30-İntikam(1)

2.2K 187 12
                                    

Din devleti Siloyada o gün tam bir karmaşa hakimdi. Normalde altın ve beyaz renklerinin hakim olduğu bu bereketli ülke barış ve din ile yönetiliyordu ve tek sorun undeadlerdi. Bu kutsal ülke bir melek onu desteklemeye başladığından beri yükseliyordu üstelik onları destekleyen melek diğer yarım ve tuaf melekler gibi değildi o tamamen saf iki beyaz kanada sahipti ve kutsal aura ile sarmalanmış kusursuz güzellikte bir bakireydi. O meleği gören erkekler imkansız olduğunu bilse de onunla birlikte yürümek onunla birlikte konuşmak isterlerdi ama cinsel ilişki düşünmeye cesaret edemezlerdi böyle bir saflık böyle pis düşünceler ile bozulmak için fazla güzeldi. Bu kutsallık ülkenin büyümesine ve kendi dinlerine gerçek demelerine yol açtı bu yüzden ülke teokrasi ile yönetilmeye başladı ama bu kutsalıktan memnun olmayan bir ırk vardı Undeadler . Yeniden bu dünyaya gelmiş ölüler için bu krallık bir pislik ve hastalık yuvasıydı Tanrı mı ? Onlar ölürken tanrı nerdeydi onlar tekrar canlandığında tanrı neden bir şey yapmadı? .Şuan bu karmaşanın sebebi de undeadlerdi. Onlar karanlığın, lanetin ve günahların çocuklarıydı, ışık , kutsallık ve iyilik saçan bir ülkeden nefret etmeleri anlaşılırdı. Undeadler ile Siloya arasındaki savaş çok uzun bir süre devam etti belki yüz yıl belkide iki yüz hiçbir insan bunu hatırlayamazdı undeadler ise zamanı önemsemediği için bilemezlerdi. Bu savaş bitmiyordu Siloya undeadleri bastıracak kadar güçlü değildi tamam güçlüydü ama bir savaşta ölmesi için çok nadir olan rahipler ve ışık büyücüleri gereken ,çünkü ateşe göre korunması daha zordu, bir ırka karşı ciddi bir savaş başlatmaya yetecek kadar güçlü değildi. Tamam rahipleri ve ışık büyücüleri diğer ülkelere kıyasla çok daha fazlaydı ama yemek yemesi, uyuması, dinlenmesi ve s*çması gerekmeyen undeadlere karşı uzun süre savaşamazlardı çünkü bu cesetler enerji bulduğu veya kutsal güce maruz kalmadıkları sürece ölmesi zor olan yaratıklardı hatta bazen bir yada iki undead kutsallık korumasına sahip bir ekipman buluyor ve çok büyük bir yıkıma neden oluyordu böyle undeadleri durdurana kadar pek çok cesur savaşçı ölüyor veya ağır yararlanıyordu. Neyseki genelde böyle undeadler ortaya çıkmıyordu çünkü bir ikincil derece yönetici gücüne sahip oluyorlardı ama ikincil derece yönetici undeadler de boss odalarında duruyor ve undead kalesinin kapısını koruyordu boss ne kadar güçsüzse kale o kadar uzaktır boss ne kadar güçlüyse kale o kadar yakındır Siloya bu bossları yenerek undead kalesini basmayı defalarca denedi ama bir kez bile başarılı olamadılar. Çünkü onlar kaleye girdikleri an önceki gibi düşünmeden saldıran undeadler yerine koordine ve zekice taktikler uygulayan undeadler ile karşılaştılar bunun tek bir sebebi vardı Undead Kralı. Undead Kralı undeadler üzerinde mutlak bir güce sahip SSSS seviye bir canavardı astlarının sayısı artıkça onun şeytani özü ve gücü artıyordu. Astlarının sayısı azalsa bile gücünden bir şey kaybetmiyor her zaman en güçlü halinde kalıyordu bu yüzden melekler bile ona karşı gelmedi ve istediğini yapmasına izin verdi. İsteseydi bu canavar Siloyayı yok edebilirdi ama sonra çok güçsüz düşeceği için melekler tarafından yok edilebilirdi. Bir süre sonra artık Siloya buna bir dur demek istedi olayı kökünden halletmek için yani Undead Kralını yenmek için tanrılarına yalvardıkları bir ayin düzenlediler bir kurtarıcı güçlü iyi bir kurtarıcı istediler ve bunun için en temiz kalpli olanları toplayıp kalplerinin içinden yalvardılar

""""Tanrım lütfen bizi bu kötülükten koruyacak bir güç gönder sen şefkatli olansın sen bilge olansın ve sen güçlü olansın bizi bu musibetten kurtulmamız için rehberlik etmeni istiyoruz""""

Bu yalvarış tam üç gün dört gece sürdü ve en sonunda tanrıları onlara cevap verdi (sandılar) üstelik bir değil iki değil üç değil tam elli kurtarıcı vermişti onlara. Bu kahramanlar biraz tuaf olsalarda onlar için yüreklerinden (yah he he) gelerek savaşacakları kesindi. Artık Undead Kralını yenebilir ve huzur içinde yaşabilmek için bir umutları olabilirdi. Taaa ki ilk zaiyata kadar bu beyaz saçlı genç çok iyi ve yardım sever biriydi yeteneği diğerleri ne kıyasla zayıf olsada çok çalışıp kılıç kullanmada hepsini geçti ama ne yazıkki arkadaşlarının dikkatsizliği yüzünden bu genç bir undead boss odasına girmişti arkadaşları içlerinden birinin sahip olduğu ışınlanma yeteneği ile kaçsa da o kaçamamıştı ve orda ölmüştü. Bu Siloya'nın moraline büyük bir darbe vurdu bir kahraman bir undead yüzünden ölmüştü. Onu kurtaramayan arkadaşları (sahte)içten bir özür dilemiş ve bolca (timsah)gözyaşı dökmüşlerdi. Bunun üzerine ülke bir hafta yas tuttu bu sırada şanslılardı ki hiç undead saldırısı olmamıştı aslında undead görülme oranı bile azalmaya başladı. Siloya bunu tanrıdan bir işaret olarak algıladı ve undeadleri yok etmek için hazırlıklarını hızlandırdı. Nerdeyse bir yıl sonunda savaşa hazır olduklarını düşünmüşlerdi ama şuan tamamen umutsuz hissediyorlardı. Karşıların da bir undead ordusu vardı normalde bu onları umutsuzluğa düşüremezdi. Onları umutsuzluğa düşüren undeadlerin sayısıydı nerden baksan en az on milyon undead

Undead CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin