☁Yeni evin getirdikleri.

En başından başla
                                    

Sarışın beni görünce yanıma ilerlemeye başladı. Kısa sürede ise yanıma ulaşmıştı. Göz kırptıktan sonra elini eriklerimden birine uzatıp ağzına attı. Şok ifadem donukluğun yerini alsa da hala izlemenin ötesine geçememiştim.

"Cici kız, ailen nerede?"

"Kimsin sen?"

Kibarlık şu ara kanımda dolanmıyordu. Hay aksi!

"Vay canına, çirkef moda yakın bir haldesin ufaklık, sakin ol."

Hakaretleri gözümdeki izlenimini yıkamazdı ancak bu ona sinir olmama engel değildi. "Sormadan eriğime uzanıyorsun, çirkef diyorsun, küçümsüyorsun... Seni tanımıyorum ve farkındaysan benim bahçemdesin. Kimsin sen?"

Güldü. Sanki o gülüşünde Pompeii'de hayatını kaybeden insanların çığlığını duydum. O kadar yıkıcıydı gülüşü. Ama aynı zamanda uzaktan izlediğin volkan patlaması gibi güzeldi. Zıtlıklarla dolu olması ters bir durumdu. Kaşlarım çatıldı istemeden. Eli son kalan eriğe uzanınca şaplak atmadan duramadım. O kısacık anda akan elektriği kimse inkar edemezdi.

"Ve bencilsinde. Paylaşmayı bil ufaklık."

"Tanımadıklarıma karşı öyleyim. Adın ne?"

"Aras. Rahatladıysan eğer, artık ailenden birinin yerini söyleyecek misin?"

Gözlerimi devirdikten sonra son eriği ağzıma atıp keyifle çiğnemeye başladım. Gözleri dudaklarımda bir süre kilitlenen Aras, içini çektikten sonra eve doğru döndü. "Çocukla neden uğraşıyorsam..."

"Sensin çocuk, on dokuz yaşındayım ben!"

Eve doğru ilerlerken sesini incelterek beni taklit etti. "Sensin çocuk, on dokuz yaşındayım ben! Ühü!"

"Aptal şey..." kendi kendime mırıldandım. Nasıl da sinir etmişti beni.

Aras'ın ardından bir beş dakika sonra eve girdim. Annemle mutfakta karşılıklı oturmuş, soğuk içecek eşliğinde sohbet ediyorlardı. Annem beni görünce gülümseyerek Aras'ı tanıttı.

"Ah, Ege'cim, gel Aras'la tanış. Arka villadaki Karahan'ların oğlu. Aras, bu da benim kızım Ege. Senden bir yaş küçük."

Donuk bakışlarım ikisi arasında gezindi. Karahan soyadı fazla tanıdık geliyordu ama bir türlü çıkaramıyordum. Düşüncelerim ile boğuşurken Aras alaycı bir gülüşle elini tokalaşmak için uzatınca aynı şekilde karşılık verdim.

"Tanıştığıma memnun oldum Ege, duyduğuma göre aynı okuldaymışız..."

Şaşkınlıkla baktım. Aynı okulda olmamıza imkan yoktu. Onu daha önce görmemiştim. Görseydim asla unutmazdım.

"Ah, öyle mi? Daha önce hiç görmemiştim seni."

İç çektikten sonra yanıtladı. "Koca kampüste karşılaşmamamız normal sayılır, annenin dediğine göre psikoloji öğrencisiymişsin. Ben inşaat mühendisliği okuyorum. Binalar farklı noktalarda."

Salaklığım ile baş başa kalışımın zevkini çıkarmaya bakmalıydım. Kafamı usulca sallayıp dolaba yöneldim. Hala burada neden olduğunu merak ediyordum ancak sormaya yüzüm yoktu. Annem sağ olsun, beni meraktan kurtardı.

"Biliyorsun bahçe ile ilgilenecek birini arıyorduk. Baban yönetim bürosuna gitmiş sormak için. Aras'ın babası da oğluna ceza için bir yol aradığı için bize yönlendirdi. Kemal bey Aras'ı affedene kadar yanımızda olacak, değil mi Aras'cım?"

"Aynen öyle Leyla abla... Şimdi ben kalksam iyi olur, konuştuğumuz günler ve saatlerde gelir işleri halleder, cezamı çekerim."

Bu çocuğun ukalalığı sadece bana mıydı ya?

"Ay, umarım yakında affeder baban seni Aras. Hadi tatlım, görüşürüz yine."

"İyi günler."

Sanki onlarla alakam yokmuş gibi dolapla bakışmamı sürdürdüm. En sonunda mutfaktan uzaklaşan adımları duyunca sodayı kapıp anneme sinirle döndüm.

"Ben bu çocuğun etrafımızda olmasını istemiyorum ya!"

"Niye be, çocuk ne yakışıklı görmedin mi?"

Omuz silkip sodayı açtım. "Bana ne ya, sinir oldum. Odamdayım ben."

Annem bana dil çıkarınca aynı şekilde karşılık verip odama çıktım. Bu gece kızları buraya çağıracaktım, onlarsız geçmezdi bu sinirim yoksa.

Halam, ebeveynlerim ve Ata'yla havaalanına gidip ebeveynlerimizi uğurladık. Halam ve babamın şirketi vardı, babam adı birçok yerde geçen bir müteahhit şirketinin yüzde elli sahibiydi. Diğer yarısı da halama aitti. Ancak babam daha çok ön plandaydı, halam projelerde adını öne koyardı. Annemde mimar olarak yer alıyordu ve her toplantıya babamla katılırdı. Şimdi ise Ankara'da yapılması planlanan bir proje için gidiyorlardı. Bir hafta dönmeyeceklerdi.

Dönüşte halam Ata'yla birlikte kendi evine geçerken ben bizim eve doğru yürümeye başladım. Koca bir villa sitesinde oturuyorduk. Site kendi içinde bir ilçe gibi kurulmuştu. Halamla bizim evin arasında da yirmi dakikalık yürüme mesafesi vardı. Bizim evimiz daha içerde olduğu için tek başıma yürümeyi tercih ettim, nasılsa başıma bir şey gelmezdi.

Evin beş dakikalık uzağındayken yanımdan üstü açık, pahalı bir siyah araba geçti. Daha çok ilerlememişti ki arabanın fren sesini işittim. Ardından da onun sesini.

"Ufaklık!"

Yumruk yaptığım ellerimle ona döndüm. Alaycı ifadesi her zamanki gibi yüzündeydi. Allah'ım, cidden James Dean gibiydi bu çocuk!

"Ukala..."

"Ah, çok hoş... Birbirimize lakap da taktık."

"Ne istiyorsun Aras?"

Omuz silktikten sonra arabasını gösterdi. "Dışarı çıkıyorum, seni tek görünce gelmek istersin diye düşündüm."

"Yok ya, ne çok kafa yormuşsun. İstemez, arkadaşlarım gelecek."

Yüzünü ekşitti. Ters konuşmamı hesaba katamamıştı beyimiz.

"Çok kabasın Ege ve çocuksun. Bende hata, sütünü içmeyi unutma."

Bana kaba derken aynı zamanda hakaret etmesi ayrı bir ironiydi doğrusu. Hiçbir şey demedim. O arabasına ilerlerken bende evime koyuldum. Aptal bir ukala ile uğraşacak değildim.

Güzel bir kız gecesi geçirecektim zaten!

Multimedia Ege. Sevgilerimle, kendinize iyi bakın :)

-Aleyna.

Arkadaş DümeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin