek baktı. 'Ulan birde erkekler ağlamaz diyorlar ya? Hay ben o lafı bulup da ortaya atanın gözyaşlarını s*keyim.' kendi kendine söylendikten sonra dolabına ilerledi. Altı aydır bu kaçıncı ağlamasıydı, sayısını o da unutmuştu. Elleri yumruk halini alırken siniri hem O'na hem de kendineydi. O'na sinirliydi çünkü karnında bebeğini taşırken adamı g*t gibi ortada bırakıp gitmişti. Kendine sinirliydi çünkü bebeğine sahip çıkamamıştı. Hızla bir kot bir tişört giyindikten sonra düşüncelerini arkasında bırakmaya çalışırcasına çıktı odasından. Aynı anda karşı odanın kapısı da açıldı ve sarı saçlı meleği biricik kardeşi göründü. Şu son olayları anlattığı ve kendisine destek olan tek insandı Eyşan. Gülümseyerek adamın yanına gelip, sarılırken Hakan'da yanağına bir öpücük kondurmuştu kardeşinin.

"Günaydın abicim. Erkencisin."

"Sorma güzelim. Raşit dengesizi aradı, Hande doğum yapmış, hastaneye gidiyorum şimdi." Eyşan önce sevinçle zıplayıp "Ay çok sevindim, bende geliyorum seninle." dese de sonrasında gülümsemesi kaybolup abisine sarıldı. "Sen kendini kötü hissetmedin değil mi? Yani Nehir gitmeseydi bu dönemlerde sizin de..." cümlesini tamamlamasına izin vermeden eliyle susturdu kızı. Devamını duyacak gücü yoktu. "Boş ver Eyşan konuşmayalım şimdi. Hadi çıkalım bir an önce." diyerek kızın gelmesini beklemeden merdivenlere yöneldi. Anne ve babasına 'Günaydın' dedikten sonra durumu anlatıp Eyşan'la hastaneye gideceklerini söyledi. Annesinin, kahvaltı yapın da öyle gidin ısrarlarını yolda bir şeyler atıştıracakları yalanıyla geçiştirdi. Yemek falan yiyecek hali yoktu çünkü. Arabaya geçti ve Eyşan'ın da gelmesiyle çalıştırarak sürmeye başladı. Yol üzerinde bir çiçekçiye uğramak Eyşan'ın fikriydi. Sonunda hastaneye vardıklarında otoparka aracı park edip indiler. İçeri girip danışmaya yöneldiler. Hakan, danışmadaki kadından Hande'nin oda numarasını öğrenmeye çalışırken Eyşan da abisinin kulağına eğilmiş, tuvalete gideceğini abisinin kendisini beklemeden odaya çıkmasını söylüyordu. Sonra elindeki çiçekleri Hakan'a verip gitti. Eyşan gereksizi, danışmadaki kadınla aynı anda konuşunca Hakan oda numarasını kaçırmıştı. 'Acaba 509 mu dedi 519 mu? Yok ya, 509 dedi herhalde...' şeklindeki düşünceleriyle, asansöre binip 2. kata çıktı ve 509 numaralı odanın önüne geldi. Derin bir nefes alıp mutlu görünmeye çalışarak daldı odaya. "Tebrik ederim, taze anne!"

Sonrası zaten bildiğiniz gibi... Hakan'ı görünce hüsrana uğrayan bir adet Nehir; Nehir'i görünce bebeğine kavuştuğu için sevinse mi yoksa bu kadar geç kavuşmasının müsebbibi olan kadına kızsa mı bilemeyen bir Hakan...

"Bebeğimden uzak dur!" cümlesiyle 2. seçeneği tercih eden ve aklını kaçırmamak için odadan hızla çıkan, çıktıktan sonra da Nehir'in telefon konuşmasıyla iyice deliren adam koridorun başında Eyşan'ı gördüğünde biraz olsun rahatladı. Hızlı adımlarla kendisine doğru gelen kardeşinin kaşları çatılmıştı. "Abi, ne yapıyorsun burada? 519 numaralı odaya gireceğiz hadi."

"Eyşan Handeler bekleyebilir. Daha önemli bir durum var."

"Neden ne oldu ki?"

Eyşan ani tepkiler veren bir kız olduğu için öncelikle onu duvara yaslanmış olan sandalyelerden birine oturttu. Sonrasında lafı uzatmadan durumu açıklamaya koyuldu.

"Ben odaları karıştırmışım. Handelerin odası 509 sanıp girdim içeri ve bil bakalım kiminle karşılaştım? Nehir ile."

"Ne? Ne yapıyormuş burada? Yoksa... Aman Tanrım yoksa tahmin ettiğim şey mi?"

"Aynen öyle Eyşan. Aylardır aradığım bebeğim biraz önce bu hastanede doğmuş ve ben tesadüfen öğrendim bunu."

Nefesini sıkıntıyla verip kardeşinin yanına oturduğunda, "Ne yapacaksın?" diye sorduğunu duydu. Kesin kararını vermişti. "En başta yapmam gerekeni tabii ki de. Önce annemlerle konuşup durumu özetleyeceğim, sonrasında da ufak bir nikâh ve Hakan BALATÜRK ailesini kurar."

Eyşan, şok olmuş gözleriyle abisine bakmaya başlamıştı ama Hakan umursamadan ayaklandı. "Ciddi olamazsın! Abi o kızın en başta kaçma sebebi evlenmek istememesiydi ve sen onu daha yeni bulmuşken nikâhtan söz etmeye başladın."

"Yapabileceğim başka bir şey yok Eyşan buna mecburum. Şimdi ben evimi ve annemleri yeni kurduğum ailem için hazırlamaya gidiyorum. Sende o odaya girip Nehir'e ve bebeğime göz kulak oluyorsun. Raşit'i arar acil bir işim çıktığını sonra uğrayacağımı söylerim merak etme." dedikten sonra asansöre doğru ilerlemeye başladı. Gülme kasları kendisinden bağımsız çalışırken, bebeğine, minik meleğine kavuşmanın heyecanı hafiften kendini belli ediyordu. Asansörün kapıları kapanırken kendi kendine fısıldadı, "Artık ağlamak yok Hakan. Bundan sonra paso güleceksin oğlum hem de o Nehir cadısının yüzüne yüzüne güleceksin."

*************************

GEÇMİŞTEN GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin