31. Bölüm

62.5K 3.4K 977
                                    

İstek üzerine bölüm paylaşıyorum. Tamamlanmış hikâye okumak isterseniz Aurora'nın Şarkısı'nı da okuyabilirseniz. Ülke olarak çok acı günlerden geçiyoruz, ayrıca benim için de yoğun ve stresli bir dönem. Sizin için yapabileceğim başka bir şey olursa bana DM'den ya da Instagram'dan(aysenurnazli) ulaşabilirsiniz. Hepimize tekrardan geçmiş olsun ♥


Teoman

Uyandığımda yoktu. Öyle ki bir an gece olanların rüya olup olmadığını sorguladım. Ama dudaklarını, boynumdaki nefesini, saçlarımdaki ellerini öyle iyi, öyle kolayca hatırlıyordum ki yaşanan, bir rüyadan ibaret olamazdı. Öyleyse neden, madem rüya değilse neden, uyandığımda her şeyi bir gün önceki gibi bulmuştum?

Dağınık ve boş uydurma yatağına bakarken, Nazlı boş bir odaya girer gibi bir rahatlıkla şarkı mırıldanarak salona girdi. Beni gördüğü an korkup bir "Hi!" sesiyle şarkısını kesti ve sağ elinin başparmağını üst dişlerinin altına bastırdı. "Ben, sen de gittin sanıyordum."

"Nereye?" diye sordum, anlamayarak. Sabah mahmurluğu hâlâ üzerimdeydi.

"Okula," dedi Nazlı, bunu bilmem gerekirmiş gibi bir tonla.

"Benim bu saatte dersim yok," dedim. "Nihan nerede?"

Nazlı, bana aptalmışım gibi bıkkın bir ifadeyle baktı. "Gece biri kafana falan mı vurdu?"

"Kafamı bilmem de biri aklımı aldı galiba." Telefonun saatine bakıp burun kıvırdım, bugün ders falan da çekemezdim ben. Nihan'ın yatağını toplayan Nazlı'ya dönüp, "Hadi bugün bir yerlere gidelim," dedim.

"Mesela?"

"Forum?"

"Oraya tek gitsem daha iyi. Ha, tüm mağazaları gezmeye razıysan başka tabii."

Yüzümü buruşturup ayağa kalktım. "Okula giderim, daha iyi."

Öğlen kendi bölümümün dersine gittiğimde, Nihan çoktan gelmiş ve kürsü olmasa da ara sıra kürsü diye andığımız masanın tarafındaki duvarın dördüncü sırasına oturmuştu. Kimsenin onunla konuşmayacağından emin olmak ister gibi kulaklıklarını takmış, üstüne bir de kitap çıkarmış, kitap okuyordu. Sınıfın diğer tarafında Acar bir grup sınıf arkadaşıyla konuşuyordu, sanırım geçen ders işlediğimiz konuyu tartışıyorlardı. Ne tarafa gideceğimi bilemedim bir an; Nihan'ın yanına gitsem dibinden ayrılmıyormuşum gibi mi olurdu? Belki öpüşmemizden pişmandı. Acar'ın yanına gitsem ders anlatmalarını bölerdim ve bir de tartışmalarına katılmamı beklerlerdi. Ben de ani bir kararla, henüz ikisi de beni görmemişken ortadaki sıraların en arkasındakine gidip oturdum.

Nihan'ın okuduğu kitap, aynı anda hem bilim kurgu hem de aşk romanı gibi görünmeyi başarmıştı. Kitabın kapağında, yıldızların ortasında birbirine yaklaşan bir çift vardı ve hemen altlarında Evrenin Ötesi yazıyordu. Nihan arada sırada gergince kapıya ve saate bakıyordu, ama bir sayfayı çoktan okumuş olması gerekirken sayfa çevirmiyordu, ya aklı kitap okuyamayacağı kadar doluydu ya da müzik dinlerken kitap okuyamıyordu. Gözlerimi kısarak kapıya, sonra da Nihan'a baktım; acaba beni beklediği için mi gergindi?

Hoca geldiğinde Acar'ın etrafında toplananlar yerlerine geçerken Nihan da kitabını kapatıp müzik çalarını kaldırdı. Çantasına uzanırken beni görünce şaşırmış gibi kaşlarını çattı, ama bir şey demeden defterini alıp tekrar önüne döndü. Sırtını dikleştirip özgüveni yüksek bir şekilde oturduğunda güldüm, sergilenen bu güçlü duruş kesinlikle bana karşıydı.

Ders boyunca bir kez daha Acar'ın olduğu tarafa bakmadım. Onunla göz göze gelmekten çekiniyor ve ona karşı bir suçluluk hissediyordum. Fazla empatik bir insan olduğum söylenemezdi; fakat benim yerimde o olsaydı, aynı şeyi yapar mıydı yoksa yapmaz mıydı diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Acar, arkadaşının sevdiği kızı öper miydi? Ama her şey bu kadar basit bir denklem değildi. Ben, Acar'ın sevdiği kızı öpmemiştim; ben ikimizin de hoşlandığı kızı öpmüştüm. Bunu kabul etmek tuhaf ama doğru hissettirmişti.

Paralel Odalar Teorisi-Başlangıç Meridyeni Teorisi (Tabusal Teoriler 1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin