Bölüm - 2 - 14'ÜN BÜYÜSÜ

130 19 4
                                    

# Ziyadesiyle şerdeyim, gece gündüz oldu, bir yalansa kefaletim, ödeyeli çok oldu. / Ferman Akgül

#

Sonbaharın ortalarından bir gün için, 14 Eylül... Kendime ithafen

İyi ki doğdun ruhumda ki Yıldız, bedenimde ki Gizem!

#

Olur ya tesadüfen hemen hemen tüm sevdiklerin en mutlu günlerinden biri olan doğum gününde beraber olur. Hepsi etrafında sana sarılmak için sırada bekler. Gözün ilk kucaklamak istediklerini arar ama olmazlar ya hani orada... Bir yutkunur, sırada bekleyene sarılırsın. Boğazından aşağıya yangınlar iner. Gözünden usulca bir damla yaş süzülürken başkası kucaklar seni.

"İyi ki doğdun Yıldız!"

Sofralar hazırlanmış, yemekler yapılmış. Gülümseyen insanlar sıra sıra dizilmiş karşıma. Ne kadar mutlu göründüğümden bahsediyorlar. İçimde ki buruklukla ne kadar iyi başa çıktığımı. Doğru ya bayramdı bugün, onlar için en azından. Bugünün büyüsünü hatırlayanlar hiç aramayan dostlar arar, başsağlığına bile gelmeyip aramayanlarla daha da çoğalır ilgi. İkisini bir arada çıkaralım diyen hayatımızın kirlilikleri...  

Yıllardır görmediğim uzakta yaşayan akrabalarımla da sarıldıktan sonra Ilgın mutfaktan elinde bir pastayla içeri girdi. Ağzında tipik doğum günü şarkısını mırıldanırken çevremizdekiler de katıldı ona.

"İyi ki doğdun Yıldız, İyi ki doğdun Yıldız! Hadi bir dilek tut, sonra üfle!"

Sana karışmama izin ver...

Kime ya da neye olduğunu söylemeden öylece tuttum dileğimi ve üfledim pastanın üzerinde ki mumu. Her zaman pastam da tek mum dikilmesini istedim. Tek bir gün, tek atladığım yaş ve tek dilek hakkı misali... Çünkü o gün tek olurdu. Yılın tek güzel olmasını beklediğin gün. 

"Saçlarının hesabını sana sonra soracağım, önce pastanı keselim," dedi Ilgın kolumu dürterken. Kız kardeşim Işıl ve küçük erkek kardeşim Ulaş ellerinde tuttukları hediye kutularını uzattılar. Onlar ve diğer misafirleri de öptükten sonra hediyeleri daha sonra açma sözü verdim ve kutuları bir kenara bıraktım.

Herkesi masada ikramları yeyip muhabbet ederken bırakıp mutfağa Ilgının yanına koştum. Raflardan tabakları almaya çalışıyordu. "Sen de çatalları çıkar," dedi.

"Ilgın," dedim. Yüzünü bana döndükten sonra kaşlarını çatarak süzdü saçlarımı. "Bu gece içelim mi?" diye sordum. Önce söylediğimi anlamaya çalıştı ve sonra tiz bir kahkaha attı. 

"Kız sen delirdin mi? Ne içmesi. Mustafa amca öldürür bizi görürse," dedi. Sonra yanıma yaklaşıp ellerini kısacık kalmış saçlarımda gezdirdi. "Ruhunu parçaladığının farkındasın değil mi?"

"Kimin umurunda. Kısa süre sonra yine uzayacak nasılsa." 

"Annenin umurunda Yıldız. Seni izlediğini biliyorsun. Üzüyorsun onu."

"Annem hayallerim kadar saçlarımı uzatmamı isterdi. Hayalim yok benim. O zaman uzun kalmasının anlamı var mı?"

"Gece sana biraz hayal bulalım, unutturma tamam mı?"

"Şarap içelim. Hep merak etmişimdir tadını." Beyaz dişlerini daha çok gösterip gülümsedi ve sonra sertçe kollarımdan çekip sarıldı bana. Bir süre öyle bekledikten sonra aldığı nefesi fazlasıyla verdi.

GÜNEŞ'E KARIŞMIŞ AY TANESİ (ASKIDA) Where stories live. Discover now