(No.15) Niall James Horan

2.8K 278 868
                                    

"Anne, bu seni üçüncü arayışım ama cevaplayamamanı anlıyorum, sorun değil. İkizler çok sorun çıkarıyor olmalı. Doris'e kızdığımı söyle, Lottie ona benim asker olduğumu söylemiş, benden hala korkuyor olmalı. Aslında aramamın sebebi şu ki paraya ihtiyacım var. Tamam biliyorum daha babamın verdiği para yatalı iki hafta oldu ama biraz sıkı-"

Sesli mesajın süresi dolduğunda Louis kapanan telefona şaşkınlıkla baktı. Önemli değildi, annesi, mutlaka onu geri arardı.

Louis, annesinin onu aramasını beklerken iki gündür tezgahta bekleyen bulaşıklarını yıkamış, kirli eşyalarını evinin arka sokağındaki çamaşırhaneye götürüp rahatsız sandalyede bir sürü magazin dergisi karıştırmış ve evini süpürmüştü.

Üç saat sonra aldığı bir mesajlık cevap, beklediğine en uzak şeydi. Annesi mesaj çekmekten nefret ederdi. Louis'yi günde beş bahaneyle arayan kadın, ne oldu da böyle bir konuda basit bir mesaj çekmeye karar vermişti şimdi?

Kendisine çekilen basit mesaja cevap verme gereği duymadan rehberine girip en yakın arkadaşını bulana kadar aşağıya indi.

"Hey, Zayn. Sana bir şey sormalıyım." Louis, telefonun diğer ucundan bir cevap gelmesini beklemeden konuştu. "Paraya ihtiyacım var ve-"

"Acil mi? Bu akşam bardayım ve yanımda yok, biliyorsun beşinci kere cüzdanımı çaldırdıktan sonra buraya gelirken yanıma para almıyorum ama gelip anahtarı alabilirsen-" Louis, yanlış anlaşıldığını fark ettiğinde hızla onun sözünü böldü. "Zayn, hayır! Demek istediğim şey... Acaba patronunla konuşabilir misin? Yani demek istediğim şey, benim için bir şeyler ayarlayabilir misin, onu sormak istedim."

Zayn'in gülme sesi geldiğinde Louis gergince parmağında döndürdüğü eşofman ipini bıraktı. "En son burada çalıştığında bardakların yarısını kırmıştın. Üstelik siparişleri götürürken içip sarhoş olduğunu hatırlıyor musun?"

Louis, utanç verici anısının komikliğiyle kahkaha attı. Bir şeyler demek için ağzını açmışken Zayn'in konuşmayı devralması cümlelerini ağzına tıkmıştı.

"Ama bak ne diyeceğim. Arkadaşımın yeni açtığı bir restorant var, açılışına beraber gitmiştik hani," Louis, sanki görülebilirmiş gibi kafasını sallayıp hatırladığına dair birkaç ses çıkarttı. Tabii ki de hatırlıyordu, servis edilen yemekler, Louis'nin hayatında yediği en lezzetli şeylerdi. "Onunla konuşabilirim. Beni kırmaz, bir şeyler ayarlamaya çalışacağım."

Teşekkür edip, vedalaşarak aramayı sonlandırdıklarında Louis derin bir nefes vermişti. Zayn, mutlaka ona bir şeyler ayarlardı.

"Sen benim günışığımsın, benim tek günışığım."  Perdeler çekilmesiyle tepeye çıkmış güneşin ışınları direkt olarak Louis'nin odasına girdi. "Gökyüzü griyken beni mutlu ediyorsun." Louis'nin yorganı üzerinden çekildi ve kendisini yatağa, Louis'nin yanına, atan kişi yüzünden bedeni sarsılıp, eski yatağın korkunç gıcırtıları şarkıya eşlik etti. "Asla öğrenemeyecek-"

"Tanrım, kes sesini artık!" Louis, dayanamayarak konuştuğunda,  gözlerini olası yansıyabilecek her türlü ışığa karşı koruyarak açtı. "Saat kaç?"

"Sabah on bir." Harry yan dönerek Louis'nin vücuduna kolunu sardığında, huysuzca kendisini sıkan koldan kurtulmaya çalıştı. "Senin işte olman gerekmiyor mu?"

"İzin aldım," Kafasını kaldırarak, güzel bir gülümseme yolladı. "dedim ki komşum ayağını sakatladı ve kimsesi yok. Onu hastaneye götürmeliyim." Gülümsemesi kahkahaya dönüştüğünde Louis kaşlarını çatarak ona baktı. "Bana inanmadılar ama onlara senin tam olarak altmış sekiz yaşında olduğunu söyledim."

Somebody Else l.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin