***

Gözlerim yeniden açıldığında, vücudumun bir şeye bağlandığını hissettim. Ellerim ve ayaklarım parlayan mavi bir kürenin içerisine sokulmuştu.

Bu kürelerin içerisinde her ne varsa bırak ellerimi ayaklarımı hareket ettirmeyi onları hissedemiyordum bile.

Şaşkınlık ve korkuyla birlikte nerede olduğumu incelemeye koyuldum.

Burası gelmiş olduğumuz yerden oldukça farklıydı. Etrafım el ele tutuşan iki insan heykelinin beni çevrelemesinden oluşuyordu.

Bu iki heykel o kadar büyüktüler ki hem sonunu göremediğim tavana uzanıyorlar hemde bir havaya kaldırdıkları ayaklarıyla karşılıklı iki duvara kolon görevi görüyorlardı.

Odanın tek marifetine bu değildi. Sonunu göremediğim tavan mükemmel bir ışık cümbüşüne ev sahipliği yapmaktaydı. Çoğunlukla kırmızı ve mavinin ev sahipliği yaptığı bu eşsiz tavan aşağıya doğru buza benzeyen siyah renkte ki sarkıtlarıyla hem ürkütücü hem de büyüleyiciydi.

Duvarlarda ise bir çok motif ve semboller bulunmaktaydı. Sanki burası tarih öncesinden kalma çağlara dayanıyor gibiydi. Anlam veremediğim bu şekillerin ne olduğuna dair ise en ufak bir bilgim yoktu.

Gözlerim zemine gittiğindeyse sanki canlı bir şeyin üzerinde olduğumu fark etmiştim. Duvarların kenarlarında yerlerden çıkan garip dalga şeklinde heykeller vardı.

Bu heykeller mavi ve beyaz tonunda sırayla uçtan yayılarak zemine doğru renk katmanları gönderiyor, bu katmanlar ise zeminde yayılarak etrafta dağılıyordu.

Zeminin ara ara nefes alan birinin göğüs kafesi gibi aşağı ve yukarı iniş çıkışları olmasıysa buranın canlı bir yer olduğu düşüncesini istemsiz kafama getirmişti.

Ben hem hayret hemde dehşet verici gözlerle etrafa bakınırken bir duvarın titreşimiyle birlikte irkildim.

Hemen sağ tarafımda ki duvar titreyerek açılmaya başladı. Bu işlem olurken sanki bir et parçası yırtılıyormuş gibi bir görüntü oluşmuştu.

Asıl ilginç olanı ise duvarın açılışı sırasında çıkan sesti. Bu sesi daha öncede duymuştum. Yu Jin ve Zack robottan korkuluğun birinin bileğine parmağımı soktuğunda bu tınının aynısını duymuştum.

Ben olanlara anlam vermeye çalışırken duvarın ardından Albandos, sanki bir yumak gibi yuvarlanarak yanıma geliverdi.

Onun yanıma gelmesiyle birlikteyse duvar yeniden kapanmıştı.

Uyandığımı gören Albandos ise,

"Abreo..Abreo..bakın kimler uyanmış."

diyivermişti.

Bense gözlerime sert bir ifade yerleştirerek,

"Bana ne yaptınız ?! Burası da neredesi derhal çıkartın beni buradan !"

diyerek bağırmaya başlamıştım.

Albandos ise umarsız bir bakış atarak,

"Boşa bağırmayı bırak Mahfi, senin sesini kimse burada duyamaz ve yardım edemez."

demiş ve büyük bir kahkaha atmıştı.

Bense onun bu tavrından sonra iyice sinirlenip,

"Benden ne istiyorsunuz ? Amacınız o kitabın yeriyse asla söylemeyeceğim bunu unutun !"

diyerek sert bir çıkışta bulunmuştum.

Büyük bir nefes veren Albandos ise,

"Ele geçirmiş olduğun iki ipcunu senden aldık bile, o taşların yerini asla bulamayacak ve kitabı açamayacaksın. Bu kasaba hepinizin sonu olacak."

MAHFİ BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now