BMT-8

46.2K 2.8K 826
                                    

Teoman

Ondan önce uyandığımda düşünmeye vaktim oldu. Bir kolumu kendine yastık yapmış, hâlâ uyuyordu. Dingin, huzurlu bir yüz ifadesi vardı. Boştaki kolumu uzatıp elimi saçlarına bıraktım, bir tutamı parmağıma dolayıp dolayıp çözdüm. Saçlarıyla oynamanın bir terapi gibi iyi geldiğini fark ettim.

Uyurken bu kadar huzurlu görünmesinin aksine ruhunda yaralar olduğunu biliyordum. Psikolojisi çökmüştü, hem de onun üzerine. Kendini bu kadar güçlü görürken, başkalarına bu kadar güçlü görünürken fazla sosyalleşmenin onu yıkabileceği kimin aklına gelirdi ki? Onu tanımadan önce biri bana böyle bir şeyin mümkün olduğunu söyleseydi dalga geçerdim. Ama şimdi onu tanıyordum, aynı hissetmesek de onu anlıyordum. Ve dahası onu seviyordum. Artık bu olay bende dalga geçme isteği uyandırmıyordu, aksine onu koruma isteği uyandırıyordu.

Gözlerini açıp uykulu gözlerle bana baktı. "Günaydın," dedim tebessüm ederek. Öne uzanıp alnına öpücük kondurdum, o sırada o da gülümseyerek gözlerini kapadı.

Geri çekildiğimde gözlerini yeniden açmıştı. "Ne zamandır uyanıksın?"

"Sana yeniden daha büyük bir aşkla âşık olacak kadar."

İç çekip yüzünü göğsüme gömdü. "Gerçek hayata dönmek zorunda mıyız?"

Hafifçe güldüm. "Ne kadar uykulusun sen? Gerçekçi olduğunu bilmesem..."

"Haklısın. Orada olmadığımda neler olduğunu ve neleri kaçırdığımı deli gibi merak ediyorum," dedi, ardından esneyip doğruldu. "Bir şeyler yiyelim, üşüyorum."

Ona yattığım yerden arsız bir sırıtışla baktım. "Bunun için bir şeyler yapabiliriz."

Sırıtışıma karşılık verse de dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurup "Sonra," dedi.

Yolumuza devam ettik. Hiç acelemiz yoktu. İlginç bir yer gördükçe durduk, keşif yaptık. Ara sıra anayoldan çıkıp yan yollara saparak yolun nereye çıktığına baktık. En sonunda Nihanların köyünü bulduk.

Evin çok işi vardı ama o geceyi de orada geçirmeye karar verdik. L şeklinde, beyaz boyalı, beton bir evdi. Arka taraftaki dairenin girişi ayrıydı ama ön cephedeki iki dairenin girişi avludandı. Nihan, bahçe duvarına tırmanıp avluya girerek çift kanatlı ahşap kapıyı açtı. Sanırım ona artık alıştığımdan bu hareketi tuhaf gelmedi.

Avlu kapısı, uzun zamandır görmediğim tarzda bir kapıydı. Arabayı avluya park ettikten sonra merdivenlerden çıktık. Avluda, arka tarafta üç oda vardı ama Nihan, oraların hayaletli olduğunu iddia etti. Bir zamanlar burada küçük bir çocuk olarak bulunmuştu, bir köy evine korku hikâyeleri uydurması ve zamanla onlara inanmış olması normaldi. İçten içe bunların gerçek olmadığını biliyordu ama mistik olaylar hoşuna gidiyordu.

"Belki bir gün kimse yokken buraya kaçarım diye dairenin anahtarını çalıp kopyasını yaptırmıştım," derken kapıyı anahtarla açtı. "Avlu kapısının anahtarı yok tabii ama kendimce yöntemlerim var."

"Yalnız olduğumuza emin misin?" diye sordum karşı dairenin kapısını işaret ederek.

"Burayı yazlık olarak kullanırız, kışın bu köyde sadece üç hanenin ışıkları yanar; imam, muhtar, sütçü. Marketi geç, bakkal bile yok burada. Yazın haftada bir kamyon bakkal gelir ama kışın o da gelmez. Yani buradayken araban yoksa ölürsün."

"Vay canına Nihan, inanılmaz güven verdin," diye söylendim. Dağda o insanlarla birlikteyken daha güvende hissetmiştim.

Uzun bir koridor boyunca üç kapı vardı. Koridorun sonu geniş salona açılıyordu, salondan da terasa çıkılıyordu. Bu Nihan'ın anılarındaki terastı. Uzanıp yıldızları izlediği teras... Terasın kapısını açıp buz gibi havaya yeniden çıktım. Sol tarafta dar bir balkon, diğer daireye doğru uzanıyordu. Terasın önü ve sağı sokağa baksa da sol taraf ile dar balkon kısmı avlunun bahçesine bakıyordu. Bahçe şu an kış olduğundan uykudaydı, kuru dallar ve soğuk topraktan ibaretti.

Paralel Odalar Teorisi-Başlangıç Meridyeni Teorisi (Tabusal Teoriler 1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin