Bölüm 1: Başlıyoruz,

Start from the beginning
                                    

"Dayanamadım baba, üzgünüm."

"Tamam kızım. Geldim zaten eve. Hadi şimdi kapatalımda annenle ilgileneyim.

"Haber ver baba, telaşlanırım."

"Tamam evlat merak etme sen. Dikkat et kendine."

"Ona iyi bak baba."

Telefonu kapatıp tekli koltuğun birine attım kendimi. Ne kadar aptaldım. Nasıl böyle bir düşüncesizlik edebilmiştim. Ama yemin ederim bir daha aramayacaktım. Özlemimden ölsem bile aramayacaktım. Böylesi herkes için daha iyiydi.

Gözyaşlarımla ıslanan yüzümü temizlemek adına tuvalete doğru ilerledim. Musluğu açıp soğuk sudan birkaç defa yüzüme serptim. Aynada bir süre yüzümde kalan su damlacıklarını seyrettim. Havluyu alıp yüzümü kurularken kapının sesini duymuştum. Birde bu vardı. Sonunda Melisa hanım teşrif edebilmişlerdi evimize. Tuvaletten çıkıp dış kapıya doğru ilerledim. Yanılmamıştım. Kirli postallarını çıkarmaya çalışan bir Melisa.

"Kızım nerdesin sen dün geceden beri ? " Sesimi duyunca irkildi. Sanırım beni tamamen unutmuştu.

"Yavaş ol. Başım ağrıyor zaten." Sonunda bir postalını çıkarmış diğerine geçmişti.

"Neredeydin ? " Sesimi bu sefer daha baskın çıkarmıştım. Halbuki nerde olduğunu biliyordum.

" Nerde olduğumu biliyorsun Anka " Tabii ki biliyorum. İnsan malının huyunu bilir değil mi ?

"Evet, biliyorum. Ama seninle anlaşmıştık Melisa. Bana söz vermiştin. " Diğer postalınıda zar zor çıkarıp doğruldu. Gelişi güzel üzerinden çıkardığı ceketi portmantoya astı.

"Evet söz verdim. Haklısın. Ama ben buyum anladın mı ? Bu ! İğrenç, sarhoş ve hatta fahişe. Ben kabullendim. Peki sen ne zaman kabulleneceksin ?"

Neye sinirlenmişti böyle ? Oysa ben onu kırmak istememiştim. Onu sadece doğru yola çıkarmaya çalışıyordum.

"Ben onu kastetmedim. Biliyorsun."

"Evet biliyorum tabii. Yeter Anka. Sen benim annem değilsin. Aklını kendine sakla " Sesi daha da yükselmişti. Eminim karşı apartmana iyi vokal veriyorduk.

"Bağırma." Uyarır tonda söylemiştim.

"Ne bağırma ! Burası benim evim ve istediğim gibi davranırım anladın mı ? İstersem eve hiç gelmem. Hatta istersem seni bu evden bile kovabilirim."

Bardağı taşıran son cümlesiydi bu. O da farkındaydı. Eğer amacı beni aşşağılayarak susturmaktıysa pekala başarmıştı. Yüzüne baktığımda en az benim kadar şaşkındı o da. Bana doğru bir iki adım attığında elimle dur işareti yaptım.

"Anladım. Sabaha evden çıkmış olurum." Arkamı dönüp odama doğru ilerledim. İlerlemek yalan olur aslında. Bildiğin koştum. Çünkü kuruyan gözyaşlarım tekrar yeşermişti ve benim onları durduracak gücüm yoktu. En azından bugünlük. Odama girip kapıyı kapattım.

"Anka, özür dilerim." Yaklaşmakta olan sesi es geçip kapımı kilitledim. Kapının kulpu aşağı yukarı hareket ettiğinde hala kendimi tutuyordum.

"Anka lütfen gerçekten sinirden dolayı oldu. Aç kapıyı kanuşalım." Birkaç kere kapıyı yumruklamış ama sonra sanırım vazgeçmişti.

Yatağımın üzerine oturup bugün ikinci defa gözyaşlarımı serbest bıraktım. Melisa beni gerçekten kırmıştı. İstanbul' a okumak için geldiğimde aynı yurtta tanışmıştık onunla. Yaklaşık bir yıl boyunca aynı odada kalmıştık. Ama yurt parası oldukça pahalıydı. Ne onun ne de benim ailem geniş gelirli insanlar değildi. O yüzden bizde yurttan çıkıp gecekondudan farksız bir eve taşındık. En azından yurttan karlıydı ve bütçemizle örtüşüyordu. Bu evde birbirimizi daha iyi tanımış ve yakınlaşmıştık. O yıl içerisinde de o evden taşınıp şimdiki evimize taşınmıştık. Bu evde benim hiçbir yardımım yoktu. Melisa'nında nasıl birdenbire böyle bir imkana sahip olduğunu anlamlandıramamıştım ama üstelemek içinde bir fırsatım olmamıştı.

SAHİPSİZWhere stories live. Discover now