(No.13) Nathan Reeves

3.1K 324 189
                                    

Bütün o sesler arasında tekrar uyumayı başarması en fazla on dakikasını almıştı.

İnleme seslerine karşı iğrenç bir şekilde kendisini tatmin etmeyecekti tabii ki de. Cinselliğini, depresyonuna bağışlayalı yıllar olmuştu ve zavallı depresif hayatında en son kendisine ne zaman dokunmuştu hatırlamıyordu. Büyük ihtimalle annesinin evinde falan olmalıydı.

"Yine mi perdeleri kapattın? Senin sorunun ne anlamıyorum. Ayy burası çok kötü sigara kokuyor."

Louis, dışarıdan gelen serin havayla biraz daha yorganına sarıldı.

"Loueh!" Louis, ilk önce uzamış perçemlerinin yüzünden çekildiğini hissetti. "Hadi, uyan! Bize kahvaltı hazırlayacağım."

Louis'nin uyanmasını sağlayan şey cezbedici kahvaltı teklifi veya tatlı saç olayı falan değildi. Tamamiyle evindeki yabancı sesti. Hızla yatağında oturur pozisyona geçti ve karşısındaki adama şüpheyle baktı. Rüya da falan mıydı? Yok, hayır. O kesinlikle delirmişti.

"Sen benim evime nasıl girdin?"

Harry, kendisine yöneltilen soruya bir süre şaşırmış gibi görünse de sonra durumun garipliğini fark etmişti. "Kapıyı yedi kere falan çaldım ve yirmi dakika açmanı bekledim. Sonra karşı evdeki sevimli kadın bana anahtar verdi. Büyükannen falan mı?"

Louis, gözlerini devirerek yataktan kalktı ve çıplak bacaklarına yerde duran eşofmanı geçirdi. "Hayır, annem beni kontrol etmesi için ona anahtar bırakmıştı."

"Desene o anahtarın artık yeni bir sahibi var. Sana kolunu bile kaldıramayan o yaşlı kadından daha iyi bakacağım, Loueh."

Harry'nin Louis'ye sunduğu kıkırtı, Louis tarafından göz devirmeyle karşılandı. Fakat Harry uzun saçlarını basitçe topuz yaparken mutfağa doğru ilerlemeye başladığından dolayı bunu göremedi.

"Vay be demek ki bulaşık yıkayabiliyormuşsun. Dün bir şey demedim ama burasının hali berbattı. Yaptığın kahveyi neredeyse içmeyecektim."

Louis, bıkkınlıkla attığı adımlarını her zamanki koltuğuna yönlendirdi ve dün bıraktığı yerde duran -cips paketinin üzeri- kumandayı alıp güç düğmesine bastı.

Komutla eski televizyondan gelen içerisinde bir şeyler yanıyormuş gibi çıkan ses ve ilk başta ki karıncalı ekran yerini bir sabah programına bıraktı.

Arka planda Harry'nin hala konuştuğunu ve rastgele birkaç şey anlattığını duyabiliyordu. Fakat şişmiş göz kapaklarının altındaki gözler tamamen programa odaklanmıştı.

Harry ona sorduğu soruya karşılık alamadığında bu durumu fark edebilmişti. Yine de incinen tarafını kolay görmezden gelmiş ve hazırladığı kahvaltıya geri dönmüştü.

"Ee, randevu nasıldı?" Louis'nin teşekkür bile etmediği kahvaltı sonrası dediği ilk şey bu olmuştu.

"Berbat." Harry, yumurtasının bitirmediği kısmında çatalıyla delikler oluştururken basitçe açıklamıştı. Louis, elinde tuttuğu kibritinin ucunda yanan ateşi kalbinde hissetmişti. Fakat sonrasında sigarasını ateşledi ve sıcaklığı parmağına ulaşmaya başlamış kibriti havada sallayarak söndürdü.
'İçinde yanan ateşten' kurtulması bu kadar kolaydı işte.

"Bak şimdi," Harry, o sormadan anlatmaya başladığında Louis, oturduğu sandalyede biraz daha geriye yaslandı. Boş olan kolunu kendisine sararken diğerinin dirseğini kıvırmış, parmakları arasındaki sigaraya daha kolay ulaşabilmek için havada tutuyordu. "Başta her şey çok güzeldi. Sade bir yere gittik, yemek yedik,birkaç içki ve dans falan."

Harry, dünden bir şey hatırlamış gibi gülümsedikten hemen sonra aklına ikinci bir anı dolmuş gibi yüzü iğrenir bir hal almıştı. "Sonra eve geçtik-"

"Biliyorum." Harry'nin çatılan kaşlarını gördüğünde Louis keyifle yerinde doğruldu ve çayından bir yudum aldı. "Kötü ses yalıtımına sahip apartmanlar sesli insanlar için pek uygun değildir, bilirsin."

Harry, kızarmış yanaklarından ve irileşmiş gözlerinden çabuk kurtuldu. "Ben açık bir adamımdır, dostum. Yani sorun değil. Asıl olay da bu zaten. Onunla seks yapmak... Bilmiyorum. İki saate yakın sırtını yataktan ayırmadığını sana söylersem bana inanır mısın?"

Louis, Harry'nin gözlerinde gerçek üzüntüyü gördüğünde kahkaha atmasına engel olamamıştı. "Eğer dün şu koşu şeyini falan yapmasaydım büyük ihtimalle şu an bacaklarımı kullanamıyor olurdum."

Louis, elindeki sona yaklaşmış izmariti kül tablasına bastırırken paketten yenisini çıkarmıştı. Harry, buna yorum yapmak için duraksadıysa da hiçbir şey söylemedi ve eski konu hakkında konuşmaya devam etti.

"Yani sabah onu kapı dışarı etmemin sebebi buydu."

Louis, kahkahasını basit bir dudak ısırma şeyiyle gizlese de dudakları ona ihanet ediyor ve yukarı doğru kıvrılıyordu. "Bak bana yine mesaj atmış."

Dediği şeyi kanıtlamak istercesine telefonunu karşısındaki oğlana çevirirken Louis mesajdan çok resme odaklanmıştı. Louis sadece söylüyordu ki adam tam bir başyapıttı.

"Zaten 72 mesajla gecenin ne kadar iyi geçtiğini anlatmışken bir insanı niye ararsın ki?"

"Senden hoşlanmış gibi görünüyor." Louis, gözlerini çayından kaldırdığında Harry'nin kendisine işaret ettiğini gördü ve kendisini salak gibi hissetti.

"Evet mesajlarını saydım. Çünkü sapığım ne kadar ileri gidebiliyor öğrenmek istedim."

Louis, sessiz kaldı. Vay be demek ki o İngiliz beyefendisi görüntüsünün altında eskilerinin kalbini kıran bir adam yatıyormuş.

"Tabii ki de sen benden daha iyisini bulamayacaksın ama ben belini hareket ettirebilecek birilerini bulacağıma eminim."

Harry, telefonu kapattığında yüzündeki rahatlamış gülümsemeyle arkasına yaslandı.

"Onu evime getirdiğime inanamıyorum."
Harry kafasını sağa sola sallarken karşısındaki Louis'nin varlığını unutmuş gibi kendi kendine konuşuyordu.

"Hey ben eve geçiyorum tamam mı? Görüşürüz."
Louis, o evden çıkarken yerinden bile kımıldamadı.

Üç saat sonra evinin kapısı çalınırken Louis bunun hayali bir şey olduğunu düşünmüştü.

"Loueh! Kapıyı aç. Ellerim dolu anahtarı kullanamıyorum."

Oynadığı video oyununu durdurup yerinden kalkarken kafasında Harry'ye onu daha fazla ziyaretleriyle rahatsız etmemesi için bir konuşma tasarlıyordu.

"Bak şimdi, akşama son derece şık bir yerde randevum var. Hangisini giymeliyim?"

Elinde tuttuğu gömleklerle içeriye giren Harry, Louis'nin tüm o konuşmasının geri planda kalmasını sağlamıştı.

"Tabii ki de içeri geçebilirsin. Hiç sorun değil."

Harry'nin göz devirmesi ve Louis'nin ona doğru ilerleyip gömlekleri incelemesi eş zamanlıydı.

"Bu gömlek çok çirkin." Sarı renkteki gömleği elemesi Harry'nin yüzünü düşürse de diğerine bakması için biraz daha ona doğru uzatmıştı. "Eh bu gömlek de çok çirkin ama diğeri kadar değil. Yani bu."

Harry, transparan ve çicek desenleri olan siyah gömleği kendisine doğru tutarken beğeniyle gülümsüyordu.

"Bu gömlek beni seksi gösterecek. Teşekkürler Louis sana borçlandım."

Louis, yanağına bir öpücük kazandıktan sonra salonunun ortasında yalnız bırakılmıştı.

Somebody Else l.sWhere stories live. Discover now