Bölüm 30/4: Ölüm,

28.2K 1.3K 105
                                    

Acı, birinin onu harekete geçirmesine gerek duymazdı, pek çok insanın parmak uçlarında, ya kendisi için ya da başkasının üzerinde o hissi bırakmak için pusuya yatmış bir vaziyette beklerdi.

Şanslı olanlar vardı ki onlar acıyı verenlerdi, biz acıyı hissedenler ise yalnızca denerdik; yeniden kalkmayı, yeniden nefes almayı ve en zoru yeniden umut edebilmeyi.

Saçlarımdaki toka sanki düşüncelerim ona ağır gelmiş gibi sıyrıldı. Ense köküm saçımın yarattığı o küçük hava girdabından dolayı huylanmıştı.

Haldun beni uzanmam için yeniden ittiğinde gevşeyen saçım onun parmaklarına değdi ve Haldun onu çok bekletmeden saçımdaki tokayı eliyle aşağı doğru çekiştirdi. Geriye kalkmak ve doğrulmak istiyordum ama ben daha ne olduğunu anlamadan Haldun kolumu sedyenin iki yanına sarkmasını sağlayarak ellerini açık belimden iki yana sallandırdı.

Belimin ince yerinden soğuk bir baskı geçtiğinde gözlerim yerinden çıkacakmış gibi açıldı ve tüm iliklerim buz kesti.

"Sakin ol, hareket etmemen için kemer bağlıyorum. Korkulacak bir şey yok." Ona inanmıyordum elbet ama elimden başka bir şey gelmiyordu. Ne yapabilirdim ki ? Ne diyebilirdim. Gözlerimi başımı havaya kaldırmadan yukarıya diktim ve dövmeci adamla göz göze geldim. Haldun saçımdaki tokayı çıkardığı için bir kaç tel gözümün önüne düşmüştü. Sonra tam o anda bir şimşek beynime çakıldı. Haldun'un elinde tokam vardı. Uluç'un benim için yaptırmış olduğu toka! Hissedeceğim korkunun hesabını tutmayı bir kenara itip, yakalanma telaşının bedenime dolmasına izin verdim. Beni öldürebilirdi. 

Sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım ve önüme düşen saçı üfleyerek içime oksijen çekmek için daha fazla yer açtım. Hapı yutmuştum. Ya da yutmak üzereydim.

Ellerim sedyenin kenarlarına denk geldiğinde içimde oluşan telaşın taşmaması için parmaklarımı sedyenin kenarına doladım ve bedenimi biraz daha kastım. Haldun önüme geçtiğinde gözüme ilk çarpan şey parmak uçlarında tuttuğu tokaydı. Haldun ile göz göze geldiğimizde yüzünde öyle bir ifade belirdi ki bunun ne olduğunu anlamaya çalışmadım bile. Çünkü bu ifadenin anlamını bilmiyordum ve bilsem bile henüz bu ifadenin onda ne anlama geldiğine karar verecek kadar vakit geçirmemiştim onunla. Bir şey anlamış olmasının korkusunu yaşarken Haldun bana gülümsedi ve tokayı hemen önüme, sedyenin ucuna bıraktı.

Bir darbe beklerken önüme bir tabura çekip oturdu ve gözlerini dahi kırpmadan doğrudan yüzüme bakarak benimle konuştu.

"Ellerini bana uzat." Dediğini yapmadan önce ona uzun uzun baktım. Hiçbir tepki vermeden bana bakmayı sürdürdüğünde onunla konuştum.

"Neden ?"içimdeki Anka Haldun'un değişen yüz ifadesindeki ciddiyeti tartmaya çalışırken Haldun bekletmeden öne uzandı ve kollarımı dirseklerimden tutarak kendine doğru çekti. O beni daha fazla zorlamadan ellerimi sedyenin kenarından çözüp ona doğru uzattım. Hiç beklemeden bileklerimden ellerimi kavradı ve sedyeye bastırdı. Korku biraz öncekinden daha güçlü bir şekilde beynimi sarstığında gözlerimin irileştiğine emindim.

"Çünkü ihtiyacın olacak güzelim."

Ben daha onu yüzünde olan ifadeyi kavramaya çalışırken acı bedenimi hazırsız yakaladı ve bir sızı omurgamın üzerinden tırmanarak beynime ulaştı. Kafam hızla acının kaynağına döndüğünde dövmeci adamı üzerime eğilmiş bir vaziyette buldum. Bileklerimdeki ellere aldırmadan doğrulmaya çalıştığımda bir el saçlarımın arasına kaydı ve yüzümü sedyenin yüzeyine bastırarak sabit durmasını sağladı.

Dudaklarımın arasından istemsizce bir çığlık yükseldiğinde belimdeki kemer biri tarafından sıkıldı ve oradan da ince bir sızı bedenim peydahlandı.

SAHİPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin