0.2 : BİRŞEYLER

72 9 1
                                    

°Lütfen siyah temayla okuyunuz•

En kısa zamanda daha iyileriyle'

°

'Hepsi senin yüzünden!'
...
'Hayatımızı mahvediyorsun. '
...
'Senin suçun, hepsi senin suçun!'

"Senin suçun. Kim dedi sana ilacı o kadar kullan diye."

"Kaç saattir uyuyor."

"18 saate yakın. Hayır yani insan bir sorar, kız ölü gibi hiç kımıldamıyor. Bu gün uyanması mucize."

Gerçek sesleri ayırt edebildiğimde gözlerimi aralamaya çalıştım bir süre. Uğultulu sesler bir ninni gibi ilişti bir süre kulağıma. Üzerimdeki battaniyeyi atıp ellerimi şakaklarıma kavuşturmak istiyordum bir an önce. Bir müddet sonra dudaklarımı kımıldatabildiğimde bütün sesler kesildi. Boynumdan enseme doğru gezinen soğuk ve ıslak parmaklar ayılmama yardımcı olurken, beynimde yer edinen korkunun sebebiyetiyle olduğum yerde doğrulmaya çabaladım.

"Biraz sabit dursan iyi olur, tekrar bayılmanı istemeyiz değil mi?"

Kaldırdığım kafam tekrar yastıkla buluştuğunda, tehlikede olmamanın hissettirdiği rahatlık ve refahla gözlerimi yumdum. Nerde, kiminle, nasıl olduğumu sorgulamayı düşündüğümde, kafamda oluşan ve damarlarıma kadar acı hissettiren hissiyatttan uzak kalacağımı düşünerek bir süre bu süreci kendimden uzaklaştırdım. Öncelikle yaşadıklarımla sistemini karıştıran hücrelerimin kendine gelmesini beklemek en iyisi ve acısızıydı şu âna kıyasla.

"Ben çıkıyorum. Önemli bir şey olursa haber verirsiniz."

Tanıdık sesi ayırt edebilmemle birlikte sertçe kapanan kapının duyularıma ilettiği uyarı bir kaç öncü hücremi kalkındırırken, biraz önce verdiğim 'iyi ve acısız' kararları yıkıp olduğum yerde ani bir yavaşlıkla doğruldum.

"Nasıl hissediyorsun?"

Üzerimdeki battaniyeyi benden ayırmamakta kararlı olan ellerini üzerimde tutarken, bir yandan da çenesine fazla mesai yaptırmaya devam etti bir süre. Siyah saçları beyaz teninin ışığını gizlemeyezken, kahve rengi gözlerinde lense etmek istediği tüm anlamları barındırabiliyordu bana yardımcı olan kız.

"Fazla konuştuğumu biliyorum, bakma öyle."

Konuşmak istediğimde boğazımda beliren tuhaf bir acı ile araladığım dudaklarımı kapattım. Yutkunamıyorum bile. Bunu anlamış olmalı ki hemen bir bardak su getirdi. Ilık suyu zorlukla yudumlarken susmamaya devam etti.

"Ben Oya. Kendimi başka şekilde tanıtmak isterdim ama, seni buraya getiren fazla zeki adamın arkadaşıyım."

Ilık suyun sayesinde ulaştığım sesimi kullanmakta çekinmedim.

"Adımı bilmen gerektiğini düşünmüyorum. Pek memnun olduğumuda söyleyemem ama bir kaç soru sormam gerekecek. Sanırım seninle muhattap olmamın tek sebebi bu."

Uyandığımdan bu yana suratından eksik olmayan tebessümü soldu ve ısrarla üzerimi örtmekle meşgul olan ellerini çekti. Bir an söylediklerim için özür dilemeyi bile düşüneceğim bir bakışla bana bakındı.

"Ben, ben sana zarar vermedim ki. Veremem, vermemde. Ben sadece-"

"Sen sadece beni gecenin bir yarısında bayıltıp alıkoyan herifin arkadaşısın, tıpkı seninde söylediğin gibi. Ayılmama yardım ettiğini biliyorum ve bu bayılmama yardım ettiğini gizleyemiyor malesef."

Yanımdan uzaklaşırken kahve gözleri tomurcuk tomurcuk dolarken buna anlam veremedim. Ağlamak üzere olması beni üzmedi. Kaçırdıkları kişinin onları anlayışla karşılamasını beklemiyorlardı değil mi?

"Biz sadece seni korumak-"

"Siz kimsiniz ki?!"

Bir anda sesim yükseldiğinde yerinden sıçrayarak arkasındaki yüksek cam sehpayı devirdi. İçimde peydahlanan endişeyle vücudumdaki ağrılara aldırmadan yanına doğru ilerledim. Kırılan camın üzerine tutunan elinin etrafı kanıyla kaplanırken, gözlerinden tane tane yaşlar dökülüyordu. Dizlerimin üzerine çöküp kalkmasına yardım ettiğimde hiç ses çıkarmadı. Az önce benim kalktığım koltuğa oturttuğumda sağlam olan eliyle gözyaşlarını sildi.

"Canın çok acıyor mu?"

Cevap vermesini beklediğim bir kaç saniyede alabildiğim tek cevap tazelenen ıslak yanaklardı. Hatamı telafi edebilmek için yerimden doğrulup çekmeceleri karıştırdım. Sonunda bulduğum küçük ilk yardım çantasıyla tekrar önüne diz çöktüm. Kanın akmaya devam ettiği elini güzelce temizledim ve ilaçladım. Güzelce sardıktan sonra gülümsedim, iyileşebilen yaralar görmek güzeldi. Benimkilerin aksine.

"Biz.. yani Batu, ben ve diğer arkadaşımız yaptık. Senin dediğin gibi  'alıkoyduk' ama, yemin ederim yalnızca senin iyiliğin için."

Hücrelerim kıpırdandı. Yaralarımın kabukları koptu. Benim 'iyiliğim' yok ki Oya.

"Benim bir hayatım var . Birinin gelip 'iyiliğin için' diyerek beni kaçıramayacağı bir hayat bu."

Ellerini saçlarıma deydirdi.

"Beline kadar uzanan sarı saçlarını kesmen ve siyaha boyatman gereken bir hayatın olmuş olabilir Mira. Biz bunlar için yanımızda tutmuyoruz seni. Çok kötü adamlar var. Hepsi senin peşinde."

Geri çekilip saçlarımı elinden kurtardım. Beni nereden tanıyordu?

"Çok fazla kötü adam tanıdım. Hatta hepsi kötüydü diyebilirim. İyi bir hayatımda yok ama, bunu düzeltebilecek bir avuç yabancı değil."

Kalkıp kapıya doğru ilerlediğinde peşinden ilerledim. Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı ardına kadar açtı. Eliyle reverans yaparak dışarıyı gösterdi.

"Git hadi Mira."

Şaşkınlıkla gözlerine baktım.

"Ama, neden?"

Uyandığımda beni karşılayan kızdan eser kalmayacak bir gülücük bahşetti.

"Çünkü, geri geleceksin. Bir şeyler değişti, bir kaç sır gizemini bozdu. Ve senin hayatın Mira, artık bir harita."

Anlam veremediğim cümlelerini daha fazla dinlemedim. Kapıdaki ayakkabılarımı giyip, ceketimi asıldığı dolaptan çıkardım. Açık kapıdan dışarıya ilerlerken son kez arkama bakındım. Evet, sanırım doğru söylüyordu.

Birşeyler değişmişti.

2305 2352

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 23, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BulutWhere stories live. Discover now