Sertçe yutkundum.

Hayır, bu önemli değildi. Değil mi?

Yani benim aşık olduğum çocuk Kim Taehyung idi ve benim ondan başka kimsenin iyi düşüncesine ihtiyacım yoktu.

Ben sadece ona aşıktım ki, onun düşüncelerini umursuyordum. Başkalarının ne düşündüğünün önemli olmaması gerekiyordu. 

Ama bütün okul böyle bir dedikodu ile çalkalanacakken ben nasıl rahatça dolaşıp hayatımı sürdürebilecektim?

'' Artık okul hayatın sona erdi. '' dedi, Hei. '' Bu bataktan kurtulman imkansız. '' 

Gözümden düşmeye hazırlanan bir damla yaşı görmesine izin vermeden arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Ağlamam kendimi güçsüz ve zavallı gibi hissetmeme sebep oluyordu. Zira hei bunu başarmamalıydı. 

Beni üzmesine izin vermemeliydim ama buna engel olamıyordum.

Öylece yürüdüm, akşama kadar aptal aptal yürüdüm. Kafam o kadar doluydu ki kendimi bir yerden atmayı bile düşünmüştüm. Sonrasında aklıma gelen o çocuk, o düşüncenin buhar olup uçmasına sebep olmuştu.

Muhtemelen Taehyung akşama kadar beni arayıp durmuştu. Eve girdiğimde ben daha kapıyı kapatamadan adım sesleri duydum, ardından taehyung koşarak yanıma geldi. Tam karşımda bitip elini elime uzattığında, ona ses çıkartmadım.

'' Seni çok merak ettim. '' dedi, endişeyle. Ama ben ona cevap veremeden yanından geçip giderek salondaki koltuğa attım, yorgun bedenimi. Bir süre sonra o da peşimden geldiğinde tam yanıma oturdu.

Eli elimi sımsıkı tutuyordu. 

Sanki güven vermek istercesine. 

'' Seni çok merak ettiğimi biliyor musun? '' dedi, vücudunu bana doğru döndürmeden önce. '' Choon-Hee, deli olacağımı hissettim. '' 

O an daha fazla dayanamadan bedenimi ona doğru döndürüp kollarımı boynuna sımsıkı sardım, ağlamaya başlamadan önce. Hıçkırarak ağlamaya başlamışken, onun titreyen o kesik nefesini hissedebiliyordum. 

'' Yapma. '' Dedi, hüzünle. '' Sen üzülünce kalbime bir şeyler saplanıyormuş gibi oluyor. '' 

Ama ben ona cevap veremeden bir süre ağlamaya devam ettim. Sonrasında hıçkırıklarımı engellemeye çalışırken '' dayanamıyorum artık, taehyung '' diye konuştum. 

Boynuna kafamı gömdüğümde '' ben artık o okula gidemem, anlıyor musun? '' diye konuştum. '' Kim ne konuşsun sikimde değil ama her gün o iğrenti dolu bakışlarla uğraşabileceğimi zannetmiyorum. '' dedim. 

Ardından yüzünü avuçlarımın içerisine aldığımda '' ben sadece yanımda seni istiyorum '' dedim, gözlerimdeki yaşlarla beraber. '' Sadece senin olmak istiyorum, yoksa canım yanmaya devam edecek. '' 

Bir eliyle saçlarımı kavradı ve ardından hırsla dudaklarıma asıldı. Öyle hırsla öpüyordu ki beni, sinirli olduğu her halinden belliydi. Ağzımdan çıkan kısık sesli bir inleme duyduğunda öpüşlerini daha da hızlandırdı, dudakları alt dudağımı esir almıştı.

İçimdeki ateşe engel olmadan onun hareketlerine aynı onun hızında karşılık verirken, bir süre sonra beni oturduğumuz koltuğa sırtüstü uzandırdığını en son fark etmiştim. Bedenini bedenimin üzerine yerleştirene dek beni öpmeyi bir kez olsun bile kesmemişti. 

'' Taehyung. '' dedim, inleyerek. '' Sadece sen olsan, olmaz mı? '' 

'' Sadece ben varım. '' dedi, dudaklarını kısa süreliğine ayırdığında. '' Sadece ben varım, sevgilim. '' 

'' Hayır. '' dedim, gözlerimi dudaklarına dikerken. '' Ben sadece seni görmek istiyorum, sabah akşam. Her anımda sadece sen ol istiyorum. O aptal bakışlardan, nefret dolu sözlerden o kadar sıkıldım ki, beni sadece sen iyileştirebilirsin. '' diye konuştum. 

Hırsla dudaklarıma tekrar asıldığında konuşmaya devam etmeden, ona karşılık vermeyi sürdürdüm. Tekrar bir inleme çıktı ağzımdan. 

Dudaklarını boynuma gömdüğünde, öpücüklerinin arasında '' sana bayılıyorum '' demişti. '' Senin için deli oluyorum. '' 

İçimdeki arzu her geçen dakika büyürken saçına elimi geçirdim ve öylece dolaştırmaya başladım, o benim boynumu hırsla öper ve ısırırken. 

Bir süre sonra, aklına bir şey gelmiş gibi hareketlerine son verdi. Kafasını boynumdan çektiğinde gözlerini gözlerime sabitledi. 

'' Bir şey unutmuyor muyuz? '' dedi, gözlerime bakarak. 

'' Neyi? '' 

'' Sen.. '' dedi. '' Hamile misin? '' 

Eh, tabii. Unuttuğu bir şey vardı. Buraya gelmeden önce gün içerisinde test yaptırdığımı bilmiyordu.

'' Değilim, Taehyung. '' dedim, gözleri gözlerimde kilitliyken. '' Test yaptırdım. Hamile değilim, aptal bir mide bulantısıydı işte. '' 

Ben okuldaki dedikoduların önüne geçip geçemeyeceğimi düşünürken, vücudumun üzerinde uzanan taehyung' dan farklı bir ses çıktı. Arzu dolu.

'' Şimdi hamile olmaman, ileride olmayacağın anlamına gelmez. '' 

Ardından öylece bana baktı. Bir süre sonra tekrar hırsla boynuma asıldı, dudakları. Ben de hırsla saçlarını çekiştirirken, boynumda hissettiğim o ısırıkla ağzımdan bir inleme kaçmasına engel olamadım. '' Ah. '' 

'' Evet. '' dedi, boğuk nefeslerinin arasında. '' Bence de, öyle. '' 

'' Biliyor musun? '' diye konuştum, gözlerimi yumup nefes almaya çalışırken. '' Bu koltuk biraz rahatsız hissettiriyor. '' 

O an boynumdan kafasını kaldırıp etrafına baktı. Duvarın köşesine dizdiğim, pofuduk yastık dolu bölgeyi gördüğünde ellerini bacaklarıma yerleştirerek beline sarmamı sağladı. Beni kucağına aldığında ileride duran yastık destesinin üzerine yerleştirdi, o da üzerimdeki yerini aldıktan sonra hırsla boynumu öpmeye devam etti.

'' Seni sevdiğimi sana kaç kez söylemeliyim, bilmiyorum. '' diye konuştum, inlemelerimin arasında. '' Sürekli söylemek istiyorum. '' 

'' Söyle o zaman.  '' dedi, hırlarcasına. '' Çünkü ben sana aşığım. '' 

O gün, ona engel olmadım. Tüm gece, vücudumun her miliminde onun dokunuşlarını hissetmiştim. Tekrar, tekrar.

Tabii, okuldaki o olayın bir çözüme ulaşması gerektiği kafamda yankılanıp duruyordu. Böyle devam edemezdim. 

Etmemeliydim. 


treasure | taehyungWhere stories live. Discover now