Bölüm 27: Cidden Aptalsın,

En başından başla
                                    

Ayaklarımın üzerine basarak geriye döndüğümde bu karanlığı yok etmenin yolunu aramaya başladım. Başından beri yapmak istediklerimden biride buydu.

Dışa açılan kapının önüne geldiğimde durup yeniden baktım. Ahmet'i görememiştim. Fırsat bulabilseydim bugün Uluç'a onun garip hareketler ve bir şeyler sakladığını söyleyecektim. Ama Uluç her zaman olduğu gibi yalnızca kendini ilgilendiren kısımlarda konuşmuş, gerisi için bana söz hakkı tanımamıştı. Ona Haldun planını kabul ettirmiştim ama bu bile temelinde onun istediğine dayanıyordu. Sonrasında benimle ilgili olan yer ise Uluç'un vicdanına bakıyordu.

Kapının kulpunu yavaşça indirirken düşündüğüm şey acaba buradan, bu kapıdan ne zaman özgür olarak çıkacağımdı. Soğumaya yüz tutmuş hava yüzümü yalıyordu.

Adımım soğuğa meydan okuyarak ileri doğru atıldığında kafamı sağa sola çevirdim. Ahmet yine ortalarda yoktu. Arka bahçeye uzanan patika yola baktım. Oraya gidip ne yaptığına bakabilirdim. Bir şey saklıyor mu emin değildim elbette ama tedirgin tavırları insanı kuşkuya düşürüyordu.

Emin adımlarla attığım bir kaç adımın devamı gelmedi. Olduğum yerde durup düşündüm. Bir işler çeviriyorsa bile bunu görmem ne kadar doğru olurdu. Saatler öncesinde özgürlüğüm üzerine bir anlaşma yapmıştım. Ölmek için bugün güzel bir gün değildi.

Geriye dönüp içeriye yöneleceğim sırada onu köşeye dikilmiş beni izlerken buldum. Karanlık yüzünden yüzü gölgelenmişti ve mimiksiz yüzü el değilmeyecek kadar korkutucu görünüyordu. İleriye doğru bir adım atıp konuştum.

"Merhaba. "Ahmet bana bakmaya devam ediyordu. Ondan korkuyormuş gibi bir görüntü sergilemek istemiyordum. Bu yüzden bir adım daha atıp yüzünü net bir şekilde görmeye çalıştım.

"Bir ihtiyacın var mı diye soracaktım. "Ahmet yine tepki vermedi ama karanlıkta emin olamasamda gözlerini kırpmış gibi gördüm. Bu bile bana destek verdi. Bir adım daha attığımda artık aramızda çok fazla bir mesafe kalmamıştı. Artık yüzünü net bir şekilde görebiliyordum.

"Sen iyi misin ? Bir bardak çay ister misin ?" Ahmet tepkisiz kalmaya ant içmiş gibi olduğu yerde kımıldamadan duruyordu. Tam o sırada bir araba evin önüne durdu. Saniyeler sonra kapılarının açılma sesi duyuldu. Kim olduğuna bakmak için başımı çevirdiğimde Uluç metal bahçe kapısını itiyordu. Gözleri beni bulmadan önce adımları telaşsızdı ama beni dışarda görünce adımlarını hızlandırıp yanıma kısa bir sürede ulaştı.

"Ne işin var dışarda ?" Her zaman olduğu gibi kaşları yine çatılmıştı. Zaten onu gülerken hiç görmemiştim. Adice sırıtışlarını biliyordum ama gerçek anlamda bir gülümseme henüz olmamıştı.

"Ben Ahmet'i." Ahmet'e döndüğümde onun az önce durduğu yerde olmadığını gördüm. Tekrar Uluç'a döndüğümde cümleyi nasıl devam ettireceğimi bilemedim. Az önce burada olduğuna yemin edebilirdim.

"Ahmet'i ne ? Korumalarla konuşmanı istemiyorum. İçeriye gir." Elimi itiraz edercesine sallamaya başladım.

"Hayır, az önce buradaydı. Gelirken görmedin mi ?" Uluç bana şizofreni hastasıymışım gibi baktı ve elini omzuma getirerek yönümü eve çevirdi.

"İçeriye gir Anka." Yeniden itiraz edecek oldum.

"İçeriye girde ne işler döndüğüne bakayım." Bana inanmış olmasına sevinerek içeriye girdim. Kapıyı kapatmayıp ona döndüğümde kıstığı gözleri ile etrafı izlediğini gördüm. Sanki orada olduğumu görmüş gibi bana döndüğünde o dişlerini yeniden göstermeden önce ben kapıyı yüzüne kapattım.

Sırtımı kapının iç yüzüne dayayıp salonda büyük bir keyifle uyumaya devam eden Nejla'ya baktım. Bende o kadar huzurlu uyumayı isterdim. Yasladığım sırtımda hareketlilik hissettiğimde kapının açılmaya çalışıldığını anladım. Kenara çekilip kapının açılmasına yardımcı olurken görmeyi beklediğim kişi Savaş değildi. Bir anda benimle burun buruna gelmeyi beklemediğinden önce şaşırsada sonra hiçbir şey söylemeden içeriye girdi. Bu herif Uluç'a özeniyordu. Başından itibaren Savaş'ı sevmiyordum ama şimdi onu Uluç'la kıyaslamaya başladığımda daha bir çekilmez olmuştu. Mutfağa gidişini seyrederken içimden mırıldandım. Kapıyı kapatmak için yöneldiğimde önce elimi kapının soğuk metal kenarına koydum. O sırada kapının soğuğundan ayrı başka bir soğuk elime temas etti. Öylece kalırken Uluç'un büyük ve yaralı eli elimin üzerinde durmaya devam etti. Orada öylece kaldım. Uluç'un sert gözleri bende olduğu gibi önce birbiri üzerine konulmuş ellerimize kaydı. Gözleri koluma oradan da yüzüme kaydığında beklediğim hiçbir tepki yoktu. Uluç bir süre beklentimi bozacak hiçbir şey yapmadı.

SAHİPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin