Bölüm 24: Yakınlaşma,

Bắt đầu từ đầu
                                    

Doğrudan koltuklara doğru ilerledi. Elindeki tişörtü giymesini bekliyordum ama o, tişörtü koltuğun kenarına bırakıp elindeki poşeti açmaya başladı. Yemek sipariş etmişti. Ortada bulunan sehpanın üzerine poşeti açtığında bir an gözleri beni buldu.

"Ne bekliyorsun ?" Uluç önüne koyduğu dürümü kenara itip poşetin içinden ayran şişesi çıkardı. Ne yapacağıma karar veremeden öyle kalakalsamda midem acıktığını belli etmek için içten içe beni tırmalıyordu. Gidip onun dürümünü alıp yemeye başlasam hiçbir tepki vermezdi ama o böyle üstsüz bir şekilde oturmaya devam ederse benim o dürümü yemem imkansızlaşırdı.

Odaya geri dönmemin en iyi fikir olduğuna karar verip yürümeye başladım. Nasıl olsa Uluç uyuyunca mutfakta bir şeyler atıştırırdım.

"Buraya gel. "Adım atmayı kesip yeniden ona döndüm.

"Sabrımı mı sanıyorsun ?" Elindeki diğer dürümü görünce gülümsemeden edemedim. Ona doğru ilerlemeye başladım. Koltuğun kenarında bıraktığı tişörtü elime alıp ona uzattım. Madem bir şeyler yiyecektim öyleyse rahat etmeliydim. Uluç bana tuhaf tuhaf bakınca elimde tuttuğum tişörtü yüzüne doğru kaldırıp havada salladım.

"Görüyorum. "Dedi ters ters. Beni uğraştıracağını zaten biliyordum. Bu yüzden tişörtü giymesi için beni ele vermeden bir bahane üretmeye başladım.

"Günah. "Tek kelime. Ağzımdan çıkan yalnızca bu olmuştu. Ve...Allah aşkına! Adam öldüren birine günah dedim. Kendime vurmak istiyordum.

"Bunu umursadığımı düşündüren ne ?" Daha fazla aptal konumuna düşmek istemiyordum. Bu yüzden Uluç'un kenara koyduğu dürümü elime alıp ona bakmadan açıp yemeye başladım. Uluç bana bakıyordu. Bir cevap beklediği belliydi ama ona cevap vermeyecektim.

Sanki Uluç gözleriyle beni etkisiz bırakmaya çalışır gibi bakmaya devam ettiği sırada, acı tüm dilimi kabarttı. Küfür etmek istiyordum ama ağzımda nimet olunca bunu yapamadım. Lokmayı Uluç'un karşısında çıkaramayacağım için zorla yuttum. İşler şimdi karışmıştı. Mideme inen acıyla öksürmeye başladığımda Uluç ayran şişesini bana uzattı. Acıdan dolayı yaşarmış gözlerimi onun eline dikip şişeyi beklemeden aldım ve kafama diktim. Soluk almadan içiyordum. Uluç'un neden bana baktığını da böylelikle anlamıştım. Acıya karşı ne tepki vereceğimi merak etmişti.

Şişeyi acıdan dolayı titreyen dudaklarımdan uzaklaştırdığım sırada Uluç'ta elimdeki dürümü alıp, sanki ben orada yokmuşum ve hiçbir şey olmamış gibi yemeye başladı.

Ona beni uyarmadığı için kızmak istesemde sonrasında bana ayran uzattığı için sesimi çıkarmadım.

Sessizce diğer dürüme uzandım. Uluç hiçbir tepki vermediği için bende öncesinde olduğu gibi sessiz kalıp yemeye başladım.

Uluç'un yanımda üstsüz bir şekilde durması fikrine alışmaya başladığımda biraz olsun gevşemiştim, lokmalarımı artık daha rahat çiğneyerek yutuyordum. Uluç son lokmasını ağzına attığında bende bitirmek üzereydim.

"Bir şey sormak istiyorum." Kendime düşünme fırsatı vermeden konuşmuştum. Uluç bana bakıp omuz silktiğinde gözlerini üzerimden çekmediği için bundan cesaret alarak konuştum.

"Seninle bir ay dolduktan sonra ne olacak ?" Bunu gerçekten merak ediyordum. Uluç'la birlikte tam bir haftayı bugün dolduruyordum. Geriye kalan iki hafta içinde ne yaşardım bilmiyordum ama bittiğinde olacakları az çok tahmin edebiliyordum. Eğer yeniden satılmamanın bir yolunu bulamazsam başa dönecektim. En başa.

"Seni geri götürüp yerine başka birini alacağım. "Eğer şansım varsa satılmamanın tek yolunu kendim bulabilirdim çünkü Uluç yardım edeceğe benzemiyordu. Kötü fikirlere kapılmamak ve bu işle ilgili daha çok şey öğrenmek adına konuşmaya devam ettim.

SAHİPSİZNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ