Final

8.1K 581 46
                                    

Finali yazmak benim için biraz zordu. Vedalar hiçbir zaman kolay olmamıştır gerçi. Bir şeyi, sakız gibi uzatmayı sevmeyenlerdenim. Bu kurgu da benim için bitmişti artık yazacak bir şey bulamıyordum. Türk dizileri gibi dram yaratmak istemedim. Umarım, beğenirsiniz.


---

Ruhum, en dip kısmına kadar buz tutmuştu. Vücudumun yangını bile ruhumu ısıtamıyordu. Beni, kendime getirebilecek tek şey Hades'in sıcaklığıydı. Onu görmem, ona dokunmam lazımdı. Ruhumun, sahibine ihtiyacı vardı. Kaybolduğumu hissediyordum. Kendi içimde kaybolmuştum. Burası çok karanlıktı ve ben üşüyordum. Kulaklarım, tüm cümlelere sağır olmuştular. Hiçbir şey duyamıyordum. Kendimle kalmıştım. Bu, beni korkutuyordu.  

Saatleri sayamıyordum, zaman kavramı benim için yok gibiydi. Hâlbuki Hades yanımda olmadığında geçmek bilmeyen saniyeleri bile hissedebiliyordum. Şimdi, bambaşka bir boyuttaydım sanki. Başka kimsenin olmadığı. 

Zaman, benim dışımda herkes için ilerlemeye devam ediyordu. Ben ise, zamanın sonunda kalmıştım.

-

Bir koku,

İçimde ölmeye yüz tutmuş milyonlarca hücreyi canlandırdı. Ruhumdaki çiçeklerin yeniden filizlendiğini hissettim. Kıvrımlarını ezberlediğim eller, tenimin üzerinde dolaşmaya başladığında gözlerim hızla açıldı. O, gerçek olamayacak kadar güzel bir şekilde karşımdaydı. Buzdan gözlerine, özlemin gölgesi serpilmişti. Şu an, kendi cennetimdeydim. Ruhumun sahibi, ruhumu almak için geri gelmişti. Ondan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Ne olduğunu ve ne olacağını bile umursayamıyordum. 

''Seni çok özledim,''dedim sesim kırıktı. Fakat o kırık parçaları, birlikte bir bütün hâline getireceğimizi biliyordum.

Hades'in kolları, bedenimi sıkıca sardı ve burnunu, boynumun kavisine gömerek bir süre orada kaldı. Âşık olduğum adam, tenimdeki yerini bulmuş ve kalbimin üzerine yeniden konmuştu. Adına aşk dedikleri bu duygu, hastalıklıydı, ölümcüldü. ''Sen gittiğinden beri ne kalbimi ne de ruhumu hissedemiyorum, Persephone. Bir krallığım ve emrimde olan binlerce ruh var. Fakat kraliçe olmadığı zaman bunların hiçbir anlamı yok.''dedi, sesi binlerce yerinden bıçaklanmış gibiydi.

Gözlerimden aşağıya birkaç damla yaş süzüldü, bunlar mutluluğa dair gözyaşlarımdı. Başından beri birbirine ait olan iki ruh, birbirini bulmuştu. Onunla, dünyanın sonuna gidebilirdim veya dünyanın sonunu getirebilirdim. Hades, elimden tutarak beni ayağa kaldırdı ve şöminenin önündeki yün halıya yatırdı. Ardından kendisi de tam yanıma yattı, kalbim uzun zamandır unutulmuş bir ritimde atmaya başladı. Parmaklarımız birbirini buldu, ruhlarımız gibi. Vücudumu ısıtan şey tam yanımdaki alevler değil, onun varlığıydı. 

''Ne oldu? Burada olduğumuza göre Ares savaşı kazandı. Fakat tam anlamıyla ne oldu?''diye sordum, Hades'in bakışları ciddileşti.

''Ares, Zeus ve diğerlerinin seni unutmasını sağladı. Seni ve sana dair her şeyi. Hiç doğmamışsın gibi. Antlaşmayı bozdurdum.''dedikten sonra diğer eliyle yüzümü okşadı, parmaklarının tenimde gezinmesine ihtiyacım vardı.

''Peki ya Ares?''diye sorduğumda parmakları öylece kaldı. 

''Ares, yeteneğini Zeus için kullanmaya başladı fakat şartı biraz ağırdı. Karşılığında kaybettiği sevgilisini diriltmelerini istedi. Zeus, Ares'in gücünden korktuğu için kabul etti.''dedi, kaşları çatık bir şekilde.

''Josephine, geri mi döndü?''diye sordum, şaşkınlıkla.

''Evet, seninle aynı görünüşe sahip olması her ne kadar beni sinirlendirse de onun, sen olmadığını biliyorum. Bunu hissedebiliyorum.''

''O, ben değilim. Ben, sana aidim.''

''Uyanmanı o kadar uzun zamandır bekliyordum ki.''dedi, dudaklarını dudaklarıma yaklaştırırken. 

''Anlamadım? Ne uyanmasından bahsediyorsun?''

''Persephone, transfer için ödediğin bedel çok ağırdı. Ares, seni tapınağa taşıdığında vücudun kendini tamamen devre dışı bırakmıştı. Zarar görmüştün, ruhunun ve bedeninin iyileşmesi için zamana ihtiyaç vardı ve bu kahrolası zamanın ne kadar süreceğini kimse bilmiyordu. Seni, krallığımıza geri getirdim. Yıllar boyunca uyanmanı bekledim. O gün, bir türlü gelmiyordu. Başka bir evrende gibiydin, sana ulaşamıyorduk. Ne zaman döneceğini bilmesem bile o gün geldiğinde, yalnız uyanmanı istemediğim için hep yanında durdum. Ölümsüzler için zamanın bir önemi yoktur fakat senin yanındayken, bir ölümlüden farksızım.''

''Hades,''diye başladım söze fakat dudakları, beni susturdu. O, ölümün arkasından alınan ilk nefesti.

''Sana âşığım, Persephone. Gözlerine baktığım ilk an, burayı gerçek bir krallık ve beni, gerçek bir kral yapabilecek tek kişinin sen olduğunu anladım. Neden ben, diye soracak olursan söyleyecek mantıklı bir sebebim yok hâlbuki. Belki gülüşünden, belki kurak bir mevsimde gördüğüm mavi gözlerinden dolayı. Tek bildiğim şey, yarım kalan ruhuma, evrenin verdiği en güzel hediye olduğun.''

''Sana âşığım, Hades. Bu cümleyi, sonsuzluğu mühürleyen bir yemin kabul et.''dedikten sonra dudaklarıyla, yeniden sözü ve dudaklarımı mühürledi.

Birbirimizden önce kaybolmuş iki ruhtuk. Şimdi, birbirimiz tarafından bulunmuştuk. O, bana cennetten daha güzel bir hediyeydi. O, buzdan bir cehennemdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 12, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Buzdan CehennemWhere stories live. Discover now