Bölüm 29/2: İzin vermem,

Start from the beginning
                                    

"Sen anlamamışsın. "Bana yaptığı davranıştan pişman olmuş görünüyordu ama bundan tam olarak emin olamadım çünkü aynı zamanda dudaklarının kenarında gülümseme kırıntısı vardı. Bu beni daha da çok sinirlendirdi.

"Sakın gülme. Beni bu hale getiren sensin. "Ellerimi tutan ellerinden kurtulmaya çalıştım ama bana izin vermedi.

"Hayır hayır, dinle." Ellerimi bırakıp kendi ellerini havaya kaldırdı. Bunu sakinleşmem için yapmıştı.

"Birazdan buradan çıkacağım ve seni bıraktığımı bildireceğim. Sahne kurulduğunda seni getirip kendi ellerimle satacağım. Biz iyi bir çifttik bunu unutma. Sahneye hiçbir şey olmamış gibi çıkamazsın, biraz kahrolmuş görünmende fayda var." Gerçekten mantıklıydı ama bunu kendi yapmak yerine bana söyleyebilirdi.

Erdal ifadesizliğime anlam veremeyerek bana baktığında kendimi konuşmam gerekiyormuş gibi hissettim.

"Sanırım artık anladım ." Gülümsemeye çalıştım ama ortaya koyduğum ifadenin sahte olduğunu anladığına adım kadar emindim. Aynaya dönüp yüzüme baktığımda bu sefer görüntüm beni rahatsız etmedi .

"Ben gelene kadar burada bekle olur mu ?" Kafamı aşağı yukarı salladım. Söylediklerini yapmaktan başka seçeneğim zaten yoktu.

"Peki ya birileri gelirse ?" Erdal tam hareket edeceği sırada konuşmuştum. Durup bana baktığında ellerini omzuma dayadı ve kafasını biraz bana doğru yaklaştırdı.

Korkmuyordum ama Erdal sorumu yanlış anladı ve güven vermek istercesine omzumu sıvazladı.

"Terk edilmiş rolü yap." Kıkırtımı bastıramadan kafamı yeniden aşağı yukarı salladım. Erdal gidip gitmemekte kararsız görünüyordu ama sonunda lavabodan çıktığında ne yapacağımı bilemez halde öylece kaldım.

Başımın gerisinde, tavanda asılı olan lambanın ışığı aynada gözüme çarptığında biraz geriledim. Kendimi aydınlık içinde görmek istemiyordum. Çünkü bu özgürlüğümü hatırlatıyordu. Diğer yandan kendimi siyahlar içinde de görmek istemiyordum çünkü siyah ruhumu güçsüz kılıyordu ve ben şu anda güçsüz olmak istemiyordum.

Dönüp boş olan duvara doğru ilerledim ve elbisenin açıkta bıraktığı sırtımı soğuk duvara dayadım. Bütün hücrelerim soğuğu hissetmeye başladığında beynim tanıdık olan bu histen yola çıkarak bana hiç beklemediğim o anıyı hatırlattı. Şimdi beynimden tüm vücuduma sıcaklık yüklü şimşekler iniyordu. Hissetmemek, hatırlamamak istiyordum ama orada öylece durmaktan kendimi alamadım. Gözlerim kendiliğinden kapandığında her şeyin bu denli canlı kalabildiğine şaşıyordum.

Uluç'un yarı çıplak hali ve göğsünden yayılan soğukluk zihnime yerini kazırken onu oradan silip atacak bir şeyler aradım . Etrafımı saran dalgaları bunun için kullanmak istiyordum ama dalgaları saran kara bulutlar buna izin vermiyordu. Göğsümün üzerinden geçen kolu ve boynuma vuran nefesini yeniden hissettiğimde gözlerimi sıkıca yumdum.

Zihnimde başlayan yangın kalbime, oradan da tüm vücuduma yayılmaya devam ediyordu . Sıkı sıkıya yumruk yaptığım elim ateş topuna dönmüştü. Ellerimde çıkan yangın beynim için yeni bir uyarıcı olurken başka bir anının cansız silüeti bir sis bulutu gibi etrafımı sarmaya başladı.

Şimdiki görüntü beni hem korkutuyor hemde tuhaf bir hisle sarmalanmamı sağlıyordu. Ellerim beynimde dönen görüntüleri anladığında doğrudan sol göğsümün üzerine konuşlandı ve orada kendi kalbimin atışını hissetmeyi bekledi. Heyecanlanan kalbimin atışı domino taşlarından birine çarparken belirli olan düzenin bozuluşundan çıkan ses kendi aralarında bir cümle oluşturdu ve boş lavaboda bu cümle yankılandı.

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now