8. Bölüm

83.5K 6K 1.2K
                                    

8

Teoman


Kuralları koyarken Nihan'ın onlara böyle katı bir şekilde uyacağını düşünmemiştim, ama Nihan kurallarına tüm benliğiyle sadıktı. Yolda tanımadığınız birine yanlışlıkla çarptığımızda bile dönüp özür dilerdik, ama Nihan sırf kurallarından dolayı bana çarptığı halde benden özür bile dilememişti. Özür dileyip dilememesi umurumda değildi gerçi, ama en azından bir çift kelime duymayı beklerdim.

Okuldaki o olaydan sonra aynı evde kalan iki yabancıya dönüşeceğimizi sanmıştım ama yanıldım. Kapıdan girer girmez Nihan bana seslendi, sanki gelmemi bekliyormuş gibi.

"Biliyor musun? Akrep kelimesi Arapça olan 'akrab' kelimesinden türemiş ve diğer anlamları sivri uçlu bir tür çengel ve saat göstergesiymiş."

"Ne?" dedim, dediklerinden hiçbir şey anlamayarak. Eğer kafasını hole doğru eğip sesini yükseltmemiş olsa bunları bana demediğini, telefonda konuştuğunu düşünürdüm. "Neyden bahsediyorsun?"

"Akrep ve yelkovandan. Bu isimlerin nereden geldiğini hiç merak etmedin mi?" Nihan bana öyle garip baktı ki bir an kendimi sorguladım. Sanki bunları merak etmem gerekiyormuş da etmeyerek dünyanın en aptal insanı oluyormuşum gibi.

"Hayır?" dedim soru sorar gibi ama demese miydim acaba? Nihan'ın yargılayan ve küçümseyen bakışları yine üzerimdeydi çünkü.

"Ne kadar meraksızsın," dedi şaşırmış gibi.

Hayır, bu doğru değildi. Meraksız bir insan değildim. Bunun en büyük kanıtı ise şu an Nihan'ın iç dünyasını deli gibi merak ediyor olmamdı. Sadece iç dünyası da değil, tüm hayatını. Konuştuğu her kelime ve attığı her adımla daha ilginç bir kız olmayı başarıyordu benim gözümde. Bunları ona söyleyemezdim elbette. Bunun yerine "Yelkovan kelimesi nereden gelmiş?" diye sorarak onu yalanladım.

Nihan, ona olan bakışımın derinleşmesini umursamadan hevesli bir şekilde yelkovanı açıkladı. Bu bilgi, ona çok ilginç ve çok eğlenceli gelmişti sanırım. "Boş gezen anlamına gelen Türkçe kökenli 'yel koğan'dan geliyormuş. Bir de 'yelmek' var, bu da koşmak ve hızlı gitmek anlamına geliyormuş. Yelkovan kelimesi böyle türemiş."

Dudaklarımı birbirine bastırırken kafamı salladım. "İlginç. Peki, yel koğan nereden geliyormuş?"

Nihan ağzını açtı, ama sonra bunun cevabını bilmediğini fark ederek kaşlarını çatıp ağzını geri kapattı. Gülmemek için kendimi tutmam gerekti. "Aklımdaki bir soruyu daha yeni cevaplandırmışken neden aklıma yeni sorular soktun şimdi? Zaten kafamda onlarca soru işareti var!"

"Boş ver, Nihan."

"Boş veremem. Bilmemek beni deli ediyor. Ayrıca lafımı da geri alıyorum, meraksız falan değilsin," dedi, pes dermiş gibi tek elini havada keskin bir hareketle sallarken.

Sonra da ocaktaki tencereye döndü ve tencereye bir tutam un attı. Tenceredeki kaynayan yağ tepki olarak sıçrayıp Nihan'ın eline sıçrayınca Nihan, yüzünü buruşturup elini hızla kendine doğru çekerken küfretti ve yağın sıçradığı yer olan serçe parmağını dudaklarına götürerek öper gibi emdi. Onun bu hareketini izlerken çok karmaşık duygular içerisindeydim. Bir yandan elinin yanmasına içim sızlarken bir yandan da küfredip yanan yeri emmesine içim gidiyordu. Derin bir nefes alıp kendimi tekrar kontrol altına almaya çalıştım. Düşüncesizce yaptığı basit hareketler beni öyle etkiliyordu ki bir anlığına düşünme kabiliyetimi yitiriyordum.

Eline doğru uzandım yanığa bakmak için, ama Nihan beni fark etmeyerek içi un dolu tabağa uzandı ve tüm unu yağın içine döktü. Düşünebilme yetimi geri kazanabileceğim kadar bir mesafe boyunca kendimi geri çektim ve kapının eşiğinde durarak öylece onu izledim. Mutfağımda bir kızın olması hoşuma gitmeye bile başlamıştı.

Paralel Odalar Teorisi-Başlangıç Meridyeni Teorisi (Tabusal Teoriler 1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin