• 28 •

9.7K 521 209
                                    

YGS mağduru arkadaşlarımıza, özellikle size deasapien ve nicholai_hel ithaf ediyorum bu bölümü

Multi Burkay

Ardından üç silahlı adam girdi içeriye. Biz şaşıracak fırsatı bulamadan her biri arkamıza geçmiş, ellerimizi birleştirmişti bile. Çırpınmamızın bir faydası olmadığını biliyorduk ama elimizden başka bir şey gelmiyordu. Burkay kendisinin iki katı olan adamın elinden kurtulacak gibi olunca yumruk yeyip yere düşmüştü. Kaldırılmadan önce bir de tekme. Saçları alnına düşmüş ve dudağı kanamış şekilde kaldırdılar yerden.

"Ne istiyorsunuz?" diye sordum sakince.

"Zamanın azaldığını haber verelim dedik." Kafasındaki şapkayla gözlüğü çıkardı. Bir gözlüğün insanı nasıl masum gösterebileceğini fark ettim. Kafasıyla işaret vermesiyle Burkay'ı ve Barkın'ı salona sürüklediler. "Ama bunu bedavaya yapmayacağız."

Ne olduğunu kavrayamadan arkamdaki adamla birlikte dışarıdaydım. Ama kapıdan çıkmadan önce "Sakın dediklerini yapma!" diye bağırabildiğimi hatırlıyordum. Topuklarımı var gücümle yere sürttüm ama değişen bir şey olmadı. Evin biraz ilerisine park edilmiş minibüse kadar sürükledi. Arka kapıyı açıp beni içeriye attı ve kendisi de yanıma oturdu. Tek kişiye nasıl güvenmişler diye düşünürken koltukta oturan bir de şoför olduğunu gördüm.

Hâlâ bileklerimi tutan ellerden birisi gevşeyince fırsat bu fırsat diyerek var gücümle ayağı kalktım ve serbest kalan yumruklarımla sertçe vurdum. Şoför arkasına döneceği sırada kapıya yöneldim ama açacak yerini bulamadım. Ellerimi kapıda rastgele gezdirmeye başladım. İç kısımda kol olmadığını anladığım zaman, kafama silah dayandığı zamandı. "Bir daha," dedi kelimelerin üzerine bastırarak, "sakın böyle bir şey yapma." Ellerimi yavaşça havaya kaldırdım. Silaha yön vererek beni kontrol etti, koltuğa geri oturttu. "Sakın," diye tekrar etti anladığımdan emin olmak istercesine.

Kafamı salladım çaresizce. Kapana kısıldığımı hissediyordum ve bu hiç hayra alamet değildi.

Barkın'a ya da Burkay'a bir şey yapıp yapmadığını deli gibi merak ettiğim adam arabaya binip karşıma oturdu. "Görevini zamanında yapmamış," dedi adam ellerini göğsüne kadar kaldırıp, benim suçum değil, der gibi. Dirseklerimi dizlerime dayadığımda az önce silah çeken adam nasibini almış, silahı elinde hareketlerimi takip ediyordu.

Başka yollar bulmak umuduyla etrafta gezdirdim gözlerimi. Şoför ve yolcu koltukları arasında bulunan siyah cam ön kapıdan kaçma şansımı sıfıra çekiyordu. Yeniden yanımda duran kapıyı inceledim. İçeride kolu yoktu. Büyük ihtimalle kapı sadece şoför tarafından açılabiliyordu. Ya da dışarıdan. İki türlü de kaçmam imkansızdı neredeyse. Gözlerim her etrafı taradığında varlığını hatırladığım silahın da katkısı vardı tabii.

Ellerimle yüzümü sıvazladım ve koltukta geriye yaslandım. Barkın'ın haklı olduğunu düşünüp duruyordum. Burkay hayatımıza girdiğinden beri rahat görmemiştik, görmemeye de devam ediyorduk. Ama bunlar onu bırakmam için yeterli nedenler değildi. Sonuçta kimseye kalıcı zarar gelmemişti.

Üstelik her ne kadar bunu bir başkasına hatta kendime bile sık sık söylememe rağmen, onu seviyordum. Ve sevgi dediğinin sevdiğini yarı yolda bırakmak olmadığını biliyordum. Barkın her ne kadar benim iyiliğimi düşünüyor olsa da, ona katılamazdım. En azından şimdilik.

Araba sonunda durduğunda kapı kendiliğinden açılmadan önce bileklerimi arkada birleştirip kelepçe taktı silahlı olan. Soğuk metal bileğime temas ettiğinde istemsizce ürperdim. Kaç kişi olduklarını saydım gözlerimle. Beni tutan ikisi dışında şoför de yanlarına inmişti. Arkamdakinin aksine şoför çok da güçlü durmuyordu. Neler yapabileceğimi düşünürken yürümeye başlatıldım. Direndikçe daha sert itiyordu.

AnlaştıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin