"1- Ölmek için bana yalvaracaksın!"

86.7K 2.4K 511
                                    

Herkese merhabalar, beni Sessizliğin Sesi! adlı hikayemde yalnız bırakmayan insanların burada da bırakmamasını umuyorum :) Yine fazla bölüm düşünmüyorum bu hikayemde de, tadında bitsin istiyorum. :) Hepinize de mucuks yolluyorum... 

Sizden ricam herkes başlama tarihi yazabilir mi lütfen :)

Derin bir nefes çektim ciğerlerime, boğazın bu ferahlığı her zaman ruhuma iyi gelmiştir. 

22 yaşımda ilk sevgilimi yapmıştım, peşimden 6 ay koşturmuştum ama değmişti, onu seviyordum. Aşık değildim, ama seviyordum. Bu sevgim arkadaşlık mıydı, yoksa başka bir sevgi miydi henüz bilmiyordum. Bildiğim bir şey varsa, onun yanında huzurlu hissettiğimdi. Huzurlu ve güvende. 

Bank'ta oturmuş, Aykut'un gelmesini bekliyordum. 

Etrafımdaki insanları incelediğimde, hepsi sıcaktan bıkkınlık geçirecekmiş gibi duruyordu. Herkesin elinde bir dondurma, yiyordu. Bazısı sevgilisi ile köşede oturmuş öpüşüyor, bazısı el ele tutuşmuş yürüyor, bazısı da tartışıyordu. Gördüklerimi bir tebessümle geçiştirip, balık yakalamak için uçan martılara döndürdüm bakışlarımı. 

İstanbul. Güzel şehirdi, buraya okumaya gelmiştim. Ailem daima bana destek olmuştu. Ama 16 yaşımdayken, feci bir kaza sonucu ölmüşlerdi. Bu yüzden ben de kendi ayaklarım üzerinde duracağıma söz vermiştim! Onların mezarında yemin etmiştim. Onlar olmasa dahi, onları mahcup edecek bir şey yapmayacaktım ve yapmıyordum da! 

Düşüncelerimden beni arındıran şey Aykut'un "Ben geldim." sesi oldu. 

Bana gülümseyerek bakan adama ben de gülümseyerek baktım.

"Hoş geldin, nasılsın?" 

"İyiyim, bugün seni bir yere götürmek istiyorum. Benimle gelir misin?" 

Merakla "Nereye gideceğiz?" diye sorduğumda, "Sürpriz olsun." diyerek elini omuzuma attı. 

Bana olan bakışlarında başka bir şey vardı. Gülümsüyordu ama sanki bakışlarında pişmanlık vardı. Neyin pişmanlığıydı acaba bu? Sorsam söyler miydi? Ama yok, en iyisi onun bana anlatmasını beklemekti. 

Bu defa düşüncelerimden sıyıran şey telefonumun melodisi oldu. Arayan Selin'di. 

"Efendim canım?" 

"...."

"Tamam, ağlama. Akşam bana gel, üzülme birtanem olur mu? Evin anahtarını posta kutusunun içinde bırakacağım. Geç gelebilirim." 

"...."

"Teşekküre ne gerek var birtaneciğim, hoşça kal. Görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra, Aykut'a döndüm. 

"Ben eve gideyim artık, hazırlanmam gerekiyor. Sen saat kaçta gelirsin beni almaya?"

"Akşam üstü 5'te kapında olacağım."

"Tamam, görüşürüz." dedikten sonra ayaklandım. 

Beni eve bırakmayı teklif etmişti ama, gerek olmadığını yürüyerek gideceğimi söylemiştim. 

Nereye gidecektik acaba? Bana sürpriz yapacakmış, ne sürprizi ki? Evlenme teklifi olmasın sakın? Bu düşünce ile gülümsememe engel olamadım. 

Sonra düşündüm, bir ömür onunla geçirmeye hazır mıydım? Bu düşünce içime sıkıntı vermişti. Kafamı sallayıp, kapıyı açtım. Anahtarı girişte duran askıya astıktan sonra, içeriye yürüdüm. 

Hüsran! [Tamamlandı]Where stories live. Discover now