5. Bölüm 'Ankara'nın Bağları!'

84.1K 3.6K 516
                                    

Arkadaşlar bu bölüm biraz kısa olduğu için özür dilerim ve bu bölümden sonra 2 hafta boyunca yazamayacağım. Yazım yanlışları için şimdiden özür dilerim. Vote'larınızı ve yorumlarınızı bekliyorum , İyi okumalaaar :D

Bölüm 5 'Ankara'nın Bağları'

 Anneme yalvar yakar zorla aldırdığım boyun kısmı taşlı diz üstü kırmızı elbiseyi giydim.Havuz suyundan dolayı saçlarım biraz sertleşmişti ama hiçte fena görünmüyordum.Kırmızı elbisemle uyumlu olsun diye çok sevdiğim beyaz Lacoste babetimi giydim. Demek Ege onlarla gezmemden rahatsız oluyor yarın akşam yapacakları eğlenceye gelmemi istemiyordu. Ay ben çok meraklıyım sanki onlara. Birbirilerinin ruh öküzü olmuşlar. Akşam yemeğinden sonra annemler Ercüment amcalarla kahve içmeye, Deniz ise Egeyle buluşmaya gitti. Bütün bir akşam yemeği boyunca Denize trip atıp durdum. Dün ki çocuk için kardeşini satıyordu. Neyse sakinim. Bende lobide yürürken otelin duyuru panosu dikkatimi çekti. Bu akşam otelin amfi tiyatrosunda sihirbazlık gösteresinin olduğunu öğrendim. Yapıcak daha iyi bir şeyim olmadığı için amfiye doğru yürümeye başladım. Geldiğimde gözlerime inanamadım. Nerdeyse bütün Hollanda burada toplanmış gibiydi. Her yer tıklım tıklımdı, bırak oturcak yeri adım atıcak yer bile yoktu. Ama gösteriyi ayakta izlemekte istemiyordum. Ben çaresizce boş yer ararken birden bir el bileğimi tuttu ve sertçe çekti, boş bir minderin üstünde oturur halde buldum kendimi. Popom çok fena acıdı. Kim bu ayı diye yüzümü buruşturarak kafamı sola doğru çevirdim veee.... AYYY İNANMIYORUM?!! GERÇEK Mİ BU?! Muhteşem bir şekilde gülümsedi.

" Hi I'm Christiaan, nice too meet you" 

Nice too meet you diyen ağzını yüzünü yerim senin. Tokalaşmak için elimi uzattım. Ve tekrar o muhteşem gülümsemesi... 1 saat sonra yani gösteri bittikten sonra Christiaan la fark ettik ki konuşmaktan gösteriyi izleyemedik. Ha bu arada Christiaan da Hollandalıymış. ilk başta bende korktum bu da bizim Ricky gibi çıkmasın diye ama, yok anacım yooook. Eski kız arkadaşından bahsedince çaktım köfteyi ve bir oh çektim. Gösteri bitince sahil bara gidip bir şeyler içmeye karar verdik. Her yaz yurt dışında dil okuluna gidince ister istemez İngilizceniz harika oluyor İngiliz aksanımı da unutmayalım tabii, ama sanırım Deniz bu konuda istisna. Ben ingiltereye gitiğimizde okulu asmayıp derslere katılmıştım ama Deniz... Kaldığımız aileyi bile kendinden bezdirmişti o derece. İngilterede kaldığımız 4 haftakaldık ama aile daha 5. günden yatmadan önce buzdolabını zincirliyordu. Denizin durmak bilmeyen açlık hissi yüzünden zavallı insanlar sabah kalktığında yiyecek bir şey bulamıyordu . Geldiğimiz günün sabahında olay çıkarmıştı kendisi Neymiş efendim evde nasıl sucuk olmazmış? Tost istiyorum diyince kızarmış ekmek mi verilirmiş? Kahvaltıda hep konfleks mi yenirmiş? Yalvar yakar konfleks yemesini başardım ama sonra başladı çikolatalısı yok muymuş? Saman gibiymiş bunlar. AHH AHHH... Tek sorunumuz yemekler olsaydı keşke. Şimdi İngilteredeki tuvaletlerde Denizin deyişiyle 'Fışfış' yok. Uçakta inip eve gelir gelmez Kate ve Bob'a tuvaletin yerini sorup apar topar yukarıya çıkmıştı. 10-15 dakika sonrasında bana seslenmişti tabii seslenmek değil çığlıkla karışık bağırma diyelim. Bende önemli bir şey sanıp koşa koşa yukarı çıkmıştım.

"Noldu Deniz noldu örümcek mi var?!"

"HAYIIIIR daha kötü FIŞFIŞ YOOOOOOOOĞĞĞK"

İçimden fışfış ne acaba diye düşünürken anlamamış olduğumu fark etmiş olacak ki açıkladı hemen.

"Hani var ya tuvalette popo yıkayan şelale  "

Bu çocuk cidden salaktı. süper salaktı. gerizekalıların başkanı. Neyse biz Christiaan'cığıma dönelim.Kafamı bir çevirdim ki Ege karşı masadan bize kötü kötü bakıyor. Şimdi de umrunda oldum birden. AAA deliye bak. Dengesiz. Christiaanda farketmiş olacak ki tanışıp tanışmadığımızı sordu. Anlatsam mı anlatmasam mı diye çok düşündüm ama sonra vazgeçtim ve Christiaan'nın koluna girdim. Ege daha da sinir oldu. Ohhh canıma değsin. Biraz sonra müzik çalmaya başladı. Hatta bazı turistler sahneye çıkıp şarkı söylemeye bile başladı. Bütün animatörler gelmiş . Herkesle birlikte dans edip sahnedekine eşlik ediyorlardı. Ve birden sahnede o tanıdık sesi duydum.

"Ihııım ıhıııım öncelikle Türkiyeye gelip öyle ver hev yu bin miş, rolink in dı dipmiş dinlemek yoooooh, madem geldiniz az bizim havalardan oynayacağnııız, hadi bağalım diceeeeey çalda  az oynayak"

hayıııır, hayıııır sahnedeki Denizdi. Yine o anlam veremediğim kıro şivesiyle sahnedeki benim abimdi.Beni görmesin diye elimle yüzümü kapattım.

"Veeee bu çok sevdiğiim şarkıyııı biriciiik datlu kız kardeşiiiim Irmağaaaaaa ithaf ediyorum!"

Eliyle beni işaret etmesiyle herkes bana bakmaya başlamıştı.Utançtan kıpkırmızı olmştum. Christiaan ise anlamamış bir şekilde yüzüme bakıyordu. Şarkı çalmaya Denizde söylemeye başladı. İşin dahada kötü yanı "Ankara'nın Bağları" ÇALIYORDU. Deniz ise çifte telli oynamaya başlamıştı.

"Hadii hadiii herkes herkess, bu gece herkes kalkacak görecem!!COME ON!! COME ON!! Hadi lan hadii!!"

Masa masa gezip turislertle dans etmeye başladı.

"Aferin işte böyleee, tuttum seni, hadi eller havaya, HOBAAAAA!"

B.A.LHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin