"6- Onu öldüreceksin!"

En başından başla
                                    

"Sen de şahit oldun, kızımız öldü diyorum. Ama inanmıyor."

"Ben sizin kızınıza benziyor muyum?"

Melek hanım düşünceli bir şekilde bakmaya başladı.

"Hayır benzemiyorsun, bende en çok buna şaşırıyorum. Bizim kızımızın görünüş bakımından seninle alakası bile yok."

Hamza burada değilken öğrenmek istediklerimi sorsam, söylerler miydi? Belki dedim kendi kendime. Belki bir umut söylerler. 

 Melek hanıma daha çok yaklaştım, ellerimi dizlerinin üzerine koydum.

"Onun ailesini gerçekten diri diri yaktınız mı?"

Melek hanım yutkundu, yanında duran Kadir beye baktı. Kadir bey başını hayır anlamında salladığı sırada kapının kilit sesi geldi. Koşarak yerime oturdum. Çok karışık şeyler dönüyordu. 

Bu insanlar gerçekten Hamza'nın ailesini diri diri yakmışsa ve ben bu insanların kızına benzemiyorsam, neden buradaydım ve Hamza neden benimle yaşamış gibi bazı şeyler anlatıyordu?

Hamza elinde halat ile içeri girdiğinde, beni bağlamak için gidip getirdiğini anlamam tabi ki geç olmamıştı. 

Çırpınmadan beni bağlamasına izin verdim. Başıma ne geleceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. 

Tek umudum Aykut'un ispatlarla buraya gelmesi ve bu manyak adamı artık ikna etmesiydi.

İçeriye takım elbiseli bir adam girip elindeki leğeni ayaklarımın dibine getirince, korkmaya başlamıştım. Ne yapacaklardı ki? 

Ayaklarımı leğene koyduğunda çırpındım.

"Ne yaptığını sanıyorsun, Bırak!" 

Takım elbiseli adam beni duymazdan gelerek ayaklarımı da sandalyenin ayaklarına halatla sabitlemişti. 

Ayaklarım leğende duruyorken başka takım elbiseli bir adam elinde bir kova su ile içeriye girdi. Getirdiği suyu leğene dökerken bakışlarım Hamza'ya döndü. 

Elleri cebinde bana nefretle bakıyordu. Gözlerinde tuhaflık görüyordum ama anlık bir değişimle tekrar nefrete dönüyordu. Bu adamı anlamak gerçekten zordu!

Sandalyede kıpırdanıp "Bu defa ne olacak?" diye sorduğumda, elleri cebindeyken önüme geldi. Üzerime doğru eğildi.

"Benim gibi acı çekerken, bir şey yapamamak neymiş üçünüze de göstereceğim." 

Ardından gözlerini Kadir bey ve Melek hanıma çevirdi. Adımlarını onlara yönlendirip tam onların önünde durdu.

"Biliyor musunuz? Onun çığlıklarını duyacaksınız ama elinizden bir şey yapmak gelmeyecek. Çünkü eliniz kolunuz bağlı." 

Başıma gelecek olan şeyi bilmeden çırpınmaya başladım.

"Lütfen, lütfen söyleyin ona! Kızınız olmadığımı söyleyin! Neler olacağını bilmiyorum."

Melek hanım üzgün gözlerle Kadir beye bakmıştı, ama onlardan bir sonuç alamayacağımı anlamıştım.

"Onların kızı değilim! Yemin ederim onlarla alakam yok! Kızları bana benzemiyormuş bile. Bak sen şizofrensin galiba! Kurup kurup kendi kendine inanıyorsun! Lütfen bunu bana yapma."

Ben konuşuyordum ama o duymazdan geliyordu. 

2 ucu kesilmiş elektrik kablosu ile bana doğru geldiğinde, düşündüğüm şeyin başıma gelmemesi için bin türlü dua etmeye başladım. 

Bu adam ayaklarım sudayken bana elektrik vermeyi düşünmüyordur umarım. 

Attığı her adım benim kalbimde gümbürtüye sebep oluyordu. 

Kalbim bu hızda atarken dursa ve ben ölsem kurtulsam keşke! 

İçimden sadece bunu geçirmek geliyordu elimden. 

Eğer ölmezsem, bu adam gerçekten dediği gibi beni acı çeke çeke öldürecekti.

Yanıma ulaştığı zaman, tereddütle suya koyup koymamak arasında duruyordu. Kablolar elinde düşünceye dalmış gibi tepkisiz bir şekilde gözlerini gözlerime kilitlemişti. Gözlerimi hiç çekmeden yapmaması için kafamı iki yana salladım. 

"Yapma. Ben aradığın insan değilim, yemin ederim." 

Bana inanmayan şekilde bakarken, bir anda kabloyu suyun içine bıraktı. Gözlerimi sıkıca yummuştum ama acı hissetmiyordum. Yoksa ölmüş müydüm? 

Saçmalamakta çığır açtım resmen! Tek gözümü araladığımda, Hamza prizin yanına doğru yürüyordu. Bağırmaya başladım! 

"Yapma."

"Lütfen yapma! Pişman olacaksın!"

Beni duymazdan gelerek prizin yanına ilerledi. 

Tam fişi takacağı sırada kapı açıldı, içeriye takım elbiseli bir adam girdi.

"Abi, Vedat Karadağ geldi. Acilen seni bekliyor." 

Hamza sinirlendi.

"10 dakika sonra geleceğimi söyle, bir şeyler ikram edin." 

Takım elbiseli adam çıkınca Hamza fişi takmıştı.

Elektrik dalgası bütün bedenimi sararken, ruhumu teslim ediyor gibi hissettim. Acıyı her bir zerremde hissediyordum ama bir şey yapamıyordum. Bedenim yavaş yavaş tükenir gibi oluyordu ve ben Melek hanımın çığlıklarını duyuyordum.

"Allah'ın belası, bırak kızı. Sana bizim kızımız değil diyoruz! Bizim kızımız öldü! Bu kadınla alakamız yok." 

Hala acı çekerken ve çığlık atarken Kadir beyin sesi kulaklarımı doldurmuştu.

"Melek doğru söylüyor, bizim kızımız öldü. Yeter bırak kızı!" 

Etrafım yavaş yavaş kararırken kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Kaç dakika olmuştu? Ruhumun bedenimi terk ettiğini hissedebiliyordum. 

Yavaş yavaş bomboş kalıyordu içim sanki. Kulağıma dolan son ses Aykut'un "Hamza, ne yaptığını sanıyorsun! Onu öldüreceksin!" sesi olmuştu ve o anda vücudum bir anda boşluğa sürüklendi. 

Elektrik kesilmiş, ruhum adeta bedenimden ayrılmış gibiydi. Büyük bir rahatlama hissettim. Kendimi o boşluğa bıraktım ve hiç uyanmamayı diledim.

"6. Bölüm Sonu"

Yorum ve vote unutmayın lütfen. Sizleri seviyorum. 😍😘   

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin