6.Bölüm Herkes geride kaldı.

49 3 2
                                    

- Multimedya - Gülçin ve giydikleri

Dün gece Tolga'nın bana dedikleriyle uyudum. Bana telefon açarak benim üniversite 2 ye gittiğimi söylemişti. Bunları düşünürek uyudum ve uyandım.

Sabah yataktan bir heyecanla kalktım ve birde baktımki saat 7 daha erkendi. Yatmayı denedim ama uyuyamadım. Bugün sanki ilk defa okula gidecek gibiydim. Kalkıp Tolgayı aramam lazımdı. Çünkü onun beni okula götürmesi gerekiyordu. Tolgayı aradım.

"Günaydın kalktın mı?" dedim.
"Tabii kalktım çoktan da noldu?"dedi.
"Beni okula sen mi götürcen ?" dedim.
"Yok ya Gülçine dedim. Benim Sanemle bir kaç işim varda kusura bakmazsın dimi?" dedi. Ve ben o an bir şok geçirdim...
"Ne kusura bakıcam ben şimdi Gülçini ararım saol.." dedim. Ve telefonu kapattım. Bozuntuya vermemiştim ama Gülçin'le gitmek falan istediğim söylenemezdi. Aslında kendi başımın çaresine de bakabilirdim. En nihayetinde okula gidicektim. Gülçin'i arayıpta ne diyecektim ki. Kimseyle henüz doğru dürüst yüzleşememiştim bile. En iyisi aramak.

Kazadan sonra telefonum sağ kurtulamamıştı ama yeni bir telefon almak in zamanım olmuştu. Çok bir şey olmasada beni idare ediyordu. Hemen hemen herkesin numarasını Tolga ve Sanem kaydetmişti.

Kilidi açtım ve uzun uğraşların sonucu rehbere girip 'G' harfine baktım. Allah Allah telefonda Gülçin diye biri kayıtlı değil. Sıkıntıyla soluyup Sanem'e mesaj attım.

" Gülçin'in numarası niye bende yok? " yazdım mesaj kutusuna ve gönderdim. Çok geçmeden bir mesaj sesi duyuldu ve kilidi açarak mesaj kutuma girdim.

" Olmasını mı isterdin? " diye yazmıştı. Gözleri baygın hale getirip sabır diledim. Dalga geçiyordu. Kesinlikle ağır dalga geçiyordu.

" Eskiden olsa belki. Neyse numarayı fırlat. " yazdım ve telefonu yatağa fırlatıp üzerimi değiştirdim. Mesaj sesiyle birlikte gözlerimi yatağa çevirdim ama saçıma fön çektiğim için bakmadım. Fön işi bittikten hemen sonra telefonumu elime aldım ve mesajı kontrol ettim. Numarayı vermişti ve altına bir mesaj daha atmıştı.

" Kendine dikkat et. " demişti. Gözlerimi devirdim ve cevabımı yazdım. " Hatırlamıyorum diye beni ezme küçük. Bebek değilim kendime bakabilirim. "

Telefonu cebime sıkıştırıp aşağı indim.
" Nazife teyze kahvaltı harika gözüküyor ama benim okula gitmem gerek. Gelirken almamı istediğin bir şey var mı ? " dedim kaşlarımı kaldırarak. Bu sırada mesaj sesi salonu doldurdu. Mesajın benden geldiğini bildiğim için ses çıkarmadım. Nazife teyze bir süre durdu ve burukça gülümsedi. Normalde bu ev benimmiş ama hatırlamıyorum diye Nazife teyze eve gelip kendini ve herkesi hatırlatmak istiyordu. Anneme Nazife teyze diyordum. Çünkü henüz buna alışamamıştım ve anne demek kutsal bir şey gibi geliyordu. Alışmam için epey zamana gerek vardı.

Burukça gülümsemesine takmamıştım. Ama neden üzüldüğünün farkındaydım. Hala ona anne demiyordum. Bunun üzüntüsü kalbindeydi. Farkındaydım ama henüz umursayamıyordum. " Yok oğlum. " dedi ve kahvaltı sofrasına oturdu. Bir şey demeden kapının önüne çıktım ve kapıyı arkamdan kapadım. Elimi cebime atıp mesaj baktım.

" En son böyle dediğinde kaza geçirmiştin. Kes şunu. Endişelendirme. " yazmıştı. İçim daraldı ve gözlerimi kapadım. Demek en son kelimem bunlardı. Onlara alayla konuşmuştum o gün ve sonra kaza yapmıştım. Elim klavyeye varırken titredi. " Üzgünüm. " yazdım ve yolladım. O kaza hayatımın dönüm noktasıydı. Bazılarına göre kötüydü elbet ama kaderdi. Kaydettiğim numarayı -Gülçin'in numarası- aradım.

"Alo. "
" Alo, Mete? " dedi şaşkınlıkla. Ne yani onda numaram vardı ama onun numarası bende yok muydu? Özellikle bu numaram daha yeniydi.

" Gülçin beni almaya gelir misin?"
" Ne için? " dedi. Aptala falan mı yatıyordu ya da aptal mıydı?

" Okul tabiki. " dedim. Bir süre duraksadı. Algılamaya çalışıyor olmalıydı fakat uzun bir cümle kurmamıştım.

" Seni Tolga bırakmayacak mıydı? " dedi. Bu kız benim hayatımla ilgili saniyelik kuralları bile nasıl bilebilirken ben kimseyle ilgili bir şeyi bilmiyordum? Bütün gün Sanem'le beraber dedikodu falan mı yapıyorlardı? Kesinlikle benimle okula gitmek istemediği için bu soruyu sormuş olabilirdi.

" Bende meraklı değilim senle gitmeye ama ne yaparsın, mecburluk. " dedim nefesimi vererek.
" Mecbur kalmasanda bir gün benimle gelebilirsin. Uyuzluk yapma. Yirmi dakikaya kapıdayım. Hazır ol. " dedi. Sinirlenmişti ama kimin umrundaydı?

" Ben kız değilim. Çoktan hazırlandım ve kapının önündeyim. Asıl sen acele et ve gel. " diyip telefonu yüzüne kapadım. Bir kızın beni okula bırakması yeterince saçmaydı zaten. Ama yapacak bir şey yoktu. Çünkü kendi arabamla kaza yaptığım için arabam yoktu. Yeni bir tanesinide almam için biraz zamana ihtiyaç vardı. Olsun diyince olabilecek bir şey değildi bu.

-

25 dakika sonunda araba bizim evin önüne gelmişti. Oturduğum merdivenden kalktım ve elimle sonunda işareti yaptım. Kızlar ve uyuşuklukları.

Ön kapıyı açıp içeri girdim ve " Çok beklettim mi ? " diyen Gülçin'e gözlerimi kısarak baktım. " Ciddi misin? Hayır yani, çünkü burda her an kök salabilirdim de. " dedim ve arkama yaslandım. Gözlerini devirdi ve " Ah şakacı sevgilim. " dedi. Emniyet kemerini bağladıktan sonra ona baktım. " Sevgilim? " dedim şaşkınlıkla. Ne saçmalıyordu bu? Bana döndü ve gülümsedi. Dişleri inci beyazıydı ve dümdüzlerdi. " Sevgilim. " dedi. Elimi olumsuzca sallayıp " Hayır yani sevgilim derken ne demek istedin? " diye açıklayıcı bir soru yönelttim. Bana baktı ve " Sevgiliyiz sanırsam. " dedi ellerini tırnak işareti yaparak. Dudaklarımı büktüm ve " Ohh, tabi. " dedim aşağı bakarak. Sonra kafamı kaldırıp " Öyle değiliz sanırsam. " dedim sırıtarak. Sahte bir sırıtış kullansamda bu onu yerle bir edip düz bir ifadeye sokmuştu. Bu samimiyet gereksizdi. Çünkü biz benim hafızam geldiğinden beri sevgili olamazdık. Annem diyeceğim insana daha anne diyemezken ona sevgilim demek ne kadar doğruydu. Arkadaş ise farklıydı. Sanem ve Tolga ilk günden kolayca yakın olabilmiştim. Fazla yakın değilsekte yalnız kalmamak adına bir şey demiyorum onlara.

Yutkundu ve gözlerini kaçırdı. " Okula geç kalıcaz. Bilsem taksiyle giderdim. " dedim eğlenen tavırla. Bana bakmadan " Eskiden okulun hayranı değildin. " dedi mırıldanarak ama duymuştum. Ona bana bakmasada ona baktım ve " Hala seviyor muyum emin değilim ama eski eskide kalmıştır. " dedim kendimden emin tavrımla. " Y- Yani b-biz-" dedi kekeleyerek ve sonra durdu. Yutkundu. Eminim gözleri dolmuştu. Gözlerini bana çevirdiğinde gözleri gözyaşından ışıldıyordu. Gözlerimi camdan dışarı çevirdim ve " Sen, ben, herkes eskide kaldı. Seni tanımıyorum. " dedim düz bir ses tonuyla. İnsanlara umut vermek güzel değildi. Böylesi en iyisiydi. Sürekli arkamda kuyruk olan birini sevmezdim.

Bir kaç dakika daha böylece durduk. Kendisini toparlaması için ek süre veriyordum. Ağlayan birinin yanında durmayı sevmezdim. Bana bulaşacağımdan falan korkardım ki ağlamak bana hayatımda belkide en son olacak şeylerden bile değildi.

Arabanın motor sesini duyduğumda yüzüne bakmak için kafamı çevirdim. Gözyaşları gitmiş fakat arabanın içine sessizlik hakimdi. Yüzü bembeyazdı. Gözyaşı kırıntıları uçup gitmişti. Kot ceket, kot pantolon, siyah tişört giymişti. Beyaz converse ve siyah ipli bileklik takıyordu. Siyah püsküllü çantasını arka koltuğa fırlatmıştı. Oldukça sade ve spor takılan bir kızdı anlaşılan.

Kafamı yola çevirdim. Eve uzak olan bir okul. Orayı seçerken neyi düşünüpte seçmiştim ki? Uzak olan şeyleri severdim ama bu insan değilse hayır. Her neyse okula gidiyorduk işte. Belkide hiç sevmediğim bir yere.

SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin