8.Bölüm "Soğuk"

1.2K 72 11
                                    


"Güven, uçurumun kenarında kendini sonsuzluğa bırakırken birinin tutacağından emin olmaktır."

Soğuk.

Rüzgar tenime öyle bir çarpıyordu ki, suratımda patlayan soğukluğun, ruhumun beyaz tenine sıçrayan kanlardan ibaret olduğunu sandım. Rüzgar katmanları, iğneler halinde teker teker çarpıyor, batıyor ve uyuşturuyordu.

Üşüyordum.

Hava sıcaktır, hatta bulunduğunuz duvarların arasında tek bir meltem bile dokunmaz saçlarınıza ama benim ciğerlerim tir tir titrerdi, nedenini bilmediğim bir şekilde. Şimdi de öyleydi. Ruhum, deniz kıyısına atılmış montlu bir ceset gibiydi. Nefes alıyorum ama ölüyüm. Tenim yanıyordu ama titriyordum.

Parmak uçlarıma su dalgaları değdi.

Mavi.

Parmak uçlarımdan tenime değen su, mavinin en güzel tonu ile köpürürken bir huzurun, ruhuma öpücük kondurduğunu hissettim. Tuhaf bir duyguydu ve bunun, "Huzur," adını taşıdığından emin dahi değildim.

Yine de adımımı attım ve suyun içine girdim.

Bir daha asla dönüş yolunu bulamadım.

Etrafım sularla kaplıyken bakışlarım yine ıssızdı ama içimde yükselen bir merak ve endişe vardı, belki de korku. Üşümüyordum ama bu kez kayıp duygular teker teker dalgalara karışıyordu ve bu beni, bilinmezliğin ortasına sürüklüyordu.

Ardından suyun içinde çıplak kaldım. Bütün kıyafetler, bütün zırhlar parçalara ayrıldı ve suyun derinliğine gömülürken kollarımı yine de hiç oynatmadım. Birinin görme korkusu bedenimin içinde zonklarken kaçındığım kişi aslında gökyüzünde, maviliğin ve zihnimdeki bu görüntünün ta kendisiydi.

Arnaldo; Beni, kirpiklerinin arasında duygularımın çıplaklığı ile okyanusa atan kişi; kendi okyanusuna.

Ne hissettiğimi bilmiyordum ama öyle bir düşünce zihnimde beliriyordu ki, sanki hissettiklerimin tercümanı karşımdaki adamdı. Sanki, beni benden daha iyi anlıyor ve adını dahi bilmediğim duyguları görüyor, hissediyor ve biliyordu. Bu ise beni, onun zihnine kelepçelenmiş bir kurban ederdi.

"Gelinliğin içinde bir sen, senin içinde bir mezarlık."

Cümle, zihnimde tekrar ve tekrar dönerken zaman, kelimelerin gerçekliği altında ezildi ve saniyeler bile parçalara ayrıldı. Bir insan, geçmişinin satırlarını bilirken aynaya baktığında karşısına çıkan manzarayı tanıması ve anlaması kolaydır. Kendini açık bir kitap gibi okuyabilir, gözlerindeki ifadeye kelimeler serpiştirebilirdi. Lakin bunu bir yabancının, daha doğrusu sizin hakkınızda en ufak bir şeyi bilmeyen bir adamın görebilmesi, ruhunuzun sadece kıyafetlerin değil, aynı zamanda derisinin dahi kavlamasına yol açardı.

Derim soyuluyordu kirpikleri tarafından. Söylediği kelimelerin her biri tırnaklarını çıkartmış kedi gibi karşımda dikilirken teker teker gerçekliğin zehri ile tırmaladılar ruhumu.

Arnaldo beni kendi duvarları arasından sıkıştırıyor, sorguluyor ve gerçekliği gözlerimde, açık bir kitap gibi görüp anlayarak beni yıkıyordu.

Gözlerimi zor da olsa ondan çektiğimde etrafımdaki okyanusun kurumuş bir dere olarak etrafa dağıldığını hissettim ve bununla beraber boğazımda kuruyarak, dilimle dudaklarımı ıslatma gereği uyandırdı içimde.

"Her neyse," diye fısıldadım ve parmak uçlarımda kalkarak kuklayı geri yerine koydum. Boğazımı tırmalayan bir hissin varlığı hala dururken onu yok etmek için yutkundum ama işe yaramadı.

NEFHA -Düzenlemede-Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα