"Sana dürüst davranacağım Arya, aşağıda göreceklerimiz pek hoşuna gitmeyecek. Gideceğimiz yerde ki yaratık bu dünyaya ait değil sanırım ve tek başına seni öldürmesi de hiç zor değil. Ne olursa olsun dedikleri mi yapmalısın."

diyerek sessizleşti.

Ben ise hafif gülümseyerek,

"Bütün tedirginliğim gitti, başlayalım hadi."

diyerek konuya espirili bir yaklaşım sergilemiştim.

Silüetim ise onayımdan sonra hiç bir şey demeyerek vücudumda bir hareketlilik başlattı.

Önce sanki bir boşluktan aşağı atılıyormuş gibi hissettim. Sonrasındaysa sanki bir koltuğa oturtulmuşta dışarıdan olanları izleyen bir şeymiş gibi silüetimin içerisinde küçülmüştüm.

Bunlar hissel olarak gerçekleşirken dışarda ki bedenim ateş ile kaplanıp alev alev yanıyordu.

İşlem tamamlandığındaysa tüm bedenim ateş içerisinde savaşa hazırdı.

Bedenimi hareket ettirebiliyormuyum diye kontrol ederek fenere uzanıp elime almaya çalıştım. İstediğim zaman yine bedenime hükmedebiliyordum fener ellerimdeydi.

Feneri aldıktan sonra, silüetime seslendim ve,

"Artık tüm kontrol sende gidelim."

diyerek sessizleştim ve kendimi geri planda bırakarak olacakları izlemeye koyuldum.

Silüetim önce bulunduğumuz yerde ki zemine baktı. Sonrasındaysa toprakta uygun bir yer seçip geri geri yürü.

Yumruğunu havaya kaldırdı elim ateş topundan farksızdı fakat tüm gücümüzün orada yoğunlaştığını hissetmiştim.

Sonra ileriye doğru atılarak sert bir şekilde toprakta ki zemine büyük bir yumruk indirdi.

Başta yumruğun toprağı deleceğini falan sanmıştım. Ama bu daha çok boyutsal bir kapının açılması gibi bir şeyi meydana getirmişti.

Toprak zeminde ateş çemberinden bir şey oluşmuş sonrasındaysa içeriye alev alev yanan bir şeylerin çekildiği bir kapı açılmıştı.

Aniden şimdi neler olacak ki derken silüetim kendini bir kerede bu boyutsal kapıdan içeriye atıvermişti.

Düşmek veya sürüklenmek gibi bir şey beklerken tam tersi bir durum yaşıyorduk.

Gözümü açmam ile kapamam arasında ki saniyelik fark ne ise gideceğimiz yere varmamızda o kadar sürmüştü.

Kayaların ve suların olduğu karanlık ama az da olsa aydınlık bir yere inmiştik.

Yerde irili ufaklı kayalar bulunuyor aralarından ise sular akıyordu.

Burası kesinlikle normal bir yer değildi Brunch Mix'te böyle bir yer görmediğime yemin edebilirdim.

Silüetim sessizce yürümeye devam ederek bu kayalık arazide ilerledi. Kasvetli bir havanın içerisindeydik sanki nerede olduğumuz belli değildi.

Dayanamayarak söze girdim ve,

"Burası tam olarak neresi ?"

diye silüetime sordum.

O ise etrafa dikkatlice bakınıp kontrol ederken sessiz bir ifadeyle,

"Agnoromeria diğer adıyla ruhsal dünya."

dedi.

Söyledikleri tüğleri mi diken diken etmişti. Merak ile,

"Ruhsal dünya mı ? Brunch Mix'te ruhsal dünyada mı var ? Hep böyle kasvetli olduğundan kimse gelmiyor olmalı."

MAHFİ BAŞLANGIÇOnde histórias criam vida. Descubra agora