4. Bölüm; Pis sapık - Çikolata canavarı

En başından başla
                                    

"Efendim Ege bey duşta." diyen hizmetçiyi hiç takmadan içeriye girdim. Ona telefonu getirmek için nelerle uğraştım birde bunun karşılığını almadan gideceğim ha ? YOK ARTIK! Hemen odasına çıkıp bekledim. Hayvan ne yapıyorsa artık kırklanıyor heralde ne zamandan beri orada. Saat 12 olmuştu. Off zaten kahvaltı bile yapmadan geldim karnım zil çalıyor odada yiyecek birşeyler var mı diye göz gezdirirken "Ahaaa oda ne ?" bir kutu kalpli malpli salakça bir kutu içini açsam mı ki ? Ne olcak bee sonuçta ne var diye bakacağım. Evet evet bakmaktan bişey olmaz.

Kapağı açtığımda "Yuhhh laan" dedim. Resmen kutu ağzına kadar kalp şeklindeki çikolatalarla dolu ve ve ve KARAMELLİ! olamaaaaaz eğer ben bunları yemezsem bi tarafım şişer. Yok abi yok dayanamıyacağım. Üzgünüm Ege deyip birtane ağzıma attım. Oha yaa ben çikolatayı hiç sevmezken aç aç bana karamel gösterilir mi yaa. Biranda ne oldu bilmiyorum anlam veremediğim bir kuvvet bütün çikolataları 10 dakkada bitirmeme neden oldu. Kutudan bir çikolata daha alayım derken elimi bir soktum hiçbirşey yok. Aman Allahım şuan boş kutu bana bende boş kutuya bakıyorum. Allah kahretsin kapı sesi mi o ? Ege duştan çıkıyor ne yapsam ki şimdi ?? Hemen telefonu masaya fırlattım.

"Ceyhun" sesiyle irkildim oysaki tamda gidiyordum.

"Ege"

"Ceyhun?"

"Ege"

"Ceyhun"

"Ege"

"Mal mıyız lan biz ? İsmimiz aklımızda kalsın diye tekrar eden 6 yaşındaki çocuklar gibi. Ne işin var lan senin burada ?" dediği an götü kapana sıkışmış fare misali ne yapacağımı bilmezken... Aaaah tabi yaa!

"Şey beeen"

"Evet sen"

"Evet beeen"

"Ee anladım Ceyhun"

"Telefonunu getirdim" oh bee!

"Haaa ??" anlasan şaşardım zaten!

"Dün telefonunu bizde unutmuşsun bende lazım olur diye getireyim dedim"

"İyi yapmışsın"

"Demi ama.. Neyse benim acele bir işim var sonra görüşürüz." Ege şüpheli şüheli bakarken cümlemi bitirir bitirmez odadan kaçar adımlarla çıktım.

Aşağı kata indim tam ohh bee kurtuldum diyecekken "CEYHUN ALLAH BELANI VERSİN !!!" diye bir cırılmayla yerimden zıpladım resmen. Allah kahretsin tam kurtuluyordum yaa.. Ege koşar adım merdivenlerden 'bornozuyla' inerken geri geri gitmeye başladım saniyesinde yanımda bitti.

"Tüm çikolataları yemişsin lan çıkışı zor olur inşallah" deyince gözlerim kocaman olmuş bir şekilde..

"Tövbe de laan" dedim. Ege sinirden rengi mora dönmüştü.

"Bak hala konuşuyor. Allahım sen bana sabır ver deyince hemen sesimi alçaltarak "Üzgünüm böyle olsun istemedim çok açtım birde karamele asla hayır diyemeyeceğim için nasıl bittiğini anlayama_" daha sözümü tamamlayamadan o başladı.

"Yeter daha fazla dinleyemeyeceğim. Suçunu hemen telafi edeceksin. Benim acelem var üstümü giyinip güneş restauranta gidip Bahar'la kahvaltı yapacağım. Hatta geç bile kaldım. Bu yüzden sende gidip çikolata alcaksın ve o kalpli kutuya koyacaksın. Birde odamda seni seviyorum ve benimle çıkarmısın yazan kağıtları içine katlayıp koyarsın ve restauranta getirip bir garsona verirsin. Inlarda bana getirir işte böylece bu işte burada biter"

"Ama_"

"Aması falan yok hadi acele ette git hallet bu işi" dedi. Ee tabi yusuf yusuf olunca hemen koşar adımlarla evden çıktım. Ege çoğu zaman şakalar yapar insanları güldürür ama terside amma kötüdür. Bu yüzden sinirliyken fazla üzerine gitmiyorum.

"Yaaa nerde olur ki çikolata satanlar?" diye kendi kendime konuşurken önümde duran dükkanı yeni farkediyorum üzerindeki çikolata resimlerine bakılırsa kesin istediğimi burada bulacağım.

20 Dakika sonra çikolataları kutuya doldurup kağıtlarıda içine atıp arabaya atladım restaurantın yerini bulabilmek için navigasyon cihazını çalıştırdım. 15 Dakka içerisinde restaurantta oldum. Restauranta varır varmaz gördüğüm ilk garsonu durdurdum.

"Bakar mısın?" dedim. Demez olaydım. Bana doğru döndü. Off tesadüfe bak yine o manyak kızdı. Gözlerini kocaman açtı ve bir adım geri çekildi.

"Senin burada ne işin var pis sapık" sinirden kudurmak üzereydim.

"Bak kızım bana birdaha sapık dersen_" daha cümlemi bile tamamlayamadan başladı manyak.

"Ne yaparsın haa ne yaparsın" sesi gittikçe yükselmişti. Bende daha çok sinir olmuştum kıza..

"Bak sana sadece bir kere söyleyeceğim işten atılmak istemiyorsan bana bulaşma" bu sözümden sonra yatıştı.

"Ne istiyorsun beni neden işimden alıkoydun?" dedi hala sinirliydi. Elimdeki kutuyu ona uzattım. Şaşırdı ve sanki biraz sevinmiş gibiydi.

"Senin değil bu" yüzü biraz asıldı "Git bu kutuyu 7 numaralı masaya götür bak orada bir kadın ve bir adam var. Ama sakın kadına verme adama ver kutuyu. Haa birde sonra bana sandviç getir yanına da limonata" dedim. Kutuyu ona vermeden üzerine biraz para koydum. Kutuyu aldı ve görevi gereği yapmak zorundaydı. Birden gözlerim yan masadaki kadınlara daldı. Birden bir sesle irkildim.

"Sandviç ve limonata efendim buyrun afiyet olsun" bir baktım ki bu bizim manyak değildi. 7 Numaralı masaya baktığımda Ege ve Bahar'da gözükmüyordu. Etrafa göz attığımda manyak garson elinde benim ona Ege'ye vermesi için verdiğim kutuyu kucaklamış ilerliyordu.

"Heyy garson" dediğimde 5 garsonda dönüp bana baktı. Manyak kıza doğru parmaklarımı ileri geri oynatarak 'gel' demek istedim ama anlamamıştı sanırım hala suratıma aval aval bakıyordu.

"Heyy sen, manyak olan, sana diyorum, gel buraya." dediğimde nihayet anlamıştı. Bana doğru gelmeye başladı. Yanımda bittiğinde ukala bir ses tonuyla "Ne var" dedi.

"Ben sana bunu 7 numaraya götür demedim mi şizofren misin? Anlamadın mı beni?" dedim. Gözlerini bana dikti.

"7 Numaralı masaya gittiğimde erkek kızdan tokat yedi ve erkekte kutuyu almak istemedi bende kalmasını istedi. Bende çikolataya asla hayır diyemeyeceğim için kutuyu kabul ettim. Hem şuan arkadaşındı sanırım tuvalete ağlayarak gitti bunları farketmediğine göre asıl şizofren kimmiş anlamış oldum." Ohaa bütün bunlar ne ara oldu yaa sadece birkaç dakikadır kızları kesiyordum yaa. Hem bu kız kutuda çikolata olduğunu nereden biliyor? Ee tabi kadın milleti birşeyi kurcalamadan durur mu!

"Demek ki farketmemişim her neyse kutuyu bana ver hemen Ege'nin yanına gitmeliyim." dediğimde gözlerini kocaman açtı ve kutuyu daha sıkı kucakladı.

"Nedenmiş o? bu kutu artık benim!" dedi harbi manyak yaa.

"Ben o çikolataları alabilmek için ne zorluklar çektim sabah sabah ver onları bana" elimi kutuya doğru uzattım hızla geri çekildi.

"Hiç kusura bakma" dedi arkasını döndü tam gidecekti ki tekrar bana döndü. Ona bahşiş olarak verdiğim paraya hiç dokunmamıştı. Elleriyle parayı aldı ve masama sertçe bıraktı.

"Eğer bu kadar çok çikolata meraklısıysan git bu parayla kendine çikolata al gelipte benim hakkım olanı almaya çalışma o tatlı çocuk bunları bana verdi bu yüzden artık benim." dedi. Ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Tatlı çocuk mu Ege'miymiş tatlı. Hah güldürme beni! Bu kız anlaşılan manyak olduğu kadarda körmüşte benim gibi tatlılığı görmedi herhalde. Beni daha çok sinir etmişti. Biranda ağzımdan çıktı.

"Çikolata Canavarı!" diye sinirle bağırdım. Başını bana doğru çevirdi ve dil çıkardı. Manyak kız yaa. En azından ona bulduğum 'çikolata canavarı' lakabı onun 'pis sapık lakabından iyiydi... Allah ben bu manyağa taktım kafayıda Ege'yi unuttum. Hemen tuvaleti bulmalıyım...

..Merhaba canlarım biraz zamanı ileri almak istedim kötü mü yoksa iyi mi yaptım bilmiyorum ama umarım beğenirsiniz. Benim için hikaye asıl şimdi başlıyor her neyse canlarım oy ve yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum :)..

Manyak SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin