8.Huzur

42 4 2
                                    

“Enişte mi demeliyim bundan sonra sana?”

Biliyorsunuz ki, hemen hemen her şeyi ve herhangi bir şeyi dalgaya almak en belirgin özelliklerimdendir ve tabii ki o an, “Ben şok, ben iptal” sözlerinin ruh ve beden bulmuş hali olduğumu ona gösterecek değildim.

Yüzünü, sanki biri lolipop diye kandırıp ağzına bir parça limon atmış gibi ekşitti ve bileğimi bırakıp, koltuğa yaslandı.

“Saçmalama.” Gözlerini kapatıp, sıktı.

Yaklaşık üç saniye boyunca yüzünü inceleme imkanım oldu. Üç saniyelik incelemeyle vardığım sonuç şu idi ki, gideri vardı. Ölmüş ablamın eski sevgilinin gideri olduğunu düşünmek bana kendimi kötü hissettirmedi.

O durumda “eski” sıfatını kullanmak ne kadar doğru olurdu bilmiyordum. Adam “sevgilisiyim” diyordu hala. Hayal dünyasında hala çıkıyorlardı demek ki.

Herneyse, konumuz kardeşinin, (eski) sevgilisine yazmanın racona aykırı oluşu. Genelde. Fakat ben o kadar uzak hissediyordum ki kendimi Aslı’ya, “gideri var” demek, raconun r’sini bile rahatsız etmiyordu bence. 

Telefonumun çalmaya başlaması üç saniyelik sürenin sonunda gerçekleşti.

Evet, evet, ben de seni ellerime almak istiyordum, benim güzel NOTE5’im. Bir dipnot olarak eklemek istediğim ufa ufacık bir şey var ki; IPHONE’DAN NEFRET EDERİM. Afyon'u severim.

“Bak bu çalan şeye telefon deniyor. Eğer açmazsan bir süre sonra susuyor ama hemen susmasını istersek açmamız lazım. Sen şu an uyumak istiyorsun heralde, anladığım kadarıyla. O yüzden ben derim ki açalım gitsin.” El hareketimle “açalım gitsin”i gözle görülür hale getirdim ki daha etkili olsun.

Gözlerini açıp ön camdan dışarıya bakmaya başladı.

Etki = No etki. Gözleri kapalı olduğundan el hareketlerimi görememişti. Ondan no etki bence.

“Sevda 'anne' arıyor olabilir. Onu 'huzur'suz etmek istemeyiz değil mi?”

Tabii farklı noktalardan vurmak gerekir bu erkekleri. Özellikle, sevgilisi yeni ölmüş erkekleri ama hepimiz biliyoruz ki “annem”in numarası bende yoktu. Olmayacaktı da. Benimki de onda yoktu ki, on yedi yıldır aramıyordu. Numaram yanlışlıkla silinmiş olacak heralde!

Ben zaten kendisiyle olduğundan daha fazla iletişime geçmek istemiyordum. Tek iletişimimizin yüzünü görünce gulyabani görmüş gibi irkilmem olduğunu biliyorum. Yine de bu durumu, Bulut’u yola getirmek için kullanma fırsatını tepe tepe kullanacaktım tabii ki.

Gözlerini devirip, önce koltukta doğruldu, sonra eğildi, çantama uzanmak için. Alkış tutmamak için kendimi zor tuttum o an. Telefonumu elime alacağıma daha önce hiç bu kadar sevinmemiştim. Arızalandığı için servise verdiğim, aslında yedi gün sonra aldığım ama bana yedi bin gün sürmüş gibi gelen servis süresinin sonunda, elime ilk aldığım zaman hariç.

Parçalı Bulutlu, çantamı kucağıma sallamak- koymak arası ortaya karışık bir şeyler yaptıktan sonra, hala ısrarla çalan telefonumu bulmak için elimi çantaya daldırdım.

Şu hayatta, ilk ve son kez olabilecek bir şey oldu. Elimi attığım gibi telefonumu buldum.

Şok şok şok.

Ekrana baktığımda, “Dada”nın aradığını gördüm. Hayır, Dada bir insan evladının adı değil. Teknik olarak. “Daddy”nin -İngilizceden çevirirsek “babişko”- mutasyona uğramış hali.

“Father”in baba demek olduğunu, “dad”ın da, “father”in kısaltılmış hali olduğunu düşünürsek, “dad”ı “babiş” olarak çevirebiliriz. Bu durumda “daddy” de "babişko" olur. “Dada” da “babişk” falan olur.

HUZURWhere stories live. Discover now