36-BULUT'UN EFSUNU

1.9K 370 147
                                    

YAZARDAN KÜÇÜK BİR NOT

Merhaba Arkadaşlar...Uzun bir ara verdiğimin farkındayım.Aşk Bulutların Üzerinde bu anlamda biraz bahtsız bir kitap oldu. Önce Serseri nin ,sonra da Kıyamet Savaşları nın basım sürecinde zorunlu ayrılıklar yaşadım.Sizden önce ben söyleyeyim,bu kitabı yazmak beni diğerlerinden bir tık daha mutlu ediyor.Bulut un zarafetinde insanlar çok az belki de hiç yok,bu yüzden onu canlı kılmak ,gerçek hayatta varmış gibi tahayyül etmek beni umutlandırıyor.Klasik bir adam değil Bulut,biliyorsunuz.Kendi içinde derinlikleri var, kuytuları var.Buna rağmen yalın,abartısız,gösterişsiz de eşsiz olabilineceğini anlatıyor bize.Bundan sonra tüm odağım Bulut da.Kim bilir belki yaza kadar bu da sahafların tozlu raflarında yer bulur kendine.Üzerine tarih atılır,şehir yazılır,belki bir fotoğraf konur arasına,unutulur...Ben yazım mecrasına tam olarak 14 ay önce başlamışım.ne şanslıyım ki bu kısacık süre zarfında 2 edebi eser benden çıktı kendi yolunu buldu.Teşekkür ederim beni en başından beri desteklediğiniz için,cidden ama.Bakıyorum bazen beğenmemişsiniz bölümü yine de öyle zarif öyle ince cümlelerle ifade etmişsiniz ki bunu,şaşırıyorum. Çok nadir başka eserlere takılıyor gözüm,yorumlarda hakaret mi ararsın,küfür mü,rencide edici bir ton eleştiri mi...Teşekkür ederim böyle güzel olduğunuz için.Bana bu kadar güzel davrandığınız için de...Zor zamanlar...Bölüm ithafı size gelsin....

Buğra ile mahalle arkadaşıydık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Buğra ile mahalle arkadaşıydık.İlk bisiklet kullanmayı ondan öğrenmiştim ben. Yokuş aşağı inerken ellerimi bırakmayı , ağzımı su ile doldurup uzaklara püskürtmeyi, böceklerin üzerine parmak basıp omurgasına zarar vermeden geri salmayı, salyangoz sümüklerini şişenin ağzına sürüp bizi gıcık eden arkadaşlara ikrammış gibi sunmayı...

Saat otunun yetiştiği kuytu yerleri, gövdesini doğru yerden bölmeyi,bileğimin iç kısmına koyup akrep ve yelkovan saydığımız parçayı nabzımla hareket ettirmeyi de ondan öğrenmiştim. İncir ağaçlarının kaşıntı yapan ham meyvelerini ;sonradan onlardan biri olacağımı bilmeden ,kısa şortlu havalı kızların bacaklarına sürüp kaçmayı...Hepsini o öğretmişti bana.

Buğra benim çocukluğumdu.Hiç olmamış erkek kardeşimdi.Aynı mevkide oturuyor olmamız ,aynı okullar farklı bölümler olsa da aynı üniversitede olmamız ,aramıza hiç fiziksel mesafe girmemesi yıllar yılı daha da perçinlemişti arkadaşlığımızı.

Yeni yetme çağımızda bizi aşık sanardı çoğu insan.Çok geçmedense beni ya da onu başkaları ile görür,önce akılları karışır sonra gözlerini devirerek 'Haaaa.' derlerdi.Buğra ile o kadar alışmıştık ki bu duruma; bazen sırf bu algıyı oluşturmak için inadına öyleymiş gibi davranırdık.

Oysa o da ben de bilirdik bizim aramızda bundan fazlasının olmayacağını.Biz onunla birbirimizi kaybetmek istemeyecek kadar çok seviyorduk.Bu yüzden hiç konuşmuş olmasak da arkadaş,hatta kardeş olmayı seçmiştik.

Elinde, ona doğum gününde aldığım şirin baba figürlü kupasıyla önümde dikildiğinde üzerimdeki kasvetin hafiflediğini hissettim. Bunun beni gülümseteceğini düşünmüş olmalıydı. Onun olayı da buydu işte.Ne yapar eder her zaman beni mutlu etmenin bir yolunu bulurdu.

AŞK BULUTLARIN ÜZERİNDE(Kitap olduk)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin