14.Bölüm-Parçalanış I

8.1K 519 16
                                    

15 dakikalık boş vaktim vardı. Sizi daha fazla bekletmek istemedim fakat sayfa sayısı az olduğu için partlara bölmem gerektiğine karar verdim. Bu, Parçalanış adlı bölümün birinci partı.


Cinsel içerikler var, rahatsız olacak geçsin lütfen.

Bana kızmayın. Günde 300 kadar soru çözüp, boş vakitlerimde ancak yazabiliyorum ki 5 hikayem daha var. Sizi, ilk defa bu kadar beklettim. İki tane hikayem final verecekti, onlar ile uğraşıyordum.

-

Hades, belki de asla çözemeyeceğim tek kişi. Bir anda yakınken, bir anda buzdan duvarlar ile kuşatıyordu kendini. O istemediği sürece onu aşamaz, kalbine ulaşamazdım. Hâlbuki ben, ona karşı tamamen savunmasızdım. İrademin her bir santimi, onun karanlık kalbi karşısında boyun eğiyordu.

Alevlerin ortasına atılmış bir buz parçası gibiydim. Eriyordum, onun yangınında hayat veriyordum.

"Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin. Anladığım kadarıyla kafanın içinde zaten bir kargaşa yaşanıyor. Sebebini bilsem de söylemeyeceğim."dedi ve alaycı bir gülümseme bahşetti. Sesinde ki imalı tını bile yanaklarımın kızarması için yeterliydi.

"Birazdan tanıdığım en ateşli kişi sen olacaksın. Hadi, suya gir."dediğinde düşüncelerimden sıyrıldım ve suya doğru ürkek adımlarla ilerlemeye başladım. Hades'te tam arkamdan geliyordu, onu göremesem bile varlığını her bir hücrem hissediyordu.

Suyun kenarına geldiğimde duraksadım. Üzerimi çıkartmam gerekiyordu fakat bunu yapmak ne kadar doğru olurdu, tartışılırdı. Eğer bu üstlüklerle girersem, daha kötü hasta olabilirdim. Fakat üstlüksüz girersem, kötü bir imaj yaratabilirdim. Hastalık, beynime sıçramış olmalıydı çünkü düşüncelerim yeteri kadar hızlı değildi.

"Üzerini çıkartman gerek, biliyorsun değil mi?"

"Hayır, gerekli değil."

Hades'in sıcak nefesini, ensemde hissettiğim an saç diplerime bir titreşim yollandı. Güçlü parmakları, kazağın eteklerini buldu ve geri çekilmeme fırsat vermeden kazağı çıkarttı. Onun karşısında savunmasız olmaktan daha kötüsü, çıplak olmaktı. Altımda ki iç çamaşırı bile bu durumu iyi yapmaya yetmiyordu.

Hades'in sıcak parmakları, leğen kemiğimle buluştuğunda nefesimi tutmakla yetindim. Parmakları, tenimin üzerinde hafif dokunuşlar ile kavis çiziyordu. Yaptığımız şey, saçmalıktı fakat içimde ki karıncalanmaya engel olamıyordum. Gözlerimi kapattım ve başımı geriye doğru yaslayarak, bana dokunmasına izin verdim. Başım, onun omzuyla buluştuğunda kapattığım gözlerimi yavaşça açıp, bir heykeli anımsatan simetrikliğe sahip yüzüne doğru baktım.

Dudakları, kanın kutsal rengine bürünmüştü. Dudaklarının arasından, dudaklarıma ulaşan nefesler aramızda ki görünmez bağ gibiydi. Gözleri, gecenin en koyu tonuna bürünmüştü ve kuzguni siyahlıkta ki kirpikleri de ona eşlik ediyordu. Onu dikkat çekici yapan, fiziksel özellikleri değildi aslında. Bakışlarıydı.

Gözlerinin içi bir çeşit labirent gibiydi ve ben, o labirentin içinde her geçen saniye kayboluyordum.

''Kendini kasma, izin ver bana. Seni iyi hissettirmek istiyorum.''dediğinde başımla onayladım. Bacaklarım titriyordu fakat ona yaslandığım için biraz daha rahattım. Bu titremenin sebebi, ateşten miydi yoksa zevkten mi bilemiyordum.

Hades beni, kendine doğru bastırdığı anda dudaklarımın arasından boğuk bir inleme yükseldi. Sert ve sıcak erkekliği, kalçalarıma baskı uyguluyordu. Bir an o sıcaklığı, en derinlerimde hissetmeyi diledim. Bir eli, göğsüme doğru daireler çizerken diğer eli, külodumu aralamıştı. Vücut ısım, her geçen saniye daha fazla artarken onunda en az benim kadar yanmasını istedim. Benim için ve benimle yanmasını.

Hades, sol göğsümü sert bir şekilde avuçladı. Sadece parmakları yardımıyla bile zevkin doruk noktasına ulaşabilirdim. Sert nefesleri, boynumun açıkta kalan kısmına çarpıyordu. Saçlarımı, sol omzuma doğru attığımda dudaklarını, boynuma yaklaştırdı. Dudakları, boynuma sulu öpücükler konduruyordu. Hades, sert bir şekilde boynumu ısırdığında dudaklarımın arasından acı dolu bir inleme sesi çıktı.

''Tapılası bir kokun var, çok güzelsin.''diye fısıldadı, kulağıma doğru. Ardından kulak mememi, dişlerinin arasına aldı ve sertçe kendine doğru çekti. Gülümsemekle yetindim çünkü fazlasıyla hoşlanmıştım.

''Nasıl kokuyorum?''diye sordum, arsızca.

''Yeni açan bir çiçek gibi. Ölüler Dünyasında ki tek çiçek.''

Parmakları, kadınlığımın üzerinde ritmik bir şekilde dolaşırken benim parmaklarım da Hades'in saçını buldu. Saçları, kadifemsi bir yumuşaklığa sahipti. Hades, yaptığımdan cesaret alırcasına hareketlerini hızlandırdı. Kadınlığımı, sert bir şekilde avuçladığında inlemelerim, cümlelere dönüştü.

''Ah,''

''Beni istiyor musun?''diye sordu, sert bir sesle. Hiçbir cevap vermedim, söylemeye de niyetim yoktu.

Parmakları, kadınlığımın giriş kısmında durdu ve hafif bir şekilde ileri geri baskı uyguladı. Bu işkenceye daha fazla dayanamayacaktım. Onu istiyordum, bunu söylememi istiyormuşçasına hamleler uyguluyordu.

''Ya söyle, ya da çığlıklarla söylettireyim.''dedi, tehditkar bir sesle. Ardından burnunu, saçlarımın arasına gömdü.

''Neden duymak istiyorsun?''

''Bir sebebi yok.''

''O zaman duyamayacaksın.''

Hades, hızını o kadar arttırdı ki bir an bayılacağım sandım. İç organlarıma kadar bir titreme, bedenimi ele geçirdi ve tüm hücrelerime yayıldı. Kanım, cehennem alevlerinin rengine karıştı ve kulaklarımda, şimşekler çakmaya başladı. Görüş alanım gitgide kararırken, fazlalığını hissettiğim sıvı kasılıp gerilmelerimle birlikte Hades'in avuçlarıyla buluştu. Zevkin, hiç tatmadığım bir noktasına erişmiştim.

''Seni istiyorum.''diye fısıldadım, kulağına doğru.

''Güzel.''diye onayladıktan sonra geriye çekildi. Bir an bozguna uğramış gibi hissettim ve kollarımı, göğsümde birleştirerek ona döndüm.

''Neden iyi hissediyorum? Hasta olmam gerekiyordu.''

''Persephone, hasta olmanın sebebi su değil. Buraya henüz uyum sağlayamamış ve aç olman. Ben, az önce sana izin verdiğim için hastalık adını koyduğun ağırlık gitti fakat açlığın devam edecek. Burada yıkan, odanda temiz kıyafetler olacak.''dedi. Konuşurken bana doğru bile bakmamıştı, tek baktığı yer zemindi. Sonra da arkasına bile bakmadan gitti.

Beni parçalara ayırdı ve sanki yapan o değilmiş gibi, üzerime basıp gitti.

Islak iç çamaşırımı, zemine attıktan sonra suya girdim ve en dibe kadar battım. Onun tüm dokunuşlarını, silercesine yıkadım bedenimi ve ruhumu. Ondan hoşlanıyordum, Jamie'den hoşlandığımdan daha çok. Cümlelerine aşık olmamı sağlamış, yasak olan bir ilişkinin tohumlarını ekmişti kalbime. Bir kere olsun, kalbimi dinlemiştim ve ona, bedenimi sunmuştum.

O ise kabul etmiş fakat istediğini aldıktan sonra yüzüme bile bakmadan gitmişti.

Çok kirli hissediyordum,ruhumu ve bedenimi. Sebebi, yaptıklarımız değildi. Sebebi, beni kullanmasına izin vermemdi.

Aslında sadece bedenimi kullanması pek bir sorun olmazdı fakat o, kalbimi kullanmıştı. Ona güvenmeyi ve onu sevmeyi seçen kalbimi. Şimdiyse tamamen yalnız ve kimsesizdim. Koskoca Zeus ve Demeter'in kızı, bir banyonun paslı köşesinde ağlıyordu. Kalbimin ağrıdığını hissettim.

Birkaç dakika öncesine kadar yanan kalbime, seller akın etmişti. Ne yangın kalmıştı geriye, ne de bir kalp. İlk yağmur damlasının, kalbime düşmesiyle birlikte kalbim parçalarına ayrılmıştı.

Buzdan CehennemWhere stories live. Discover now