12: forget him

7.2K 788 864
                                    

Odadaki saatin ibreleri zihninin küçük kıyılarında yankılanıyordu. Dakikalardır odaklanarak baktığı irislerin bir mavileşip bir kahverengiye dönmesini merakla karşılıyordu. Aklı bir türlü gerçekleri kabul etmeyi denemiyor, ne ara geldiğini bilmediği yatak odasında Taehyung'un kucağında oturuyordu.

Gözlerini sıkıca kapadı.

Üvey oğul.

Köken vampir.

Gözlerini açtığımda bir daha hiç açmamayı ne kadar istediğini fark etti. Yaşadığı yirmi yıllık hayatın bir kurmaca olduğunu öğreneli bir saat oluyordu ve hala yapboz parçalarını yerlerine sıkıştıramıyordu. Kraliyet ailesine ait olmayışı, kalbini paramparça ederken içini daha çok yakan bir acı vardı.

Hiç kimsesi yoktu.

Üvey olduğunu öğrenmesi; özgüvenini, hayata karşı duruşunu ve huzurunu yerle bir ettiğinden derin nefesler alıp sakin kalmaya çalışıyordu. Gerçek anne ve babası neredeydi? Ölmüşler miydi? Bir kardeşi var mıydı? Varsa, neredeydi?

Sorular; midesini bulandırırken terli alnını Taehyung'un çıplak omzuna yerleştirdi ve kendisini teselli etmesini bekledi. Küçük bir çocuğun umutsuzluğu ve çaresizliği ile kendisine sarılmasını bekledi.

Taehyung'un kolları Jimin'in bedenini sararken sıcaklığının güven verdiğini hissetti ve hafif hafif ağlamaya başladı. Onu koruyan ve ona asla yalan söylemeyen bir adama ihtiyacı vardı.

Taehyung'un yanında olmasından memnundu ve Min Yoongi'nin ismi bile tiksinmesini sağlıyordu.

Jimin, ağlamaya devam ederken aniden tahta kapı yumruklanmaya başladı ve olduğu yerde zıpladı. Merakla Taehyung'a baktığında kıvrılan dudaklarını görmüştü.

"Piç kurusu!" diye bağırdı, kapıdaki adam. "Ellerime geçtiğin an, seni lime lime edeceğim."

Taehyung, Jimin'e bakarken adamın da duymasını sağlayarak konuştu.

"Jimin'im," dedi ve onu kucağından kaldırıp yatağın üzerine oturttu. "sana sarılmaya devam edeceğim ama önce bir işi halletmem gerek."

O sırada kapı kırılacakmışçasına titremeye başladı.

"Ona dokunma, lanet olası!"

"Ona dokunduğun parmaklarındaki her sinir hücresini emip sömüreceğim, göreceksin!"

Sesin kükremesiyle tanıdık bir tını hissetti, Jimin ve kapıyı açmaya giden Taehyung'un arkasından ilerleyerek onun sırtının arkasına saklandı.

Tahta kapı açıldığında, onu gördü.

Yara bere içindeydi ve ona bir yaşam değeri kadar yakışan kan, her yerindeydi. Kulaklarından sızıyor, dudaklarından akıyordu. Kendi kanı mıydı yoksa başka birini mi öldürmüştü, çıkaramıyordu. Kalbinin arka odalarında bastırdığı garip his onu baştan sona donatırken hafifçe yutkundu. Yoongi'nin ter içindeki siyah saçlarının hareketiyle öfkeyle dolu kırmızı gözleri Jimin'e döndü ve hırlayarak nefes verdi.

Kapıdan bir adım atıp içeri geçeceği sırada eşik sallandı ve mor bir ışık hüzmesi aralarına girdi. Yoongi, can alıcı bir çığlık ile koridora gerilerken gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Taehyung'un kahkahası arttığında ikisi göz göze geldi ve Yoongi, rusça küfürler ederken sonunda konuşabildi.

"Maien büyüsü yapman mantıklı," dedi ve parmaklarını kapının köşelerine koyup odanın içine doğru eğildi. "ama benim bir kral olduğumu unutuyorsun."

bite me 'till i die :: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin