4. Bölüm "Şah-Mat"

3.8K 144 52
                                    


"Elleri, hayallerinin kanına bulanmış bir kız çocuğu."


Gözlerimi kendi yansımam olan aynadaki gözlerime çevirdiğimde zihnimde kaderin kitabı canlandı. Her hayat, farklı satırların zincirlendiği bir kitapta nefes alırdı. Gözleri kapalı, satırların arasında kırık bir ruh sürükleniyordu bileklerine bağlanmış kelepçeler ile. Karanlık, aydınlığın üzerine örtülürken kanlanmış dizlerin arasında haykırıyordu acının nefesini. Sanki kitap arasında bir ayraca tutunmak adına çırpınıyordu ve harfler tenine hançer misali saplanıyordu. Sayfalar arasında sürüklenirken zihnimin geçmişte kurban edildiğini ve gerçekliğin gözlerinin arasındaki hayalleri kanattığını biliyordum. Oysa paragraf başındaki ilk cümlenin üzerinde oturup harflere ayaklarımı uzatmak ve uçurumdan aşağı bakarcasına sayfaların geçişini izlemek istiyordum. İlk sayfadaki ilk cümle, yazılan ilk harfler, ıssızlığıma damga vuran ilk satır; her birinin üzerine bir çocuk nidası ile seke seke yürümek istiyordum. Zamanın çiğnediği ve üzerine tozlu sayfaları attığı cümlelere sığınmak, masumluğunu kir değmemiş halinde gözlerimi yummak istiyordum.

Cümlelerin üzerinde seken çocuğun ayağa kaydığında vücudum irkildi. Satırların arasında, uçurumdan düşercesine yuvarlanıyordu. Harflerin her biri ona veda ederken zaman, onu geçmişteki tek bir cümlenin yanına fırlattı.

Yıldızları izlemeye gidelim mi?

Kitabın içinde bir deprem, enkazın altında harfler, harabenin arkasında bir ıssızlık belirdi.

Geçmiş kütüphanenin tozlu kitaplarından başka bir anı açıldı ve sayfalar dönerken her biri kaybolup tek bir sayfada duraksadı.

2010

"Bugün nasılsın Ankam?" Gülümseyen yüzünün gözlerine yansıyan parıltısı serpiliyordu ıssızlığıma ve ruhuma mutluluğun seli basıyordu.

"Söylesene, Anka ne demek?" diye sordum

Bir eli omuzumda, diğer eli tuvalin kenarını tutmaktaydı ve ayakta, tek bacağının üzerinde durup düşünüyordu. Düşündüğü şey sorduğum sorunun cevabı değil, onu bana söyleyip söylememek arasında gidip gelişi olduğunu tahmin ediyordum.

"Yeniden doğuş demek." Boynum onun gözlerine bakmaktan ağrısa da umursamadan biraz daha yukarı kaldırdım.

"Onu sormadığımı biliyorsun." Kısa bir kahkaha attığında tekrardan gözlerinin derinliğinde kendimi kaybetmeden edemedim. Evrendeki gezegenlerin sırları çözülmüş ve tek bir irisin içinde can bulmuş gibiydi.

Ellerini çekip benim yanıma oturduğunda yüzü ve vücudu hala bana dönüktü. Gözleri gözlerimin içine bakarken gözlerindeki yıldızların hepsi anlam veremediğim bir şekilde sönmüştü. Bunun merakı ile soru sormak istesem de yüzündeki buruk gülümseme dilimin ucundaki her bir kelimenin yabancısı oldu.

Sol elini benim saçlarıma götürdü ve önüme düşen saçların hepsini parmak uçlarında biriktirerek alnımı açıkta bıraktı. Sağ eli ile de aynısını kendi saçında yaptığında gözlerini kapattı ve genelde yaptığını yapıp alınlarımızı birbirine değdirerek "Çünkü sen benim yeniden doğuşum olacaksın Derin," diye fısıldadı.

6 yıl önceki anı zihnimde birkaç saniye belirip ardından karanlıkta kaybolsa da, düşünceleri beraberinde sürüklemişti. O zamanlar ne demek istediği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu lakin sayfalar gözlerimin önünde teker teker yanarken kelimeler acı ve özlem ile titrediğinde anlıyordum, bahsettiği cümlelerin aslında her birinin yalana boyanmış kelimeler olduğunu.

NEFHA -Düzenlemede-Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu