•13.BÖLÜM "GÖK GÜRÜLTÜSÜ" (PART 2)

1.6K 129 34
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR BU BÖLÜM 13. BÖLÜME EK OLARAK YAYINLANDI.UMARIM BEĞENİRSİNİZ...

----

Elini kalbimin üstüne koyduğunda ki o kalp atışlarımın hızlanması sanki beni ele veriyordu.

"Seninle koşmak, eğlenmek, gezmek, mutluluktan havalara uçmak istiyorum ama bunları yapmamıza engel olan çok şey var."

"Ne var?"

"Gözlerim."

"Gözlerin senin için bir engel mi?"

"Evet." dedim sanki sudan ayrı kalan bir balık gibi. Karşısında can çekişiyordum ve bunun farkındaydı beni suyla buluşturmak istiyordu ama ben ona engel ölüyordum. İsteyerek ya da istemeyerek bir şekilde mani oluyordum.

"Değil. Gözün olmadan da yürüyebilirsin, eğlenebilirsin, gezip tozabilirsin." dediğinde cevap vermedim. Haklıydı gözlerimi kendime kafes gibi kullanıyordum. Hapsolmuş gibi.

"Ben senin gözün, elin, ayağın olurum ama bunun karşılığında senden bir şey istiyorum."

"Ne istiyorsun?"

"Sevgini."

Odada büyük bir sessizlik oluştu. Sanki kuşun kafesinin kapısı açılmıştı, balığa suyu yetişmişti. O kuş kafesten çıkmak istiyor muydu? Kabullenmişti bu kafesi. Hapis kalmaya alışmıştı. Balık daha ölmemişti yaşaması için bir nedeni vardı.

Benden bir cevap bekliyordu. Kuş ise kapıya bakıyordu. Özgür de olabilir o kuş, o kafese hapsolup kendi infazını da verebilirdi. Daha fazla o kuşu o kafese mecbur bırakmanın bir alemi yoktu. Evet, gerçekleri söylemenin zamanı gelmişti belki de. Daha ne kadar kaçacaktım ki hemde bir nedenim olmadan.

"Kalbim hep sana aitti zaten bu dünde böyleydi bugünde, yarın da öyle kalacak."

Şaşkınlığını sezebiliyorum.

Evet, kuş özgürsün.

Göğsümde olan elini çekti ve elimi tuttu "Hadi dışarı çıkalım." dedi.

"Ne dışarısı?"

"Sen sadece beni takip et, elimi hiç bırakma ve verdiğim komutları dinle."

"Sen bana komut vereceksin bende dinleyeceğim. Nasıl bir rüyadasın? Çok beklersin." dediğimde elimden tutuğu ile beni çekti ve ceketimi giydirdi. Evden çıkarken ablama seslendi ve beni asansöre bindirdi. Ben itiraz etmeye ve böbürlenmeye devam ederken bana hiç cevap vermedi. Bu da beni deliye çeviriyordu.

Beni bir arabaya bindirdi. Emniyet kemerini taktıktan sonra kapıyı kapattı ve diğer kapının açılma sesiyle "Sen araba kullanmayı bilmiyordun." dediğimde "Evet." diyerek cevap verdi.

Evet büyük bir kaza bizi bekliyordu. Ona güveniyorum ama araba kullanamayacağına adım gibi eminim.

"Dur!" diye bağırdım "Senin ehliyetin de yok."

Bir gülme sesi duydum ve hemen arkasından arabanın çalışma sesi korkum ikiye katlanmıştı.

"Bekle, bekle." diye bağırdım ve ardı arkası kesilmeyecek şekilde bağırmaya ve söylenmeye devam ettim ama çoktan yola çıkmıştık.Beni nereye götürdüğünü bile bilmiyordum. Asya bu başıma bela açacak, cehennem gibi bir yere de götürebilirdi beni cennet gibi huzur veren bir yere de.

"Korkmalı mıyım?"

"Bana güven. Nazlı araba sürmeyi öğretmişti, biliyorum. Yani az." diye kıkırdamaya devam etti.

SİYAHA ALIŞMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin