panda

5.1K 365 142
                                    

Bu evde bir başka gece. Bana yaptırdığı odada delirmek üzereydim.

Burada olmak, onunla aynı çatı altında nefes almak, daha fazla ceset ve kan görmek istemiyordum.

Ah Jerome... Canım öyle yanıyordu ki, bu acı çok fazlaydı. Ölümünden geçen birkaç gün içimdeki kötü duyguları sadece daha fazla arttırdı. Yaşamasına karşılık bir daha asla onu görmemeyi seçerdim. O böyle bir ölümü haketmeyecek kadar iyi ve masumdu.

Odamın kapısı açılınca içeri Zayn girdi. Korkuyordum. Oturduğum yerde hızla doğrulup dizlerimi kendime çektim.

"Malvina, Malvina, Malvina... Bu gece bizim gecemiz sevgilim. Hadi kalk." Ellerimi tuttu.

"Bırak beni!" Ellerimi kendime çekmeye çalıştım ama beni bir şekilde ayağa kaldırdı.

"Benimle akşam yemeği yiyeceksin. Sevdiğin her şeyden yaptırdım."

"İstemiyorum."

"Böyle istekli olacağını biliyordum! Panda seni hazırlayacak. Merakla bekliyorum." Alnımı öpüp odadan çıktı. Öptüğü yeri parçalanırcasına silerken odaya panda kostümü giymiş yaşlı bir kadın girdi. Kadın öyle korkuyordu ki, bütün vücudu titriyordu. 

"Sizi hazırlamam emredildi Bayan Portman. Bana... B-bana Panda diyebilirsiniz. Sizin iyiliğiniz için buradayım." İnsanlara neler yapıyordu bu ruh hastası? Bu nasıl bir delilik anlamıyorum.

"Gerek yok. Gitmeyeceğim."

"Lütfen. Sizi hazırlayamazsam beni öldürür." Yaşlı kadın ağlayacak gibi olduğunda benim de gözlerim doldu. Bunu yapardı. Oraya gitmezsem bu yaşlı kadını ruhsuzca öldürürdü.

"Tamam." dedim çaresiz bir sesle. "Hazırlayın."

Bana defalarca kez teşekkür ettikten sonra giysi dolabına doğru ilerledi. Benim için yüzlerce elbise, ayakkabı ve mücevher almıştı, almaya devam ediyordu. Hiç durmayacakmış gibi... Oysa ondan hiçbir şey istemiyor, hatta onun olan hiçbir şeye dokunmak bile istemiyordum.

Bana beyaz bir elbise giydirdi. Yapabileceği en sıradan şeyleri istemiştim ondan. Çok az makyaj yapıp saçlarımın uçlarını kıvırdı. Bunları yaparken biraz ağladım. Beni bekleyen Zayn değil, Jerome olmalıydı. Onunla akşam yemeği yemeliydim.

"Neden buradasınız?"

"Ben sizin için buradayım Bayan Portman. Sizin bakımınız ve iyiliğiniz için." Hala sesi korkudan titriyordu ve bu sözler ona ezberlettirilmiş gibiydi. Aralıklı kapıdan kimsenin olup olmadığına baktıktan sonra tekrar yaşlı kadına döndüm.

"Kaçın buradan. O ruh hastası size ne yapmış görmüyor musunuz?" dedim fısıltıyla.

"Sizin bakımınız ve iyiliğiniz için buradayım Bayan Portman."

Gülümsemeye çalıştı.

"Bunları size zorla mı söylettiriyor?" diye sordum korkuyla.

Ama kadın sadece "Sizin iyiliğiniz Bayan Portman. Görevim sadece bu." dedi. "İşte, hazırsınız. Robert sizi gideceğiniz yere kadar eşlik edecek."

Beni odanın kapısına doğru yönlendirdiğinde kapının birkaç metre uzağında bulunan Robert bana gergin bir bakış attı.

"Buradan gideceğiz Bayan Portman." diyerek koluyla merdivenleri gösterdi.

Merdivenleri çıkarken derin nefesler almaya başladım. Çok fazla korkuyordum. Ne göreceğimi bilmemek beni strese sokuyordu.

Robert beni teras katına çıkardı. Bütün şehrin manzarası görünüyordu buradan. Zayn ise arkası dönük, parmaklıkların hemen arkasında bu manzarayı izliyordu.

"Onu getirdim efendim."

"Siktir git o halde."

Robert hiçbir şey söylemeden gittiğinde sırıtarak bana döndü. Neredeyse ağlayacaktım.

"Çok güzelsin." Bana yaklaşıp elimi tuttu ve hemen yanımızdaki masaya oturttu. Her yerde mum ışığı vardı. 

Sonra kendi yerine oturdu ve yüzünden eksilmeyen o gülücükler beni izlemeye başladı.Bakışları öyle korkunçtu ki, ona bakamıyordum.

"Yemeğe başlamadan önce benim için çok değerli bir şeyi sana vermek istiyorum." Bana bir kutu uzattı. Kutuyu almak istemiyordum ama sert bir sesle "Al." dediğinde kutuyu alıp önüme bırakmıştım.

"Hadi sevgilim. Açsana?"

Titreyen parmaklarımla kutuyu açtım. Kutunun içinde kuru kan izleri ile dolu, büyük, sivri bir bıçak vardı. Gözlerimden yaşlar geldiğinde kimin kanı olduğu belli olmayan bu bıçağı daha fazla bakamayıp kutuyu kapattım.

"Mutluluk gözyaşları bile olsa ağlamanı sevmiyorum."

Güldü.

"Bu bıçak, benim koleksiyonumun ilk parçasıdır. Öyle değerli ki, bunu sana vermek istedim."

Ağlamam şiddetlendi. Bana engel olmasa parmaklıklara koşar ve hiç düşünmeden aşağı atlardım. 

"Şimdi, yemeklerimizi yiyelim. Seni çok seviyorum Malvina."

must die • malik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin