15

63.1K 2.8K 429
                                    

Bu bölüm bir önceki bölüme oy veren Ateşle Oynama Ailesine ithaf edilmiştir. Keyifle okuyun

                  ∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Duygu kendine bir bardak viski doldururken, Ateş'in gelmesini bekliyordu. Hala olanları hazmedebilmiş değildi. Tüm bunlar sanki bir başkasının başına gelmiş gibi hissediyordu. Cem'in onu burada bulamayacağını bilse de görünen o ki bulmuştu işte. Bunu ondan başka yapacak birini tanımıyordu. Kim bu kadar takıntılı olabilir, dahası Duygu'yu öldürmek isteyebilirdi? Duygu'nun kimseyle bir alıp veremediği yoktu. Ama bunu Cem'in yaptığına dair bir kanıtıda yoktu. Ya bunları Cem yapmıyorsa? Ya öylesine bir sapıksa? Durup dururken Cem'i arayıp, hesap sormanın da bir mantığı yoktu şu aşamada.

Ateş ise buraya taşıncağı için şu meşhur Karahanlı'nın evinden eşyalarını almaya gitmişti. Sahi kimdi bu Oğuz Karahanlı? Neden, Ateş'i bekçi gibi başına dikmişti? Duygu'ya ne olduğunu neden umursuyordu? Tüm kiracılarına da aynı özeni gösteriyor muydu? Hiç sanmıyordu. Duygu tüm bu sorulardan beynini yanacak gibi hissediyordu.

Normalde olsa Ateş'in asla böyle bir teklifi kabul etmeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordu aslında Ateş'i... Demek ki Ateş'in hayatında öyle önemli bir yeri vardı ki, kabul ettirebilmişti Karahanlı ona böyle bir teklifi.

Kendine yeni bir bardak viski doldururken, bu gecenin neden bir türlü bitmediğini düşündü. Adeta yelkovan ve akrep zamanı hapsetmeye ant içmiş gibiydiler.

Kapı birkaç kez vuruldu ve içeriye öfke dolu bakışlarla Ateş girdi. Burada olmaya can atmadığı kesindi. Zaten Duygu'da mecbur olmasa onun burada kalmasına asla izin vermezdi. Duygu'nun her defasında Ateş'in yanında adını koyamadığı bir gerilim ruhunu yakalıyor ve onun yanında kendini hiç rahat hissetmiyordu. Bakışları insanı ateş gibi kavuruyor, buz mavisi gözler insanı iliklerine kadar donduruyordu. Kendini üstü buz tutmuş koskoca bir okyanusun en dibinde hissettiriyordu.

Ateş bir süre camdan dışarı bakıp öylece ayakta dikilirken, Duygu tüm bunları düşünmüştü. Ateş ağır bir hareketle döndü ve Duygu'ya doğru yürümeye başladı. Genç kadının aklındaki tüm düşünceler tek çırpıda bavulunu toplamış bulundukları yeri terk etmeye hazırlanıyorlardı. Hiç ses çıkarmadan kendine bir viski koydu ve koltuğa oturdu.

"Sen çıkıp uyuyabilirsin," dedi kendinden emin, düzgün diksiyonuyla.

Her ne kadar Duygu'nun içinden Ateş'i onaylayıp, yorganının altına saklanmak gelse de, adamın sesindeki iğneleyici tını genç kadını rahatsız etti. Bu adam karşısında bir daha güçsüz olmamalıydı. Zaten bir kere daha kendi kendine yetememezliğin hayal kırıklığını yaşarken, bir de üstüne böyle tavırları kaldırabileceğini sanmıyordu. Önce hemen cevap vermedi ve genç adamın camdan yansıyan ay ışığının gölgesindeki yüzünü inceledi. Saçları biraz dağınık, kirli sakalları her zamankinden daha uzun görünüyordu. Sert yüz hatlarında bir gram mimik oynamaksızın, baştan çıkaran bakışlarıyla Duygu'yu süzmekle meşguldü.

"İnsanlara emir vermekten hep böyle haz mı duyarsın?" dedi sonunda Duygu.

Ateş'in mavi gözlerinden bir anlığına şaşkınlık bulutları geçse de, hiç tepkisiz olarak Duygu'ya bakmayı sürdürdü.

"Evet."

Duygu öfkesinin şaha kalktığını hissetti. Bu adam karşısında sakin kalmak imkansızdı. "Hayatımda tanıdığım en kaba insansın sen," dedi Duygu kaşlarını çatarak. Şu anki sakin duruşu, ukalalığı, bakışları, her şeyiyle Duygu'nun sinirlerini bozuyordu.

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin