2: you can't believe him

12.2K 1.2K 671
                                    

Jimin, arka sokakta yavaş adımlarla yürürken başı döndü ve bir anda dengesini kaybetti. Dizleri kırılırken yere düşeceğini sandı ama güçlü bir kol onu yakalamıştı. Kaldırıldığı kollara bakarak Min Yoongi'yi beklerken karşısına ondan daha koyu tenli ve yüzü yara bere içinde olmasına rağmen gülümseyişi parlak bir çocuk çıktı.

"Seni almak için gönderildim." dedi Taehyung ve kollarındaki adamın önemini bildiğinden hızla bedenini süzüp sorun olmamasını umdu. Yoongi, onu eve götürmesi için buraya göndermişti ve Jimin'i sağ salim bir şekilde saraya bırakması gerekiyordu. Onun yeterince korktuğunu düşündüğünden sıcak davranacaktı.

"Beni," dedi Jimin, içindeki aptal umut kırıntıları ölürken. "O eve bırakacaktı."

Taehyung kendini tutamadan kahkaha attı ve sesi, boşalmaya başlayan ana caddede yankılandı. 

"Ona inanamazsın, Jimin." dedi Taehyung, gülmesini durdururken. "O, dünya üzerindeki en korkunç yaratık."

Jimin'in kanı donarken Taehyung saf bir şapşallık ile dediklerinin farkına vardı ve elleriyle Jimin'in suratını kapatıp sarayı hayal etti. Bir de Jimin'in boşboğaz olup bu söylediklerini Yoongi'ye ispiklememesini umdu.

Saraydaki bembeyaz odasının parkelerini gören Jimin, zıplayarak Taehyung'un kucağından indi ve daha fazla korkmayacağına yemin ederek odadaki ondan uzak yere oturdu.

"Nasıl bu şekilde gelebildik?" dedi ve gözleriyle odanın gerçekliğini test etmeye çalıştı. Vampirler, ışınlanma ve boynunda acıtan yara izi...Hala bir masalın içine hapsolmuş gibi hissediyordu.

Taehyung, omuz silkerek hazır izni varken Park Jimin'in odasını hafızasına kazımaya başladı. Bembeyaz çift kişilik bir yatak, gri-beyaz geçişli duvarlar ve duvarın yarısını kaplayan gösterişli televizyon ünitesi ile beyaz renginden ödün vermeyen kotluklar odayı kaplıyordu. Yerler gri parkeydi ve halı yoktu.

"Biz ulaşımı böyle sağlıyoruz," dedi Jimin'in sindiği koltuğun karşısına rahatça yayılırken. "zamandan kazanmak önemli."

Jimin, "hah," nidasıyla güldü ve kaşlarını kaldırarak Taehyung'un da belli belirsiz gözüken köpek dişlerini işaret etti. "Kan içmek için mi zaman önemli?"

"Öncelik o tabii," dedi Taehyung, Jimin'in yarım aklının neler düşüneceğinden habersiz bir şekilde. Kendisi biraz savsak birisiydi. Henüz 100 senedir vampirdi ve o bile bu yaşantıya yeni yeni alışıyordu. "ama bizimde sizin gibi hayatlarımız var. Hatta senin aynı okulda olan birkaç tanıdığım vardı."

Jimin seslice yutkunurken Taehyung abartmamaya çalışarak genç adamın neyin içinde olduğuna dair bilgi vermeye çalıştı.

"Şuan yeryüzündeki en yaşlı ve kökenli vampirlerden biri Min Yoongi. Güney Kore kraliyetine ait sınırlarda vampirler olarak onun sözünden çıkamayız. Bir nevi senin baban halk için ne anlama geliyorsa bizim içinde Min Yoongi; o anlama geliyor. Kendi içimizde üç türe ayrılıyoruz; Sadece insan kanıyla beslenenler, sadece hayvan kanıyla beslenenler ve sizin deyişiniz ile hepçiller. Sadece insan kanıyla beslenenler genellikle 300 yaşından büyükler oluyor bizim henüz ona iznimiz yok. Eğer Min Yoongi, onay verirse yapabiliyoruz yine de bu bizim için tehlikeli. Sadece hayvan kanıyla beslenenler; içinde benimde olduğum grup ilk vampir olduğundan zamandan 300 yaşına kadar olan zamanı kapsıyor. Biz küçüklere; aoiler denir. Kan içerken gözlerimiz mavi olduğu için böyle ayırt ediliyoruz. Sadece insan kanı içen büyüklerimiz ise gözleri mor olduğu için, poralar diye çağrılır. Hepçiller ise... Güney Kore'de tek bir hepçil var o da başkan Min Yoongi. O'na Palkan diye de seslenebiliriz. Gözleri; kırmızının her tonu olabilir. Ama bugüne kadar gözlerinin kan kırmızısı olduğu hiç görülmedi. Bir efsaneye göre gözleri aş-"

"Bu kadar yeter."

Odada beliren Min Yoongi, ikisine de korkulu anlar yaşatırken Taehyung'un cümlesi yarım kalmıştı.

Taehyung hızla geleneksel selamlamayı yaparak yere secde ederken "Özür dilerim, efendim. Jimin'e bilgi vermek istemiştim." dedi.

Jimin, oturduğu yerde put gibi kalırken nefes almayı bile unutmuştu. İkisininde varlığından acayip şekilde rahatsız olmaya başlamıştı.

"Senin görevin onu buraya bırakıp gitmekti. Haddini aşma, V."

Taehyung acı ile dizlerinin üstüne çökerken kulağının içinden kan akıyordu. Jimin, şok içinde bağırarak ayağa kalktı ve yanlarına koştu.

"Ne yapıyorsun?"

"O bir aoi." dedi Yoongi, tıslayarak. "Sözümden çıktığı için ceza ödüyor."

"Duygu yoksunu." dedi Jimin, kendini tutamadan. "Bıraksana adamı, ben istemiştim anlatmasını."

Yoongi'nin gözleri hızla koyu kırmızıya boyanırken Jimin birkaç adım geriledi.

"Umrumda değil," diye cevapladı Yoongi ve dizlerinin üstündeki Taehyung'un kulağından yeterince kan aktığına karar verdikten sonra tek bir el hareketiyle ortalıktan kaybolmasını sağladı. "Hak etti."

"Senden korkuyorum," dedi Jimin, gördükleri karşısında ne diyeceğini bilemezken. "çok kötü bir adamsın."

"Öyleyim," dedi Yoongi, siyah saçlarını karıştırırken. Böylesine pislik bir herifin böylesine günahkàr bir şekilde seksi gözükmesi haksızlıktı. "benden korkmalısın da."

Jimin, yanaklarına düşen göz yaşlarına engel olamazken yara izinin sızladığını fark etti ve yatağının üzerine otururken Min Yoongi'nin tam karşısında bir heykel gibi dikildiğini gördü. Gözleri, yanağından süzülen yaşları takip ediyordu.

"Git," dedi Jimin yavaşça. Dinlemese bile ısrar etmeyecekti çünkü saatlerdir inanabileceğinden fazlaca şeye dayanmıştı.

Yoongi'nin dudakları aralanırken kafasını iki yana salladı, sanki bir sonraki söyleyeceği kelimeyi biliyor gibiydi.

Kalın, ıslak dudaklardan "Lütfen." iması duyuldu.

Yoongi, yumruklarını sıkarak odanın orta yerinden bir anda kayboldu.

Jimin ise koskoca odada, kabuslarla dolu bir uykunun içine çekilmek için yatağına girdi. Uykuya dalmadan önce siyah, rüya duvarlarının üzerinde bir çift kırmızı göz vardı.

-----------

Geçiş bölümü olsa da yorumlarınızı iple çekiyorum~
Beğenmediğiniz yerleri belirtin lütfen, saranghaee♡♡

Üç dakikanızı taekook hikayeme bir şans için ayırabilirseniz, çok memnun olurum^_^

bite me 'till i die :: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin