B-25

60.8K 2.4K 543
                                    

 Ha?

Ceylin'inle öpüşememe deneyimimiz üstüne eve gidip deneme çözmeyi hiç mi hiç istemiyordum. Bu keyifle ders mers çalışamazdım ben. Gerçi her gün ders çalışmamak için bahane buluyordum. 'Bugün çok soğuk ders çalışılmaz' 'Bugün çok sıcak ders çalışılmaz'  'Gözümün üstünde kaşım var, en iyisi ders çalışmamak'

Sonuncusu pek yaratıcı olmadı ama siz onu boşverin. Biz hikayeye dönelim.

Ne diyordum? Heh, eve gitmek istemediğimden bahsediyordum. Sınava sayılı günler kalmışken benim ders çalışmamam başarıydı doğrusu. Rakiplerim test çözerken gidip Ozanlarda PS3 oynamak kulağa.... Kulağa nasıl geldiğini siktir edelim. Önemli olan benim eğlencem. Sınav bana girecek fakat olsun. Zaten her şey giriyor bana. Bir değişiklik olmaz yani.

Saçmalıyorum değil mi? Farkındayım. Olayı anlatmadan önce toparlama çabalarındayım. Genellikle ne yaptığımı bilmem ancak bu gün ekstra bir geri zekalılıkla ne yapacağımı bilmiyorum. 

Ceylin'le aramızdakilerin stresini atmaya ihtiyacım vardı. Muhittinlere de gidebilirdim. Ama onun dalgalarını kaldırabileceğimi sanmıyorum. Efe ve Ogün'den bahsetmiyorum bile. 

Sonuç olarak kendimi Ozanların evinin önünde buldum. Bütün bu söz kalabalığım Ozanlara gittiğimi anlatma çabalarımdı. Hangi zilin onların zili olduğunu hatırlamaya çalışırken arkamda tontiş bir teyze belirdi. Elindeki anahtarı görünce onu kurtarıcım ilan ettim. 

Kadın kapıyı açarken bir yandan da motor hızıyla konuşuyordu.

"Kime geldin bakayım sen."

"Arkadaşıma."

"Kız mı erkek mi arkadaşın?"

"Erkek."

Erkek dediğimde duraksadı. Başını salladı. Kapıyı cılız kollarıyla itekledi. 

"Gay değilim." diye ekledim hemen. Teyzenin garip bakışlarının anlamını o an çıkarmıştım. Tabi canııım biz de yedik dedi kıkırdayarak. 

Yahu oradan bakıldığında gaylere mi benziyorum ben?

Kibar olmayan bir hareketle teyzeyi kenara ittim ve ilerlemeye başladım. Teyze alınganlığımla ilgili bir şeyler zırvaladı. İşin doğrusu ne dediği umurumda değildi. Sinirimi bozmuştu. Ceylin olayına da bozuktum. Aşağıda bir saniye daha fazla kalsaydım tontiş teyzemizi boğazlayabilirdim. 

Ozanların kapısını tıklattım. Kapının açılması için yaklaşık otuz kere tıkladım. Okyanus gözlerini ovuştura ovuştura kapıyı araladı.

"Ozan evde yok." 

Kapıyı suratıma kapattı.

"Kızım açsana şu kapıyı. Beklerim ben."

Cevap vermedi. Bu sefer kapıyı yumruklamaya başladım. Çelik kapı eklemleri acıtıyordu. Lakin ben defalarca duvar yumruklamış insandım. Bir çelik kapıdan korkacak değildim.

Okyanus gürültüden rahatsız olmuştu. Bana saydırırken kapıyı açtı. Kapı tamamen açılınca olduğum yerde reverans yaptım. Sonra kapıyı tekrar suratıma kapamasına izin vermeden içeriye daldım.

Salonun dağınıklığını görünce ağzım açık kaldı. Etrafa dağılmış bira şişeleri görmeyi beklediğim bir manzara değildi.

"Ozan iyi değil." Okyanus eliyle biraları gösterdi. "2 gün sonra Derya'nın ölüm yıl dönümü." 

"Derya neden intihar etti?" Birdenbire ağzımdan kaçıvermişti. Ozan'ın özel hayatı gizliydi. Bana neredeyse hiçbir şey anlamatmazdı. İçine kapanık bir çocuktu. Fakat onu anlayabiliyordum.

Okyanus gözünden akan yaşları sildi. Ağlamaya başladığını fark etmemiştim. Ona en yakın bira şişesini eline aldı. Şişede kendi yansımasına baktı. İsterik bir kahkaha attığında geri çekildim.

"Derya'nın annesi doğumda ölmüş. Babası o 13 yaşındayken başka biriyle evlenmiş. Başka bir kadınla evlenmiş. Kadının da 17 yaşında bir oğlu varmış." Okyanus sağ eliyle şakaklarını ovaladı. "Üvey kardeşine aşıkmış. Ailelerinden gizli bir birliktelikleri varmış. Çocuk Derya'yı her türlü pisliğe yönlendirmiş. Bir gün içki alırken Ozan'la tanışmış."  

Şişeyi fırlattı. Şişe sehpalardan birine çarpıp onlarca parçaya ayrıldım. Cam kırıklarına bakıyordum. Odadaki tek kırık şişe az önce atılan değildi. Ozan ve Okyanus'un değişik stres atma teknikleri vardı doğrusu. Biraz daha ayakta kalırsam düşüp bayılacağımdan koltuğa yığıldım. Okyanus'a da oturması için işaret verdim. Ama beni takmadı. Tavana bakarak devam etti:

"Derya üvey kardeşine aşıktı. Ozan Derya'ya. Derya her kötü hissettiğinde buraya koştururdu. Ozan'ın odasına geçer uzun uzun ağlardı. Zamanla Derya üvey kardeşinden uzaklaşarak Ozan'a yöneldi. Ozan'ı seviyordu. Ama Ozan'ın onu sevdiği kadar değildi."

"Ne oldu?" Okyanus pes ederek koltukta yanıma oturdu.

"Üvey kardeşi Derya'ya tecavüz etti." 

Sustum. Cevap veremiyordum. Ne cevap verebilirdim ki? 

"Derya Ozan'ı yeterince sevmiyordu. Bu yüzden ondan kolaylıkla vazgeçti. Evden kaçtı. Ozan onu aylarca aradı. Bulduğunda... iyi bir şekilde bulmadı."

"Bir otel odasında yüksek dozdan ölmüş şekilde mi?" Okyanus başını iki yana salladı. Anladığım kadarıyla daha kötüsüydü.

"Toplu intihar denen bir şey var. İntihar etmek isteyen insanlar birbirlerini bulurlar. Sonra o insanların hepsi... birlikte olurlar." Kusma isteği bütün vücudumu sardı. "Sonuna kadar devam ederler. Yorulan kişi gidip yüksek dozu alır ve ölür." 

Ozan Derya'yı bir yığın cesetle birlikte bulduğunda ne hissetmişti kim bilir. Derya'nın intihar etmeden önce neler yaptığını da biliyordu. 

"Hassiktir."

Evet, durumu özetleyen harika bir kelime kullandım. Beni alkışlayabilirsiniz.

"Ozan'ın eve geleceğini sanmıyorum. Oturup istediğin kadar bekleyebilirsin. O... o gelmeyecek." Titreyen sesi hıçkırığa dönüştü. 

Çoğu zaman Okyanus'un ruh halini anlayamazdım. Dengesizin tekiydi. Gülerken ağlardı, ağlarken gülerdi. Bize kötü davranır sonra birden iyi davranmaya başlardı. Ozan kız kardeşinin manyak olduğu konusuna sık sık parmak basardı. Haksız sayılmazdı. Kendisi de manyaktı. Asıl kız kardeşinin manyak olmaması anormal olurdu.

Kolumu yavaşça. çok çok yavaşça, Okyanus'un omzuna attım. Okyanus göğsüme yığıldı. Ağlarken beni de titretiyordu. Onu rahatlatmak için omzunda yuvarlaklar çiziyordum. Rahatlayacağına daha yüksek sesle hıçkırıyordu.

"Ozan kendine zarar verecek. Hep böyle yapıyor." 

"Seni bırakmaz, merak etme."

"Hayır bırakacak. Derya ve benim aramda tercih yapması gerekse anında onu seçerdi. Beni istemiyor, yük olarak görüyor." 

"Saçmalamasana be kızım. Seni niye yük olarak görsün?"

Başını yukarıya kaldırdı. Çökmüş gözleri kızarmıştı. Herkese sataşan bilmiş kızdan eser yoktu.

"Bora." Kedi gibi mırıldanarak kolumdan kurtuldum. Göründüğünden daha esnek bir kızdı.

"Merak etme Ozan seni..."

"Ozan'a söyleme." 

"Ha?"

Ve beni öptü. 

BoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin