6.BÖLÜM "GECE"

167 49 90
                                    

Bileğimde ki titreşimle uyandığımda saat figüründe ki cihazı kurcalamaya başladım. Gezegenim Cheysa ile ilgili haberler sırayla görünmeye başladığımda dikkatimi çeken piramidin en altında bulunan büyücülerin Kraliçeye suikast girişimiydi. Haberin üzerine basıp daha fazla ayrıntıya bakınmaya başladığımda bir ay içerisinde  en alt tabakada bulunan bütün büyücülerin yargılanıp idam edileceği yazıyordu. 

Kraliçe en zayıf halkanın, piramidin en altında ki büyücüler olduğunu biliyordu. Ve planı neyse onu hayata geçirmeye başlamıştı. Elimi hızlandırmalıydım!. 

Diğer çatıya indiğimde kara kutunun üzerinde altı cadının serbest olduğu görünüyordu. Sadece altı cadıyı kutuya tıkacak ve Eysa taşını alacaktım. 

Kara kutunun bir müddeti vardı ve ben fazla oyalanmıştım. 

Hissettiğim salgıya doğru hızla ilerlemeye başladığımda benden yavaştı. Ya da beni fark edemediğinden yavaş hareket ediyordu. Beni hissetmesini sağladığımda neye odaklanmışsa ondan vazgeçip bana döndü. İlk etrafına baktığında kaçamayacağını ona hissettirdim. 

Kafasını hafif yana eğip gülümseyerek baktığında aslında başından beri bana odaklanmıştı. Sadece peşinden gelmemi beklemiş ve ben bunu kendi ayaklarımla yapmıştım. Arkamda hissettiğim iki kişinin salgıları zayıf geliyordu. Lakin önümde zeki bir cadı vardı ki onların zayıflığından yararlanacaktı. Ona doğru hareket ettiğimde arkamda bulunan cadılardan biri önüme geçti. Ona gitmemi engelleyeceklerdi. 

Kara kutuyu çıkarıp elimde salladığımda bana karşı saldırıları daha da zayıflamıştı. Kara kutunun onları çekmesiyle ikisi de kaçmak için arkalarını döndü lakin tuzağa çoktan yakalanmışlardı. 

"Bunu nasıl yaptın?" 

Zayıf cadıların arkasında bulunan cadı hiddetle bağırdı. Beni tanımıyorlardı. Onlar için Dünyada olduğumu bilmiyorlardı. Bu asalaklar sadece büyü emicilerdi. 

"Turuncu" 

Tek kelimemle gerilemesi bir oldu. Başına ne geleceğini biliyordu ve savaşmayacaktı. 

. . .

Geriye kaldı üç cadı. Birini tahmin etmek zor değildi! J. Diğerinin Taehyung'la bir bağlantısı olduğuna eminim. Peki diğeri kimdi? Listeme baktığımda sadece silik bir fotoğraf vardı. 

Büyü Merkezinin karşısında bulunan bankta Taehyung'u beliyordum. Sabahtan beri çıkmamıştı. Boynumu çıtlatarak ayağa kalktığımda o da binadan çıkmak üzereydi. Dağınık saçlarından bütün gün çalışıp bir şey bulamadığını anlaşılıyordu. Elimde ki kahveyle ona doğru ilerlediğimde beni fark edip yerinde durdu. Ciddi görünüyordu. 

Elimde ki kahveyi sorgusuz sualsiz alıp bir iki yudum aldığında "Rica ederim" dedim. Bu bir hafta içerisinde çok fazla görüşmüştük. Taehyung'dan aldığım bilgiler Eysa taşının Büyü Merkezinde olduğunu kanıtlıyordu. 

Dışarı da görüştüğümüzde ağzından Turuncu Pelerinli hakkında hiçbir kelime çıkmıyordu ama dükkana geldiğinde bunu anlatmayı bekler gibi heyecanla anlatıyordu. Bunu bu akşam çözecektim. 

"Sana bir yeri göstermeme izin ver. Eminim bayılacaksın!"

Aniden değişen tepkileri beni korkutuyordu.

Başımı sallayarak onu takip ettim. Arabanın kapısını açıp binmemi işaret ettiğinde "Bir an yürüyerek gideceğiz sandım" diyerek onu güldürdüm.

Şehrin çıkışına doğru gidiyorduk. Göstereceği şeyi merak ediyordum doğrusu! Biraz daha sürdükten sonra kavşaktan sola kırdığında zemin dengesizleşmişti. Ona baktığımda "Korkma, eminim bayılacaksın" deyiverdi. 

Arabayı durduğunda camdan dışarıya baktım. Bir uçurumun önündeydik. Arabadan indiğimde Taehyung da inerek arabanın kaportasına oturdu. Yanıma gelmemi işaret ettiğinde düşünmeden yanına oturdum. Şehrin manzarasının harika göründüğünü söylerken sesli bir şekilde güldüm. 

"Hoşuna gitmedi mi yoksa?"

"Ah, Elbette güzel görünüyor. Sen harika deyince aklıma doğduğum yer geldi. Orası öyle mükemmel bir yer ki kelimeler yetmez bence gecesini anlatmaya!"

Taehyung etkileyici bir bakış attıktan sonra ellerini başının altına koyup uzandı. "Gökyüzünün öyle olmasını bende isterdim. Şehrin ışıklarından yıldızlar görünmüyor. Sadece büyü istasyonlarının parlaklığı yıldızlara benziyor" 

Gülümsedim. 

Aklıma Jimin'le son konuşmamız gelmişti.  Pembe uzun saçlarının yüzümü gıdıklamasını, hayallerini dinlemeyi özlemiştim. Taehyung'a baktım, gözlerini kapatmıştı.

"Ne düşünüyorsun?" diye sorduğumda Taehyung küçük fil dişine benzeyen kolyesini tutup okşamaya başladı. "Bilmiyorum" diye cevap verdiğinde kolyesinin üzerine elimi koyarak "Bakabilir miyim?" diye sordum. Kolyeyi boynundan çıkardığında birden tüyleri ürperdi. Kolyeyi elime alıp incelemeye başladığımda avucumda sıktım. Kolye parçalara ayrıldığında içinden küçük yazılı kağıt çıktı.  Bunu yapmamı beklemiyordu ama daha fazla dikkatini kolyenin çıkan kağıt çekti.

Taehyung oturur pozisyona geçip elimden kağıdı aldığında kaşları çatıktı. Kağıtta ki simgeleri okuyamadığında sinirlendiğini anlamıştım. "Bu ne böyle?" elinden kağıdı geri alıp okuduğumda onun gibi bende kaşlarımı çattım. Kağıtta yazılan simgeleri okuyabildiğimi anlamıştı. 

"Taehyung, bu güçlü bir köle olma ya da onun kadar güçlü bir aşık olma büyüsü.. Ve bu oldukça tehlikeli" 

"Nasıl yani? Neden kolyenin içinden bu çıksın ki? Lizy, eşim-" Cümlesini bölerek "Seni kendine oyuncak etmiş Tae" deyiverdim. Donuk bakışlarla bana bakmaya başladı. Tepkileri, duyguları o kolyeyi çıkardığım andan itibaren görünür biçimde değişmişti. "Ona karşı ne hissediyorsun?" diye sorduğumda "Bana bu kolyeyi verdiğinde asla çıkarmamam için tembihlemişti. Demek beni kendine köle etmiş" dedi. "Ben onu hiç sevmemişim Songi" diye eklediğinde sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Aniden söylediğinde tüylerimi ürpertmişti.

Gözlerinden yaşlar birer birer düşmeye başladığında hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşıyordu. Yutkundum. Onu böyle görmek... Canımı mı yakmıştı!? Bu saçmalıktı. Lizy gibi bende onu kullanacaktım. Bir hayal kırıklığı da benim yüzümden yaşayacaktı. Şimdi canının yanmasından rahatsız olmam yapacağım şeyleri değiştirmezdi. 

Taehyung kimse seni büyülemeyecek. Lizy asla sana el sürmeyecek. Buna müsaade etmeyeceksin

 Fısıldadım. 

Göz yaşları durmuştu. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. 

"Acımı nasıl böyle hafifletebilirsin?" 

"İstersen her şeyi silebilirim" 

Kafasını hafifte sağa sola salladı. Neden acısının tamamen son bulmasını istememişti ki? İnsan olmasından dolayı mıydı? 

"Bunu unutmak istemiyorum"

Dudağıma temas eden dudaklarıyla göğsüm hızla inip kalkmaya başlamıştı. Değişik hissediyordum. Gülecek ama aynı zamanda ağlamak isteyecek kadar garip hissediyordum.  

"Hayatım boyunca kendi irademle yaptığım tek harika şey bu sanırım Songi"

Bana öyle bakmamalısın aptal! Bana güvenmemelisin.

Kapağı nasıl buldunuz? Ben bayıldım!!. Eğer siz de kitaplarınız için kapak arıyorsanız @Balaccie Ablanın 'Balaccie'nin Büyü Dükkanı'na bakabilirsiniz. 

Beğenmeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın!!^^ 

TURUNCUWhere stories live. Discover now