18. Bölüm: Yaşattığını yaşamak

En başından başla
                                    

Okula giriş yaptığımızda bahçedeki herkes bize bakmaya başlamıştı. Bu durumdan rahatsız olsam da yüzümdeki gülümsemeye silmeden babama baktım. "Kendine dikkat et baba."

"Sende kızım. İyi dersler."

"Teşekkür ederim." deyip Halil amcaya baktım. "Teşekkürler Halil amca. Hoşça kal." diyerek arabadan inerek çantamı tek omzuma taktım. Araba bahçeden çıkıncaya kadar yüzümdeki gülümsemeyi silmeden arkasından baktım. Bahçeden çıkıp gözden kaybolduklarında derin bir nefes vererek gülümsememi sildim.

Bir haftadır aklımdan çıkmayıp aynı kalan tek bir şey vardı: O iki şerefsize beni taciz etmesini kim söylemişti?

Bu mesele daha kapanmamıştı ve ben kapandı deyinceye kadar da kapanmayacaktı. Alazlara hiçbir şey demeyip belli etmememin tek sebebi her şey yeni düzelirken huzursuzluk çıkarmamaktı. Ama bugün son kez de olsa o huzursuzluk çıkacaktı. Boynumdaki kulaklığımı çıkarıp kulaklarıma taktım. Alaz henüz gelmemiştir bu yüzden otoparkta onu bekleyecektim...

Binaya giren dörtlü gözüme takılınca duraksadım. Gözlerim kısıldı. Yüzlerinde yara bere hiçbir şey yoktu. Yani onlar değildi öyle mi? Onlar olsaydı eğer böyle sağlam kalamazlardı. Çünkü Alazların kim olduğunu bildiğine adım kadar emindim.

Yutkundum ve gözlerimi kapatıp açarak otoparka yürüdüm. Ediz'in ve Emrah'ın arabası buradaydı. Tahmin ettiğim gibi de Alaz'ın arabası yoktu. Her zaman park ettiği yerin yanında Ediz'in arabası vardı ve ona yaslanıp telefonumu cebimden çıkardım. Biraz da olsa rahatlayabilmek için bir şarkı açıp sesini yükselttim. Ellerimi tekrardan montumun cebine sokup beklemeye başladım.

Söylemek zorundaydı. Madem benim sürekli bir şeyler saklamamdan şikâyetçiydi o zaman söyleyecekti.

Alaz nihayet otoparka girince yerimden hiç hareket etmeden durdum. Alaz arabasından inerken şarkıyı durdurup kulaklıklarımı boynuma indirdim. Karşıma geçince bende doğrularak gözlerine baktım. Yüzünde sorgular bir ifade vardı ve anlamaya çalışıyordu.

"Kimdi?" diye sordum sakince.

"Kim?" diye sordu o da aynı şekilde sakince.

"O iki şerefsizi üzerime salan kimdi? Zorba dörtlü değilmiş belli, yüzleri hâlâ sağlam."

Çenesi kasılırken gözlerini çevrede gezdirdi. "Ben hallettim." deyip gitmek için bir adım atmıştı ki kolundan tutarak önüne geçtim. Sert yüz ifademi bozmadan tek kaşımı kaldırdım. "Ya bana kim olduğunu söyle ya da ben kendim bulurum. Ama şunu da bil, bir daha senden bir şey saklarsam bana kızmana da izin vermem. Çünkü buna hakkın olmaz."

Kaşları yavaşça çatıldı. Muhtemelen benim yerimde bir başkası olsa hiç düşünmez onu tehdit edenin dediğini yapmazdı. Ama karşısında ki bendim ve beni biraz olsun tanımışsa yerine göre nasıl inatçı olduğumu da bilirdi. Ki bu susmasının sebebi de bunu bilmesiydi.

"Pelin."

Duymayı beklemediğim isimle afallarken öylece kaldım. Hangi kız böyle bir şeyi yaptırırdı? Neden? Aralarında ne olursa olsun böyle bir şeyi yaptırmazdı ki. Bu nasıl bir düşünce yapısıydı?! Ama Pelin normal biri değildi. Ve bende ona acımayacaktım. Her ona karşı çıkan kişiyi böyle mi karşısından çekecekti? Yumruklarımı sıkarken Alaz omuzlarımdan tuttu. "Simal."

Derin bir nefes alarak üzerimdeki afallamışlık duygusunu atıp Alaz'ın gözlerine baktım. "Bana yardımın lazım."

"Ne gibi bir yardım?"

Yarım ağız hafifçe güldüm. Dilimi tehlikeli bir şekilde alt dudağımda gezdirip "Pelin'e iyi bir ders vermek için bir yardım." dedim.

*

Kuzey Yıldızı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin