Bölüm 8

137 29 13
                                    

Medya Kıraç

Aybars'ın söylediğini büyük bir şaşkınlıkla dinlerken donup kalmıştım. Birbirimizi daha ne kadar tanıyorduk ki bana değer verecekti. Bu imkansızdı kimse kimseye bu kadar kısa bir sürede değer veremezdi. Aybars'ın bana değer verdiği falan yoktu. Sadece Kıraç'ın bu intikam oyununda kazanmasını istemiyordu! Hepsi bu.

"Sen beni ne zamandır tanıyorsun ki bana değer veriyorsun? Ayrıca birbirimize değer verecek kadar aramızda güzel şeyler yaşamadığımızı sende biliyorsun!"

Bunları söylerken bir hoş olmuştum. Tamam kimse kimseye bu kadar kısa bir zamanda değer veremezdi. Ama oteldeyken Aybars'ın zarar görmesini neden istemiyordum? Kafam karışıktı ve bu karışıklığı çözemiyordum. Yada çözmeye cesaret edemiyordum.

"Hiçbir şeyden haberin yok senin. Olmasında. Şuan ilgilenmemiz gereken Kıraç meselesi var."

Neyden bahsettiğini bilmiyordum bilmekte istemiyordum. Tek bildiğim Aybars'a kin ve nefret beslediğimdi.

"O mesele beni hiç ilgilendirmiyor. Benim tutuklandığım gün kurtarmaya gelmeyip, beni korumadığın gibi  şimdi de koruma. Dediğim gibi Aybars senin korumana ihtiyacım yok! " deyip evin çıkış kapısına doğru yöneldim. Öfkem iyice artmış olacak ki ayak topuklarımı yere vura vura yürüyordum.

Kolumda tutulduğu gibi geri dönmem bir oldu. Aybars'ta sinirlenmiş olacak ki sinirini kolumu sıkarak atmaya çalışıyordu.
Beni duvara yasladıktan sonra dişlerinin arasından tıslayarak

"Sana ne yapıp yapmayacağımı sormadım. Bugüne kadar sana gösterdiğim toleransı başka hiçkimseye de göstermedim! Ama beni gösterdiğim toleranslar yüzünden pişman ettin! Şimdi Tansu Uzel dediğimi ikiletmeden odana çık! canını daha fazla yaktırtma." dedi

Aybars'ın gözlerinden alevler çıkması ne kadar öfkelendiğini gösteriyordu. Bana bağırdığında gözlerim istemsizce dolmuştu ama göz yaşlarımın düşmesini engellemek için kollarının arasından sıyrıldım ve merdivenlerden koşarak çıktım. Eğer ona karşı çıksaydım beni boğup öldürebilirdi. Ondan
beklerdim.

"Bir günüm ya bir günüm güzel geçsin!" diye bağırıp evi inlettim. Artık sıkılmıştım. Aybars hayatıma girdiğinden beri hiç bir işim düzgün gitmiyordu. Birde başıma Kıraç çıkmıştı. Kapı tıktıklandığında "Ne var!" diye karşılık verdim. Kapı açılma sesiyle kapıya dönüp Belinay'ın odaya girmesini izledim. Şuan ihtiyacım olan tek şey en yakın arkadaş olabilirdi. Belinaya koşup sarılırken ağzımdan küçük bir hıçkırık çıkmıştı. Belinay beni yatıştırmak için sırtımı sıvazlayıp

"Geçecek miniğim geçecek." dedi.
Belinay bana her zaman miniğim diye hitap ederdi. Ve bu hitabı seviyordum. Bu kız beni nasıl sakinleştireceğini biliyordu. İşte benim dostum!

Belinay beni yatağa yatırıp üstümü örttü. alnımı öptüğünde "Tamam sinirliyizde bebek gibi bakmanada gerek yok yani." diye gülerek karşılık verdim. Belinay'da gülerek bana katıldı. "Sus bakayim! Uyuman için ninnide söylememe gerek var mı?" dediğinde gülümsemem kahkaya dönüşmüştü.

"Aman lütfen o sesi dinlememek için anında uykuya dalabilirim. Hatta şimdi uyuya..." diyerek sözümü bitirmeden uyuma taklidi yaptım.
Belinay gülerek "Şapşal." diye karşılık verdi. Tam odadan çıkarken. "Belinay." diye seslendim. Belinay bana döndüğünde "Seni seviyorum." deyip ona gülümsedim. Oda "Bende seni seviyorum şekerim." diye karşılık verdi.

...

Güneşin gözümü rahatsiz etmesiyle uyandım. Alarmdan daha iyiydi sonuçta. Tavana boş boş bakarken "Sonunda uyanabildin." diyen sesle yatakta doğruldum. Ne işi var odamda diye Aybars'a soracaktım ki  evin onun olduğu gerçeği aklıma geldi.

KUTUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin