34. Bölüm

50.1K 3.1K 839
                                    

Nihan

Kardeşlerimizin İstanbul'a dönme vakitleri gelene kadar günleri Kayseri'yi gezerek geçirdik. Tabii ki benim yönetimimde. Birçok kişi Kayseri'de gezecek yer olmadığından şikayet ederdi, hatta bazı akademisyenler bile. Gezilecek yer olarak sadece AVM'ler ve kafeler gibi sosyal mekanları gören kişiler için elbette ki bu doğal bir düşünceydi. Ama Kayseri bundan ibaret değildi, hiçbir şehir sadece alışveriş merkezleri ve kafelerden ibaret olamazdı. Hele de böyle bir coğrafyada yaşıyorken, bir şehri sadece bunlarla değerlendirmek ayıp olurdu.

Bu şehrin altında bile şehir vardı, şu an hiçbiri turizme açık olmasa da Kayseri'nin altında on bir tane yer altı şehri bulunuyordu. Bazıları neden müzeleri, harabeleri, tarihi yerleri ve doğal güzellikleri gezmeyi sıkıcı bulurdu ki? Alışveriş merkezi gezip de ne yapacaklardı? Kendi şehrinizde de alışveriş merkezlerini pekâlâ gezebilirdiniz, ama şehre özgü tarihi ve doğal yapıyı başka bir şehirde bulamazdınız.

Hazır araba da varken kardeşlerimizi gezdiriyoruz bahanesiyle Soğanlı Vadisi ve Kapuzbaşı Şelaleleri'ne kadar bile gitmiştik. Şehre ilk geldiğim zamandan beri buraları gezmek istiyordum ama çok uzak olduklarından sadece turlarla gidilebiliyordu ve önceki talihsiz tecrübelerim dolayısıyla bir daha turla bir yere gitmemeye ant içmiştim. Bazı insanlar turları fasılla karıştırıyordu sanırım. Diğer insanları önemsemeksizin sanki tur sadece kendileri için yapılmış bir şeymiş gibi, otobüste müzikle dans edip herkesi rahatsız edenleri, milleti eleştirenleri ve hatta tur rehberini bile dinlemeyenleri görmüştüm ben.

Kardeşlerimiz gidince ev birden boş ve cansız görünmüştü gözüme; ama bir yandan da içimde bir rahatlama hissi uyanmıştı. Yeniden kendime vakit ayırabilirdim artık. Sohbet etmem gereken biri, gezdirmem gereken biri, aşırı duygusal lise hayatını dinlemem gereken biri yoktu artık. Teoman hâlâ vardı tabii, buradaydı, hemen yanımdaki odadaydı. Ama o da bana alışıktı, nasıl duygusuz bir bitch olduğumun farkındaydı. Hayır, orospu anlamında bitch değil, ama cadaloz anlamında olan bitch de değil. Britney Bitch tarzında bitch, Stitchers dizisindeki Kirsten Clark tarzı bitch. Anlatabiliyor muydum? Hayır, anlatamıyordum. Koskoca Britney'nin yıllardır kendine orospu diyecek hali yoktu ya. TDK'ye mesaj atıp bu kelime için uygun bir karşılık bulmalarını rica etmeliydim belki; fakat 'esnaf' ve 'müsait' gibi kelimelere seksist karşılıklar getirdiklerinden dolayı fazla bir beklentim de yoktu.

Telefon çaldığında 'evde giyilecekler' kategorisinden bir eşofman altıyla bir sweatshirt giymiş, yatağıma yatmak üzereydim. Benim pijamam yoktu, en son ortaokuldayken bir pijamam olmuştu. Şimdi ise pijama takımları ne kadar hoş görünse de almayı gereksiz görüyordum. Ucuz tişörtler, sweatshirtler, eşofman altları, şortlar ve polar eşofmanlar ne güne duruyordu? Ayrıca hayat pijama takımlarını eşleştirmek için çok kısaydı, onunla uğraşamazdım bir de.

Arayanın Acar olduğunu görünce kaşlarımı çattım ilk önce. Kızdığım falan yoktu, sadece bu saatte aramasına şaşırmıştım. Onu en son 'Beni aramadan önce kendine şunu sor; bu mesajlanabilir mi?' diye uyardığımdan beri beni gereksiz konular için aramıyordu. O yüzden önemli bir şey olduğunu düşünüp omuz silkerek telefonu açtım. "Alo?"

"Nihan, iki dakika aşağı gelir misin?" dedi Acar, ben telefonu açar açmaz.

Telefonu kulağımdan çekip telefonun saatine baktım. Sanki duvarda saat yokmuş gibi. "Acar, saatten haberin var mı? Neredeyse bir olacak."

"Biliyorum, Nihan. Ama seninle konuşmam lazım, ya şimdi ya hiç." Sesi öyle bir geliyordu ki sanki tüm dünyası yıkılmış da son vedasını edecekmiş gibi.

"Acar, korkutma beni. Bir şey mi oldu?" diye sordum, cevaptan korkarak.

"Hayır hayır. Korkmanı gerektirecek bir şey yok. Sadece konuşmamız lazım."

Paralel Odalar Teorisi-Başlangıç Meridyeni Teorisi (Tabusal Teoriler 1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin